Kültür endüstrisinin günümüzde nasıl büyük bir ekonomi yarattığını falan anlatmayacağım. Daha doğrusu sadece tek bir öyküden yola çıkıp kültür endüstrisi denilen kavramın nasıl somut bir gerçekliğe dönüştüğünü göreceğiz, öğreneceğiz ve anlayacağız.

Öykünün birinci karakteri Lucette isminde Kanada pasaportlu İspanyol asıllı bir Fransız; Yan öykülere sapmadan devam edecek olursak bizi bu muhteşem hikayeyle tanıştıran ise mimar Seda Özen Bilgili. Tarihi yapılar ve restorasyon üzerine sosyal medyada yaptığı paylaşımlar ve çok zengin bir arşivinden aktardığı görsellerle hepimizin kalbini kazanmış bir isim; Geride kalan yaz aylarında evlendiği eşi ise opera sanatçısı Burak Bilgili.

Seda Hanım, geçtiğimiz hafta yine dikkat çekici bir paylaşımda bulundu. 1960`ların film setinden misafirliğe gelmiş bir oyuncunun renkliliğiyle gülümseyen Lucette Hanım ve eşi, Kanada`da 'Huerfanas' adında bir Türk dizisi izliyorlarmış. Hanımefendi, diziyi o kadar sevmiş ki, mekanlarını görmek için ülkemize kadar uzanmış. Dizideki kolej sahnelerini ararken de yolu bir şekilde Seda Hanım ile kesişir ve bizler de bu sayede ziyadesiyle olağan dışı bir maceranın içine dahil olduk.

Pek çok İstanbullu`nun dahi yolunun düşmediği Kayışdağı`ndaki okul yerine yine dizide yer alan yetimhane sahnesinin çekildiği sağlık merkezi ziyaret edilmiş ama Kanada`dan buralara kadar gelen hanımefendi için sürprizler de asıl şimdi başlıyor. İstanbul`dan sonra Paris`e Ara Malikian konserini izlemeye gideceğini anlatan Lucette Hanım bir anda kendini İzmir`de konserde bulur. Çünkü aynı sanatçının İzmir`de ücretsiz bir konseri vardır.

Gezi güzergahı birden değişir, yeni ziyaret noktaları eklenir ve dünyanın bir ucundan ülkemize gelen hanımefendi ve eşi İstanbul Havaalanına doğru yola çıkarlar. Sosyal medyadaki fotoğrafta yer alan şapkasını çok beğenen bir kullanıcının 'nereden aldığı' yönündeki sorusuna, bir başka Twitter kullanıcısı havaalanı merdivenlerinde öğrenerek yanıt verir. Sosyal medyanın akıl almaz bir hızla yayılan etkileşimi devreye girmiştir. Yol tarifi yapanlar, dizi tavsiye edenler ve ikramlarda bulunanlardan geçilmez.

İzmir`de konseri takip eden Kanadalı çift, yine Seda Özen ve eşinin girişimleriyle kendilerini bir anda sanatçının kulisinde bulurlar. Hayranı oldukları sanatçıyla hem tanışma hem de sohbet etme imkanını ise yine sosyal medyanın yaygınlığına borçludurlar.

Hikaye burada bitti mi elbette hayır. Seda Özen`in hesabını takip eden dizinin oyuncusu da devreye girer. Onunla da sürpriz bir tanışma ve peşinden 'dizideki karakteri kötü ama kendisi muhteşem' yorumları gelir. Gösterime girmesinin üzerinden yıllar geçtiği belirtilen 'Kırgın Çiçekler' dizisi ve bu dizinin en önemli repliği 'Kemalim Yapmaz' yeniden hatırlanır.

Ve Türk dizilerinin yarattığı etkiyi paylaşan, yurt dışında karşılaştıkları ilginçanekdotları aktaran onlarca sosyal medya kullanıcısını da yine bu paylaşım sayesinde görüp, okuyabiliyorsunuz. Hürrem Sultan`ın peşinden İstanbul`a gelen 7 yaşındaki Letonyalı çocuktan, Korfu`nın Gardenos sahil köyünde kaldığı otelin sahibi beyefendinin sorduğu 'Elif' dizisini Arap alfabesinin ilk harfi olarak açıklayan Türk vatandaşına kadar onlarca komik ve şaşırtıcı hatırayı öğrenebiliyorsunuz.

İşte onlardan biri daha 'Polonya da okurken Slovak bir arkadaşım Binbir Gece dizisinden esinlenip çocuklarına Onur ismini verdiğinden ve bir anda Slovakya da bu ismin yaygınlaştığından bahsetmişti.'

Amelebaşı adlı bir başka kullanıcı ise Özbekistan`dan aktarıyor hatırasını '2010 yılında Özbekistan a gittiğimde bir grup öğrenci ile Türkiye Türkçesi muhabbet etmiştim. Söze Kurtlar Vadisi ile başlayıp o şekilde ilerlemiştik. Kurtlar Vadisi izleyerek Türkçe öğrenmişler. Gecenin bir vakti sokakta bir büfede CD üzerinden Kurtlar Vadisi izlediğimi bilirim.'
Pek çoğumuzun adını dahi duymadığı bir Türk TV dizisi dahi bu kadar etki yaratıyor ve Dünyanın bir başka köşesindeki insanın hayatına bu kadar dokunuyorsa, çok daha popüler ve beğenilen işlerin etkisini tahayyül dahi edemezsiniz. O yüzden TV dizilerimizin kıymetini bilelim, her fırsatta RTÜ K sopasıyla yola getirmeye çalışmayalım. Bırakalım hikayelerini anlatsınlar, gülüp geçtiğimiz senaryolarını filmleştirsinler;