Doğu Türkistan ile ilgili sosyal medya hesaplarımda da şöyle bir metin paylaştım: 

'Hızırbek Gayretullah ağabeyimiz, İsa Yusuf Alptekin Beğ ile yollara düştüğünde ve iki yıl sonra 1951 yılında Türkiye ye geldiklerinde henüz çocuktur. Hızırbek Ağabey 'Altaylarda Kanlı Günler' ve 'Uzaklara Balam Uzaklara'  isimli eserlerinde yolculuk dramı kalemi ve sözü yettiğince anlatır.

Ben de geçmişte Doğu Türkistan, Kerkük, Batı Trakya, Kırım, Tebriz gibi nerede Türk varsa ve zülme ugruyorsa onlara destek amacıyla toplantılar yaptım. Bana göre bütün Türk Dünyası canımdan can, kanımdan da kandır.

Bugün Doğu Türkistan da tam anlamıyla soykırım uygulanmaktadır. Çin Doğu Türkistan ımızı insanlık tarihinin en büyük iskencehanesine dönüştürmüştür. Bugün Doğu Türkistanımız için 'denize düşen yılana sarılır' kuralının geçerli olduğu bir devirdir.

Çin zulmünü bugün kınayanları kim olurlarsa olsunlar gelecek kuşaklar saygı ile anacaktır.

Ben de Doğu Türkistanımımızı dünyanın gelmiş geçmiş en büyük işkencehanesine dönüştüren katil Çin Devletini kınıyorum.Bir kardeşimiz başbakan olarak Doğu Türkistan a varana değin katil Çin Devletini kınamaktan da asla vazgeçmeyeceğim.'

6 Mayıs 1976 tarihinde Erol Güngör`de Ortadoğu gazetesindeki başyazısını esir Türkler ve özellikle Doğu Türkistan`a ayırmış.

Ben de bu haftaki yazımda Erol Güngör`ün 'İslam Konferansı ve Esir Türkler' başmakalesine yer vererek hafızamızı tazelemeye çalışacağım.:

'İslam konferansında bugünkü İslam aleminin meseleleri ele alınırken, Türkiye`nin dile getirmesi gereken iki büyük mesele görünmektedir. Bunlardan birincisi ve çok acil olanı Kıbrıs Türklüğünün kurtuluşunun tescil edilmesidir. Anlaşıldığına göre Türk Hükümeti bu mesele üzerinde dikkatle durmaktadır. Türk federe devleti Başkanı Rauf Denktaş konferansa davet edilmiştir. Bu davete karşı CHP`nin itiraz etmeyişi de bir şans eseri sayılabilir.

Türkiye`nin getirmesi gereken ikinci büyük mesele esir Türk ülkelerinin durumudur. Bilindiği gibi bugün Türkiye`nin dışında yaşayan Türk nüfusu içinde yaşayandan daha fazladır. Ü stelik bunlar yabancı memleketlerde azınlık halinde de yaşamıyorlar. Genellikle Dış &ndash Türkler adı verilen bu halkların binlerce yıllık vatanları Rusya ve Çin tarafından işgal edilmiş devletleri ortadan kaldırılmış, kendileri ise en iptidai hayat şartları altında adeta birer köle ordusu halinde çalıştırılmaktadır. En kötü durumda olanlar Kızıl Çin işgali altında yaşayan Doğu Türkistanlılardır. Çin bizim de eski ana vatanımız olan ülkeyi işgal ederek adını bile değiştirmiş. Doğu Türkistan`ı Sinkiang eyaleti haline sokmuştur. Sovyetlere gelince Çin ile olan gerginliği yüzünden son zamanlarda Türkistan halkına biraz daha iyi muamele yapmakta, onları hoş tutmaya çalışmaktadır. Bu yüzden Çin işgali altındaki topraklardan binlerce Türk`ün her yıl Sovyet tarafına geçtiği bildirilmektedir. Son yıllarda alınan sıkı tedbirler yüzünden artık Türkistan Türkleri Tibet`i geçerek Hindistan ve Pakistan`a, oradan da Türkiye`ye kaçamıyorlar. Daha önce yurdunu bırakıp göçetmiş binlerce Türkistanlı bugün Türkiye`nin çeşitli bölgelerine yerleşmiştir. Zeytinburnu`nda da kalabalık bir mahalle kurmuşlardır.

Bu insanların hepsi de Müslüman`dır tıpkı Batılı sömürgecilerin bir zamanlar pek çok Müslüman ülkesini işgal etmesi gibi bunlar da Doğulu iki büyük sömürgecinin işgali ve zulmü altında yaşamaktadırlar. Bu yüzden günümüzde İslam dünyasının siyasi meseleleri ele alınırken bunları unutmaya veya ihmal etmeye imkan yoktur.

Herkesin davası ele alınırken Müslüman Türkler nasıl ihmal edilebilir? Bu ihmal için şimdilik iki sebep mevcuttur. Birincisi bir çok Arap devletinin Batılılarla olan çekişmeleri yüzünden doğu bloğu ve Çin`le iyi münasebetler kurmuş olmasıdır. Mesela Sovyet Rusya`dan silah ve sair yardım alan siyasi destek gören bir ülke onu emperyalist olmakla suçlayamaz. İkinci engel ise CHP`dir. Daha geçen hafta CHP grup toplantısında Rusya ile saldırmazlık paktı imzalama yani NATO`dan çıkmamız ve Rusya`ya dönmemiz teklif edilmiş, parti idarecileri ise bu meselenin henüz zamansız olduğunu söylemişlerdir.

Bu durumda CHP esir Müslüman Türklerle ilgili her davanın karşısına çıkacağı gibi konferans sırasında bir takım CHP`liler böyle bir dava ortaya atan delegeyi tıpkı Fevzioğlu`na ve daha pek çok milletvekiline yaptıkları gibi kürsüden indirip döverler. Bize kalırsa esir Türk ülkelerinin davası bizzat o ülkelerin insanlarının hür iradesi istikametinde halledilecektir. Herkesin kendi kaderini bizzat tayin etmesi şeklindeki bir isteğin ise hiçbir devlet tarafından açıkça reddedilmesi düşünülemez. Yurt içindeki solcuların itirazlarına gelince onlar nasıl olsa herkese ve her şeye düşman olmanın psikolojisi içinde yaşamaktadırlar. Faşizmle mücadelelerine devam ede dursunlar.'