Sağlık

Kara veba salgını Orta Asya’dan dünyaya farelerle taşınmıştı! Bilim insanlarına göre vebanın izleri günümüzde görülüyor!

3 kıtada nüfusunun yarısını acımasızca öldüren kara veba salgının çıktığı yerin Orta Asya olduğu olduğunu ortaya çıkaran bilim insanları, bu kanıya, yaptıkları DNA testleriyle vardılar. Vebanın başlarda Yahudiler tarafından çıkarıldığını öne süren Avrupalılar ne yazık ki tedbirleri yani karantina uygulamasını hayli geç uygulamaya koydular.

Abone Ol

Avrupa, Orta Doğu ve Afrika nüfusunun yüzde 60'a yakınının ölümüne neden olan kara veba salgınının Kırgızistan sınırları içerisindeki bir göle yakın yerde 1338'de başladığını tespit eden bilim insanları, Nature dergisinde kaleme aldıkları ortak araştırma yazısında, bu sonuca nasıl oluştuklarını anlattılar.

Avrupa, Orta Doğu ve Afrika nüfusunun yüzde 60'a yakınının ölümüne neden olan kara veba salgınının Kırgızistan sınırları içerisindeki bir göle yakın yerde 1338'de başladığını tespit eden bilim insanları, Nature dergisinde kaleme aldıkları ortak araştırma yazısında, bu sonuca nasıl oluştuklarını anlattılar.

Bilim insanları, bölgedeki mezar taşları üzerine kazınan yazılar ve mezarlarda bulunan dişler üzerinde DNA testi yaparak kara vebanın yaklaşık 700 yıl önce burada başladığı kanaatine vardılar.

Asırlardır süregelen kara veba hakkındaki tartışmalarda böylelikle son bulmuş oldu. Bölgedeki çok sayıda mezarın da salgına dair izler barındırdığını kaydeden İskoçya'daki Stirling Üniversitesi bilim insanı Philip Slavin, yapılan çalışmanın bu salgının kökenine dair asırlık tartışmalara son noktayı koyduğunu araştırma yazısında dikkat çekti.

Tuebingen Üniversitesi’nden Maria Spyrou da bölgede gömülü 8 insana ait dişlerden örnekler alındığını, kalıntılardaki damarlar sayesinde kan yoluyla bulaşan patojenlere ulaşma ihtimallerinin yüksek olduğuna söz konusu araştırma yazısında yer verdi.

Dağ faresi gibi memelilerde bulunan ve hayvanlardan insanlara bulaşabilen Yersinia pestis bakterisinin sebep olduğu kara veba hastalığı 1346 ile 1353 arasındaki 8 yıllık dönemde 3 kıtada milyonlarca can kaybına neden oldu. Uzun yıllar kara veba salgının kaynağına dair çeşitli teoriler öne sürülse de kesin bir sonuca varılamamıştı.

Veba kara ölüm olarak da biliniyor ve 1347-1352 yıllarında Avrupa’yı yerle bir etmiş, yaklaşık 25-30 milyon kişinin ölümüne sebep olmuştu.

Avrupa’da kara vebaya yakalanan hastaların üçte ikisinin öldüğü, etkilenen yerlerdeki nüfusun ise yüzde 30 ila 50’sinin vebadan can verdiği tahmin ediliyor.

Kara vebaya bağlı ölüm sayısı o kadar yüksekti ki, Orta Çağ Avrupa toplumunda ciddi şekilde hasarlara yol açar ve telafisi de onlarca yıl sürer. Buna göre, yeterli sayıda çiftçinin olmayışı, serfliğin sona erdirilmek istenmesi, otoritenin genel olarak sorgulanması ve ayaklanmalarla birçok şehir ve köy tamamen terk edilir. Bu arada Avrupa nüfusunun vebadan önceki hâline dönmesi ise yaklaşık 200 yıl sürer.

