Fatmagül Berktay ile “Bir Feministin Sosyolojisi” üzerine-I

Abone Ol

Fatmagül Berktay`dan lisansta ve yüksek lisansta feminizme dair dersler aldım. Lisansta aldığım dersler Necla Arat adına açılmıştı ama derslere Fatmagül Hanım giriyordu. 1995-1996 yıllarında İstanbul Ü niversitesi Felsefe Bölümü`nden yine İstanbul Ü niversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi`nde öğretim üyesi olarak geçmişti.&nbsp

Fatmagül Berktay, 1980`li yıllarda İngiltere`nin York Ü niversitesi`nde kadın araştırmaları üzerinde çalışmaya başladı. Ancak yazma serüveninin başlangıcı 1968`lere kadar iniyor. Bu konuşmayı gerçekleştirdiğimiz zamanlarda birçok makale ve kitap çevirisinin yanı sıra 'Kadın olmak, Yaşamak, Yazmak' ve 'Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın' (Doktora tezi) kitapları yayınlandı. Bunlara zaman içinde 'Tarihin Cinsiyeti', 'Dünyayı Bugünde Sevmek', 'Politikanın Çağrısı' gibi eserlerini de ilave etti. Dolayısıyla geçen zaman yayınladığı kitapları, Fatmagül Berktay ile ikinci ve daha uzun sohbeti gerekli kılıyor. &nbsp

Berktay`ın uzmanı olduğu alanların başında kadın ve feminizm konusu gelmektedir. Alana gerçek anlamda hakim olduğunu hep düşündüm. Bu sohbetimizde sorduğum sorular ve verilen cevaplarla bir düşüncenin, bir fikrin, bir hayatın serencamını da yansıtmaya çalıştık.

Bu konuşma ilk defa Dergah Yayınları tarafından çıkartılan Ü lke Dergisi`nin aylık nüshalarından olan, Eylül 1997 tarihli 29. Sayısında (ss.93-99) yayınlanmıştır. O sıralarda iletişim kanalları şimdiki gibi çok yoğun olmadığı için sadece ilgilileri ve dergiye erişenler bu önemli konuşmadan faydalanabilmişti. Çok önemsediğim ve değerini koruduğunu düşündüğüm bu konuşmayı daha geniş kesimlerin faydalanması amacıyla 24 yıl sonra ikinci defa yeniden düzenleyerek ittifak gazetemizde ve kendi köşemde sunuyorum.

Cafer VAYNİ: Sayın Berktay, 1980` den sonraki çalışmalarınız daha ziyade kadın konusunda yoğunlaşmış. Ancak, yazı hayatınızda 68`li ve 70`li yıllar da var. İnsanın fikri yapısına, hayat mecrasının tesiri olduğundan hareketle size evvela, kısaca, hayat hikâyenizi sormak istiyorum?

Fatmagül BERKTAY: Ben Ankara Koleji`nde okudum. Liseyi daha önce de ilkokulu dışarıda bir Fransız okulunda okumuştum. Lise ve üniversite yıllarım 60`ların sonlarına denk geliyor. Daha lisede iken Siyasal Bilgiler Fakültesi`ne gideceğim, politika, gazetecilikle ve yazarlıkla ilgileneceğim diye kararımı vermiştim. 'Siyasalı kazanmazsam üniversite okumam' gibi düşüncelerim de vardı. Allahtan istediğim yeri kazandım. Ama o sıralarda, 1967 yılında, Amerika`ya gitmek için de bir sınav kazandım. Tam o sırada Amerika, Vietnam`ı bombalamaya başladı. Bunun üzerine ben Amerika`ya gitmekten vazgeçtim.

Sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi`ne girdim. SBF`de ne okuyacağımı biliyordum: Diplomasi. Uluslararası ilişkiler bölümüne girmek istiyordum. Nitekim oraya da girdim. O sırada tabi 71, 72`ler. 12 Mart darbesi; Türkiye`nin çalkantı içinde olduğu dönemler. Ben de solcu bir öğrenciydim, hepimizin olduğu kadar. 1971`de tutuklanıp, hapse girdim.

