Kurban Bayramının hilâli üzerimize oyanca hayır ve bereketleriyle doğmak üzere. Tüm ülke genelinde olduğu gibi İstanbul`da da belirlenen bölgelerde kurban pazarları kuruldu. Vatandaşlarımızı biiznillah kurbiyete ulaştıracak kurbanlar için pazarlıklar yapıldı.

Bu yazımızda Eski İstanbul`un kurban bayramı geleneklerine kısaca göz atacağız.  Halk arasında 'Iyd-ı Edhâ' denilen kurban bayramının (Zilhicce ayının 10, 11, 12 ve 13`üncü günleri) gelişi Zilhicce ayı yaklaşınca cami önlerinde ve münhal alanlarda belirmeye başlayan koyun sürülerinden anlaşılırdı.

Hâli vakti yerinde olanlar sadece kendileri için değil tüm hâne halkı için birkaçgün öncesinden en güzel, kusursuz, kurban olmaya layık kurbanlıkları satın alarak evlerine götürürlerdi. Çocuklar, yıkanan, temizlenen, tüylerini taranan, boynuzlarına zeytinyağı sürülen ve kına yakılan kurbanlıkları severdi. Hâne sahibinin dergâhlarla bağlantısı varsa buralar için de kurban satın alınarak tekkelere götürülürdü.

Bayram öncesinde evlerin bahçelerinde geniş çukurlar açılır, peştemaller, tülbentler ve çengeller alınır, bıçaklar, baltalar bilenirdi.

Aile büyüklerinden vefât edenler için arefe günü kurbanlar kesilerek ruhlarına Fatihalar okunurdu. Bu kurbanların etleri evlerde alı konulmaz, tamamı medrese talebelerine, Kur`ân kurslarına, askerlere ve sair ihtiyaçsahiplerine dağıtılırdı.

Kurban bayramının arefe gününde divan-ı hümâyû n çavuşlarından duacı çavuş sarayda yapılan arefe merasimlerinde dua eder, duanın akabinde padişahın bahşişini alırdı.

Kurban bayramı sabahını camilerde teşrik tekbirleri ile karşılayan İstanbullular bayram boyunca Allah`ı çokça zikrederdi.

İstanbul`da kurban bayramı kutlamaları sultanın bayram namazı için camiye gelişiyle başlardı. Namaz bitiminde saraya dönen padişah, önce annesinin elini öper, sonra diğer aile üyeleriyle bayramlaşırdı. Namaz çıkışında sarayda dokuz adet koçkurban edilir, bayram merasimi bittikten sonra da güzel işlemeli keselerle çocuklara para saçılırdı.

Erkekler kurban bayramı namazından eve gelindiklerinde öd ağaçları ve buhurlar yakılmış olurdu. Hâne sahipleri gözlerini güzelce bağladıkları kurbanlarını besmele, tekbir ve tehliller ile bizzat kendileri keser, akabinde iki rekât şükür namazı kılardı. Kurban kesilince kanı çocukların alınlarına sürülür, tüm kurbanlar kesildikten sonra hâne sahibi hareme giderek eşi, çocukları, torunları ve tüm hâne halkının bayram tebriklerini kabul ederdi.

Kurbanların etleri üçparçaya ayrılır, bir bölümü ev halkının istifadesine sunulurken diğer bölümü medreselerdeki talebelere ve askerlere, bir bölümü de fakir fukaraya, dullara, yetimlere, amelelere dağıtılır, deriler hayır kurumlarına, medreselere verilirdi.

Kurban eti kendilerine takdim edilenler 'Allah kabul etsin' dualarıyla etleri kabul ederdi. Bazı ihtiyaçsahipleri evlerin kapı tokmaklarını tıklatarak kurban eti talebinde bulunurdu.

Eski İstanbul`da hâli, vakti yerinde olanların kurban kesmemesi hoş karşılanmaz hatta kurban bedelini ertesi yılın kurban bayramına kadar ödeyebilecek maddi imkâna sahip olanlara borçalarak kurban kesmesinin lazım geldiği tembih edilirdi.

Bu vesileyle değerli okuyucularımızın Kurban Bayramını tebrik eder, müşfik bayram ikliminin uhuvvete, kurbiyete, mahza hayır ve bereketlere kapılar aralamasını Hz. Allah`tan niyaz ederim.