Pandemi günlerinde yaklaşık üçaylık aradan sonra Türkiye genelinde Cuma namazları İstanbul`un fetih yıl dönümünde 29 Mayıs Cuma günü yeniden kılınmaya başladı. Sosyal mesafeye dikkat edilerek mümkün mertebe açık alanlarda eda edilen Cuma namazı halkımızın maşeri vicdanına buruk bir hatıra sadedinden kaydoldu.

Cuma namazları cami avlularında, spor salonlarında, açıklık alanlarda, park ve bahçelerde eda edildi. Müftülükler cami cemaatlerinin nerede namaz kılacağını vakitlice cemaatine ilan etti. Bu bağlamda Hisarüstü Nafi Baba Camii ile Rumelihisarı Merkez Camii`nin cemaati Cuma namazlarını İstanbul`un Ayasofya ile birlikte sembol mekânlarından, Rumelihisarı`ndaki fethin unutulan dua mahalli Duatepe Parkı`nda kıldı.

`height=

Parkın ismini Sarıyer Müftülüğü Doğatepe Parkı olarak yazmış. Müftülük de, cemaat de parkın asıl isminin Duatepe olduğundan, burasının haddizatında şehitlik olduğundan, burada Şehzade II. Mehmed`in askerleriyle birlikte fetih duaları ettiğinden, namaz kıldığından, parkın hemen yanındaki Nafi Baba sokağının zemininde şehitlerin medfun bulunduğundan 'bî haber!

Şimdi altı asır öncesine gidiyoruz;

Miladi 1451-Temmuz

Efendimizin (sav) 'İstanbul elbet  bir gün  fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onun askeri ne güzel askerdir' müjdesine mazhar olmak isteyen Akşemseddin`in (ks) rahle arkadaşı Seyyid Mahmud Bedreddin Hazretleri (ks), ailesi ve muhyî (kolonizatör) dervişlerle birlikte Bizans`tan (Doğu Roma İmparatorluğu) tarım ve hayvancılık yapmak mülahazalarıyla bugünkü ismi Rumelihisarı Mahallesi olan muhkem bölgeyi kiraladı. Aile, sû retâ tarım ve çiftçilikle iştigal eder görünürken Osmanlı`ya Bizans içlerinden askeri bilgiler gönderiyordu. II. Mehmed`in talimatıyla bölgede fethin habercisi Rumelihisarı inşa edilmeye başlandığında Bizans uyandı, kiracılarının askerî bir maksatla geldiğini anladı.

Bir Bizans baskınıyla Mahmud Bedrettin Hazretleri`nin beraberindeki muhyî , akıncı dervişlerinden pek çoğu şehit düşerek şimdiki zamanda Boğaziçi Ü niversitesi`nin Güney Kampus içerisinde bulunan ve ismi Cumhuriyet dönemine kadar Şehidlik Dergâhı olarak bilinen arazinin içerisinde Şüheda Kuyusu olarak tavsif edilen büyükçe mezara ve çevresindeki araziye topluca defnedildi;

Şüheda Kuyusu yahut unuttuğumuz manevi mirasımız.

İstanbul`un Avrupa yakasının ilk Müslüman Türk şehitliği olan ve İslam tarihinde Uhud`dan sonra ikinci toplu şehitlik unvanını haiz Şüheda Kuyusu`nun baş taşına 'Hezâ makâm-ı Şühedâ fî sene Hicri 855 (1451)' ibaresi yazıldı. Burada Şüheda kuyusunun viraneliğine, kitâbesinin hazin hikâyesine ve dahi şehitliğin hâli pürmelaline şimdilik kaydıyla değinmiyorum!

Miladi 1453-Haziran

Fetih müyesser olunca Rumelihisarı`nda medfun bulunan fethin öncü şehitlerine göz kulak olunması ve tasavvuf neşesinin filizlenmesi gayesiyle Şüheda Kuyusu`nun bulunduğu mevkie Osmanlı İstanbul`unun ilk tekkesi inşa edildi. İsmi hazırdı: Rumelihisarı Şehidlik Dergâhı.

Osmanlı Cihan Devleti`nin son asrından itibaren dergâhın önemli simalarından, Şeyh Mehmed Abd`ün-Nafi Baba`nın (ks) ismiyle anılmaya başlayan Nafi Baba Tekkesi, fethin manevi ve tabii mirasçısı olması ve tasavvuf tarihimiz hasebiyle bizlere ceddimizden önemli birer emanetidir.