Cafer VAYNİ: Solcu olduğunuz için mi?

Fatmagül BERKTAY: Evet. Aydınlık Davası`ndan içeri girdim. O dönemdeki birçok insan gibi. İki buçuk sene içerde kaldım. Sonra afla dışarı çıktık. O dönemde okulum kesintiye uğradı. 4. Sınıftaydım. Yoksa çok iyi bir öğrenciydim. Hemen dönmek istemedim okula.

Ondan sonra, yayın işleriyle uğraştım. Çevirmenlik, redaktörlük yaptım. Sonra okula geri döndüm. Ü çüncü sınıftan, dörde geçerken bir tek İngilizce sınavına girmemiştim. Bizde de zorunluydu İngilizce sınavı. Buna girmemiştim. Bu yüzden üçüncü sınıfta kalmış sayılmışım. 1978 senesiydi galiba. Bir yılda iki sınıfı birden bitirme imkânı doğdu. Ben de iki sömestrde iki sınıfın da sınavlarını verdim. Bundan sonra da yeniden okuma aşkı depreşti bende. Yüksek Lisansa devam ettim. Doktora yeterliliğimi aldım. Bu arada Çevre Müsteşarlığı`na girip, orda uluslararası ilişkiler uzmanı olarak çalışmaya başladım. Bu dönem boyunca da sürekli olarak yayıncılıkla, çeviriyle, yeni Türkiye`nin kültür, sanat ve siyaset hayatıyla çok ilgilendim. Aynı zamanda sol bir politikanın içinde de oldum. Bütün bunlara rağmen yerimi bulamadığımı da hissettim. Bir çok başka kadın gibi. Kadınlar olarak bizler, eşit olacağız, özgürlük bulacağız diye girmiştik, sol politik grupların içine. Ama, kadınlar açısından ataerkil kuralların orada da geçerli olduğunu kısa sürede bir çoğumuz fark ettik. Kadın sorununa ve feminist teoriye olan ilgim böylece başladı diyebilirim. Yani, kendi yaşantımdan çıkardığım bazı sonuçlar ile teorik ilgilerim birleşti.&nbsp

Cafer VAYNİ: Sonradan geleceğim yere erken geldim. Sizin 'Solun Kadına Bakışı' adlı bir yazınız vardı. 'İğneyi kendimize, çuvaldızı ele batırmak' tarzındaki bu yazı 'Sol Politikadaki ataerkilliğin' sıkıntısından mı doğdu?&nbsp

Fatmagül BERKTAY: Tabi. Kendi yaşadıklarımızla ilgili. İğneyi kendimize batırmak hakikatten çok önemli. Bu genelde Türkiye soluna özgü değil. Türkiye`deki siyasal-kültürel akımlar hep iğneyi başkalarına batırıp, kendilerini pir-ü pak zannederler.

Kadın hareketi içindeki kadınlarda benim gördüğüm farklı bir şey var. Özeleştiriye kadınlar daha yatkınlar. Bu arada, ben de düşündüklerimi, hissettiklerimi yazmak ve bu konuda mücadele etmek istedim.&nbsp

Cafer VAYNİ: O yazınızda diyorsunuz ki 'Solda tıpkı toplumun bütünü gibi, kurallarını erkeğin koyduğu ve yürüttüğü bir toplumsal oluşum. Kadınların uyması gereken klişeleri, yine solcu erkekler koyuyor'. 2000`de Doğru dergisinin soruşturmasına verilen bu cevabı dergi neşretmiyor.&nbsp

Fatmagül BERKTAY: Bu bile kendi başına bir göstergedir.&nbsp

Oysa koymaları gerekirdi.

Kesinlikle koymaları gerekirdi. Bu bir kere komik bir şeydi. Bunu kendilerine de söyledim. Sonra 'Solun Kadına Bakışı'nı başka yerde yayınladım. Bence yazıyı koymamaları da benim yazıda söylediklerimin doğruluğunun bir başka göstergesidir.