“Kara Veba”, bacillus bakterisinin sebep olduğu bir hastalık olup, bilhassa kahverengi lağım faresi gibi kemirgen hayvanlardaki parazit pirelerle taşındığın ve yayıldığını anlatan Gorgon dergisindeki yazıya göre, vebanın üç türü vardı ve üçü de Kara Ölüm olarak nitelendirilen veba salgınında muhtemelen görülmüştür.

yüzyıldaki salgında en çok karşılaşılan Bubonik veba, kasıkta ve koltuk altında yani lenf bezlerinde ağır bir şişliğe sebep olmuş ve tiksindirici siyah renginden dolayı Kara Ölüm ismini almıştır. Çoğunlukla tüm vücudu sarabilen bu siyah yaralara bubonik (hıyarcıklı) vebanın ismini aldığı bubo olarak bilinen iç kanama sebep oluyordu. Şiddetli ateş ve eklem ağrıları diğer belirtiler arasında yer alıyordu. Bubonik veba tedavi edilmezse genellikle 72 saat içinde enfeksiyonların %30 ile %75’i ölümcül hale gelmekteydi. Vebanın diğer iki türü olan akciğer ve septisemik veba ise genel olarak tüm vakalarda ölümcüldür.

Avrupa'yı etkileyen veba tarihte 3 yaşanmıştır. İlk ölümcül veba 6'ncı yüzyılda ortaya çıkar ve adına da Jüstinyen denilir. 14’üncü yüzyılda Avrupa kıtasının üçte birinin ölümüne sebep olan kara veba en öldürücü olanıdır. Üçüncü olarak 17'nci yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan vebaya ise "Çocuk Veba" ismi verilmiştir.

Bu salgın özellikle Rusya'yı vurmuş Moskova şehri aylarca karantinaya alınır. Şehirdeki karantina süreci Moskova'da büyük bir isyana da neden olur.

İngiliz arkeologlar kara veba salgınında ölen 48 çocuğun iskeletlerini 2021’de buldu. Vebanın doğru teşhisi ancak 19'uncu yüzyılda yapılabilir. İsviçreli bilim insanı Alexandre Yersin vebaya neden olan mikrobu tespit ederek veba hastalığının lenf bezinde oluştuğunu tespit eder. Bilim insanı Paul Louis Simond da veba hastalığının nasıl yayıldığını tespit etmesi vebaya karşı mücadele için ilk defa doğru adımların atılmasını sağladı.

Kıtayı baştan aşağı kırıp geçiren veba hastalığının sorumlusu olarak başlarda Yahudiler görüldü. Avrupalılar vebaya dair akla uygun açıklamalar yapamayınca bunu doğa üstü nedenlerle açıklamaya giriştiler. Avrupalı Hristiyanlara göre, kara veba, su kuyularını zehirleyen Yahudiler tarafından ortaya çıkarılmıştır. Bu yüzden birçok şehirde Yahudiler kitlesel şekilde öldürülür, tecrit edilir. Kimi bölgede “kurban” edilir. Binlerce Yahudi Polonya’ya kaçmak zorunda kalır.

Fransa Kralı XIII. Louis'in başındaki yarayı gizlemek için taktığı peruk kısa sürede Fransa'da, ardından tüm Avrupa'da bir modaya dönüşür. At ve keçi kılından yapılan peruklara gerekli intizam ve temizliğin gösterilmemesi vebalı bitlerin bu yolla kafa derisine nüfus etmesine sebep olur.

Fransızlar, devrim sonrası eski kötü günleri hatırlattığı için bu modayı terk ederken İngiliz aristokrasisi ise hükümetin peruklara getirdiği ağır vergileri protesto etmek için bu modadan vazgeçer. Peruktan modasından sonra yeni trend “Türk gibi” giyinmek olacaktır! Bu arada Avrupa’da Peruk kullanımı azaldıkça salgın hastalıkların yayılması da azalır.