Bir zamanlar Rumelihisarı sahilinden Zincirlikuyu`ya kadar geniş bir arazide ilim, irfan ve hikmet hizmeti veren Şehidlik Dergâhı`nda şeyhler, aile ve dergâh mensupları, devlet büyükleri, civarda bilahare şehit olanlar Şehidlik Dergâhı haziresi başta olmak üzere, Nafi Baba Tekke/Dergâh binasından şimdiki zamanda ne feneri, ne de türbesi kalan Fenerlitürbe sokağına ve Nafi Baba sokağındaki kabristanlıklara defnedildi.

Darbeciler bir darbeyi de Şehitliğe vurdu!

500 küsur yıl Şehidlik Dergâhı`nın mütemmim cüzü olan ve toprağında İstanbul`u fetheden kutlu askerlerin pak bedenlerine ev sahipliği yapan ve dahi 29 Mayıs 2020 Cuma günü üzerinde Cuma namazı kılınan Duatepe Şehitlik Kabristanlığı ve Nafi Baba Sokağı`ndaki şehit kabirleri 1980 darbe döneminde kendisine Sarıyer bölgesi emanet edilen sözde belediye başkanı olan asker kılıklı medeniyet düşmanının saldırısıyla bir günde dümdüz edildi. Şehit kabirleri parçalandı, tarihi mezar kitabeleri kırıldı ve binlerce tonluk makbere hafriyatı Nafi Baba Dergâhı`ndaki tarihi Osmanlı şehit mezarlarının üzerine atıldı;

Lütfen unutmayınız!

Korona virüsten mülhem Cuma namazına mekân olan parkın asırlar boyunca tarihi mezarlık olduğunu, İstanbul`u bu toprakları bizlere armağan eden Feth-i Mübî n`in kutlu askerlerinin, 'ni`mel ceyş`in burada basübadelmevti beklemekte olduğunu lütfen unutmayalım.

29 Mayıs 2020 Cuma;

Duatepe`deyiz; Ü çhasret ayının ardından mümin ve mütevekkil gönüller Cuma namazı kılacak olmanın heyecanıyla seccadelerini ellerine alıp Duatepe`ye gelmişler; Sosyal mesafeye dikkat edilmiş, seccadeler parkın münhal alanlarına serilmiş. Ağız ve burunlar cerrahi maskelerle örtülmüş. Duatepe`de takriben iki yüz kişi yüzlerini kıbleye çevirip gönül gözlerini ötelere ve ötelerin ötesine mıhlamış. Diller ezkârda, ezan-ı Muhammedî `nin vakti huşû ve huzur içerisinde bekleniyor. Bu satırların yazarı, Aydınlı Mandingo', Hattat Ekrem, Hattat Harun ve has Bektaşi dervişi Serkan Efendi ile birlikte kıbleye yönelmiş durumda... Safın ön taraflarındayız. Cuma namazını kıldıracak olan Nafi Baba Camii`nin müezzini Eyüp Hoca son hazırlıklarını yapıyor. Cemaatin içerisinden hafız bir zata müezzinlik görevi verilmiş. Ses sistemi 1950`li yıllardan bir antika âlet. Kabloları Duatepe`yi sarıp sarmalarken parkın kofrasından enerjiyi cihaza bağlama vazifesi Hattat Harun Ü stad`a verilmiş.

`height=

Pazarcı tezgâhından aliyy`ül-âlâ minbere!

Açık alanda bölgede asırlar sonra ilk defa kılınacak olan tarihi niteliği haiz Cuma namazına verdiğimiz önem estetik anlayışımızı da gözler önüne seriyor.  İstanbul`da son kez olacağı duyurulan sokağa çıkma yasağı nedeniyle Nafi Baba Sokağı`nda kurulan Cumartesi pazarı Cuma gününe alınmış. Pazar mahşer yeri gibi. Sosyal mesafe hak getire! Semt pazarı Cuma namazı vaktinde bütün cıngılıyla faaliyette. Pazar tezgâhlarından biri hocamıza minber oluyor! Oysa bölgedeki Kur`an kurslarında, Sarıyer`deki medreselerde minyatür minberler var. Ne hikmetse bunlardan biri Cuma namazı için emaneten Duatepe`ye getirilmemiş.

Minber naibi tezgâh!

Tekrar minbere gelelim; Bir türlü dengede duramayan, ağaca yaslanmak suretiyle muvazeneye gelen pazarcı tezgâhının üzerine birazdan imam efendi çıkacak. Minber naibi tezgâh, cemiyetin orta yeri gibi çürümüş, tekrar eski günlerine dönmek için naif bir cerrah/güçlü bir marangoz bekliyor. Tezgâhın üzerinde beyaz bir tabure, altında ise ne için getirildiği tam olarak bilinemeyen bir sebze/meyve kasası ibadet anlayışımızın özeti mahiyetinde.