Ama genel olarak, hele o dönemlerde sol hareket içinde gerçek bir özeleştiri henüz yoktu. Şimdi daha farklı. Solun her kesimi için artık öyle düşünmüyorum. Yani bazı dersler alan kesimler de olmadı değil.&nbsp

Cafer VAYNİ: Solun içinde kendinizi ifade edememeniz 1980`den sonra kadın konusunda çalışmaya itti galiba sizi. Bundan sonra da hep devam etti..

Fatmagül BERKTAY: Tabi. Sonra devam etti. Bu, benim solculuğum bir tarafa gitti, ondan vazgeçtim anlamına gelmiyor. Beni sol kültüre ve akıma yönelten idealler hala var olmaya devam ediyor. Ben bütün toplum ve kendim için daha çok özgürlük, dayanışma, eşitlik, daha güzel bir toplum, daha iyi insan ilişkileri arzu ediyorum. Ama dediğin gibi bu arada 1980 sonrasında Türkiye`de bir kadın hareketinin canlılığı ortaya çıktı. Feminist ideolojiyle yüz yüze geldik. Bu, gerçekten önemli bir canlılık getirdi. Ayrıca, o sıralar küçük küçük gruplar oluşmaya başladı Türkiye`de. İstanbul ve Ankara`da esas olarak.&nbsp

Ben, o sıralarda Ankara`daydım. Ve böyle bir feminist grubun, daha ilk başından itibaren toplantılarına devam ederek içinde bulundum. Bu, bir tür bilinçyükseltme grubuydu. Biz, önce kendi kendimizi anlamak, yaşadıklarımızı bir birimize aktarmak ve değerlendirmek istiyorduk. Bu arada kitap okuduk, birlikte çeviriler yaptık, toplantılar düzenledik ve gerçekten belli bir bilinçnoktasına ulaştık.

Cafer VAYNİ: O grubunuzda kimler vardı hatırlayabildiğiniz?&nbsp

Fatmagül BERKTAY: Herkesi tam hatırlayamam. Galiba İstanbul`daki gibi Ankara`da da esas olarak üniversite içindeki akademisyen kadınlardan oluştu bu grup. Ü çaşağı-beş yukarı hepimiz okumuş ve çalışkan kadınlardık. Otuzlu yıllarımızdaydık. Yani belli bir hayat tecrübesinden geliyorduk. Çünkü feminizme yakınlaşmak biraz böyle bir şey. İnsanın belli ölçülerde hayat tecrübesi edinmesi, yaşamış olması gerekiyor.&nbsp

Cafer VAYNİ: Aynı dönemde birçok erkeğin de bu tartışmalara katıldığına, feminist teorilere yöneldiğine şahit olmaktayız. Benim değerlendirmeme göre bu erkeklerin büyük çoğunluğunu da 1970-80 arasının solcuları oluşturuyor. Bunu nasıl değerlendirebiliriz?

Fatmagül BERKTAY: Doğru. Bence bu çok önemli bir şey. Bir kere, sol belli bir yenilgi almıştı. Yenilgi dönemleri insanların kendi kendilerine dönmeleri, kendilerini değerlendirmeleri ve özeleştiri yapmaları için iyi bir dönemdir. Bunun üzerine, yeni bir ideoloji ve kadınların canlılığı geldi. Bu ikisi örtüştü. Dolayısıyla elbette sol içinde de birçok aydın kafalı, kendini değiştirmek isteyen, ileri düşünceli insan, erkekler arasında da vardı. Onlarda bu canlı tartışma ortamından etkilendiler ve kendi içlerine baktılar. Çünkü kadınlar &nbsp 'Siz ataerkilsiniz. Pederşahi davranıyorsunuz. Eleştirdiğiniz toplumun diğer kesimlerinden farkınız yok' demekle doğruları söylüyorlardı. Solcu erkekler arasında dürüst olanlar bundan etkilendiler. Kendilerini, davranışlarını ve içinde bulundukları akımları sorguladılar. Bence bu sorgulamaların meyvelerini 1990`ların ortalarında alıyoruz. Çok daha rahat konuşabildiğimiz, dostluk ve arkadaşlık kurabildiğimiz erkekler ortaya çıktı. Eskiden yoktu bunlar. Yani bunlarda bizim sayemizde çıktı biraz ortaya.