Kara veba hastalığının korkunç belirtilerinin dönemin yazarları tarafından tasvir edildiği Gorgon Dergisindeki konuyla ilgili yazıda şöyle anlatılıyor: Bilhassa İtalyan yazar Boccaccio’nun 1353’de yazdığı Decameron eserinin ön sözü buna örnek teşkil etmektedir. Galli şair Ieuan Gethin, 1349’da kendi gözleriyle gördüğü siyah yaraları belki de en iyi biçimde tanımlayanlardan biridir.

-“Aramızda dolaşan ölümü, siyah bir duman gibi görüyoruz. Gençleri öldüren bir veba, müsamaha etmeye merhameti olmayan asılsız bir hayalet… Koltuk altımda elma şeklinde, bir soğanın başı gibi, kimsenin canını bağışlamayan ufak bir çıban gibi… Zavallı ben! Tanıklık etmesi muazzam, yanan bir kül gibi, yaslı kül rengi… Kuru börülcenin tohumuna benziyor, deniz kömürünün kırılgan parçaları… Kum midyelerinin kabuklarının külleri, karışık katlı, kara vebaya benzeyen üç kuruş, orman meyveleri gibi kara…” (Davies, 411).

Avrupa’da yaşanan 1358 ve 1359’daki büyük kıtlıklardan, 1362-1363 yıllarında ve tekrar eden 1369, 1374 ve 1390 yıllarında daha az şiddetli seyreden vebanın ardından 1300’lü yılların sonlarına doğru birçok insanın yaşam standartları yükseldi. World History’nin konuyla ilgili haberine göre, toprak ve kaynaklar için nüfus ile birlikte rekabetin azalması, köylünün refah seviyesini de yükseltti.

Kara veba Avrupa’da sosyal statüyü de değiştirir. Toprak sahibi aristokratlar da sahipsiz toprakları almakta gecikmedi. Hatta sosyal sınıf atlayan köylüler bile topraklarını genişletmeyi düşünebiliyordu. Özellikle kadınlar vebadan önce sahip olmadıkları bazı toprak mülkiyeti hakları edindiler. Bölgeye göre yasalar değişiklik gösterdi fakat örneğin İngiltere’nin bazı kısımlarındaki kadınlar, vefat etmiş kocalarının topraklarını tekrar evlenene kadar ellerinde tutabiliyorlardı. Hatta daha geniş bir yetkiyle tekrar evlenseler bile eski kocalarının toprakları yine de ellerinde oluyordu.

World History’nin haberine göre, bu sosyal değişimlerin hiçbiri Kara Ölüm ile doğrudan ilişkilendirilemez hatta bazı değişimlerin tohumları veba gelmeden önce atılmıştı. Orta Çağ’ın sonlarına gelinirken Avrupa toplumunun kara vebayla sarsılması, toplumda yaşanan değişimler açısından kesinlikle etkili ve hızlandırıcı bir rol üstlenmiştir.

Son olarak “Kara Veba” ve “Kara Ölüm” adıyla bilinen veba salgının tetikçisi fareler olsa da asıl yayılmasına sebep olan insanlardı ve dönemin hızla gelişen taşımacılık teknolojisiydi. Buna göre dönemin tüccar gemileri vebanın yayılmasına sebep olmuştur. Bu arada karantinayı da iş işten geçtikten sonra ancak hayata geçirebildiler.

1300'lü yılların ortasında Batı Avrupa ve Batı Akdeniz'de nüfusun yarısının ölümüne yol açan "Kara Ölüm" vebanın 700 yıl sonra sağlığımızı hâlâ etkileyen genetik izler bıraktığına işaret eden bilim insanları, BBC Türkçe’nin haberine göre, yüzlerce yıllık iskeletler üzerinde yapılan incelemelerde veba salgınında insanların hayatta kalmasını sağlayan mutasyonlar buldu. Fakat bu mutasyonların, günümüzde insanları hala etkileyen otoimmun hastalıklarla (kişinin bağışıklık sisteminin kendi vücuduna saldırması sonucu ortaya çıkan hastalıklar) ilişkilendiriliyor.