Fatih`in torunları böyle bir atmosferde İstanbul`un fethinin 567`inci yılını fethin sembollerinden Duatepe`de Cuma namazı kılarak idrak ediyor!

Derken, imam efendi elinde kocaman bir mikrofon olduğu halde Allahüekber diyor. Namazda Fatiha`dan sonra ilk rekâtta Kevser, ikincisinde İhlâs sû resini okunuyor. Heyhat! İstanbul`un fethedildiği bir günde fethe şahitlik eden bir namazgâhta Cuma namazında Fetih Suresi`nden birkaçayet-i celile de olsun okunmuyor.

'Taze, taptaze sebze ve meyveler; '

İmam efendinin kıraat aralarını gözleyen pazarcılar tiz seslerle 'Taze, taptaze sebze ve meyveler...' diyerek namaz boyunca cemaate zar atıyor! Pazarın bitişiğindeki köpek barınağından yükselen havlamalar pazarcı esnafının avazına ayrı bir senfoni katıyor. Burası şehitlik arazisi burada her renk ve ses olmalı, köpekler salınarak taşlar bağlanmalı!

Kısanın kısası merkezi hutbe iki dakikada okunduktan sonra İstanbul`un Fatihi`nin, fethin kutlu askerlerinin ve dahi üzerlerinde namaz kıldığımız Duatepe şehitlerinin aziz hatıralarına Fatihalar okumadan, hutbede de belirtildiği gibi musafaha edilmeden, fiziki sosyal mesafeye riayet edilerek görevlilerin yönlendirmesiyle cemaat namazgâhtan ayrılıyor.

Münevver Medine`den getirdiğim seccademi elime alıp Rumelihisarı`nı ve Ahmet Nafiz Zorlu`nun villakondusunu temâşa etmek üzere kıble istikametine doğru ilerlerken Hattat Ekrem Eşkin, Hattat Harun Akyüzlü ve mânâ sanatkârı Serhan Kaya ile buluşuyoruz.

`height=

Şimdi Duatepe`nin nihayetindeyiz. Seccademi boğaza karşı serdiğimi gören mıntıkadaki sevgililer otomatikman kendilerine çeki-düzen veriyor! Boğaz, bütün güzelliğiyle Rumelihisarı`nın burçları ile birlikte bizlere merhaba derken Ahmet Nazif Zorlu`nun, Nafi Baba Dergâhı`nın mandıra arazisinin üzerine tarihi eser ve müze restorasyon ruhsatıyla şehitliğin bağrına kondurduğu devasa köşkünün rengini beyazdan griye boyattığını fark ediyoruz. Söz konusu köşkün Rumelihisarı`nın, dolayısıyla İstanbul`un siluetini nasıl bozduğuna aynelyakin şahitlik etmek için 19.04.2012 tarihli https://bit.ly/2XIWy0L  linkindeki 'Rumelihisarı`nın silueti bozuluyor' başlıklı yazımı okumak yeterli olacaktır. Bu meyandaki 17.10.2012 tarihli 'Rumelihisarı`nın silueti tarih oldu' başlıklı yazım ise yedi ayda tarihimizin bağrına saplanan hançere, namı diğer vurdumduymazlığımıza ayna tutuyor: https://bit.ly/36Osrcq

Duatepe ve çevresindeki şühedanın aziz hatırası 8 yıl önce Muhabbet Sokağı uygulamasıyla rencide edilmiş, Şehitlik Dergâhı`nın çevresi kısa sürede birbiri ardına barlarla kuşatılmıştı. Nispetiye Caddesi Muhabbet Sokağı projesine dikkatleri çektiğimiz 'Şehitlik Dergâhına Muhabbet Sokağı!' başlıklı yazımızı da https://bit.ly/3gFFL7a irfan sevdalılarının dikkatlerine sunuyorum.

Şehitlik Dergâhı`nda yapılacak pek çok iş var.

Hâsılı, Şehitlik Dergâhı`nda yapılacak pek çok iş var. Öncelikle bir süre önce başlatılan Rumelihisarı Birleşik Alan Projesi hayata geçirilmelidir. Duatepe dua mahalline dönüştürülmelidir. Ahmet Nazif Zorlu, köşkünü başka bir sırça saraya nakletmelidir. Namazgâh ibadete açılmalıdır. Şüheda Kuyusu, Şeyhler Sofası ve Şehitlik Kabristanlığı ihya edilmelidir, bölgedeki köpek barınağı ve Cumartesi pazarı kaldırılmalıdır. Ve dahi bölgedeki kaçak yapılar derhal yıkılmalıdır.

İstanbul`un fethinin 567`inci yılını kutlarken cümle şehitlerimize ve bahusus İstanbul`un Fatih`ine rahmet niyaz ediyorum.