Saraybosna gezi yazımı, Osmanlı mimarisinin en göze çarpan eserlerinden biri olup, Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından 1531 yılında Tebrizli mimar Acem (Esir) Ali ye inşa ettirdiği külliye ile tamamlayalım.

Fethin ardından şehirde inşa edilen ilk cami olmasa da bugün en önemli merkez camisi konumunda olan Gazi Hüsrev Bey Camisi, o dönemde küçük bir kasaba olan Saraybosna nın şehirleşmesine de önemli katkılarda bulundu. Külliye,  Hanlar,  Saat Kulesi,  medrese, cami,  Kütüphane,  Sıbyan Mektebi,  türbe,  Hankah (Tekke),  Misafirhane, Aşhane - İmaret,  Hamam,  Hazî re  ve dükkanlar oluşan muazzam bir yapıdır.

Rumeli nin çeşitli yerlerinde bulunan birçok mülkten başka nakit ve değerli mücevherlerin de vakfedildiği vakfiyelerde belirtilmiştir. Vakıfların sahibi tarafından öngörülen şartlara uygun olarak yürütülmesiyle de Gazi Hüsrev Bey in kethüdâsı Murad Bey (Voyvoda) görevlendirilmiş, vakfın yaşatılması Murad Bey den sonra onun neslinden gelenlere bırakılmıştır. Efendisine çok bağlı bir âzatlı olduğu anlaşılan Murad Bey, Hüsrev Bey den sonra 952 de (1545-46) vefat ederek onun kabri yanında yaptırdığı mütevazi türbeye defnedilmiştir.

Caminin minaresinden çıplak sesle hala ezan okunuyor. Gazi Hüsrev Bey in vasiyeti üzerine ise her gün öğle namazının ardından camide bir hatim indiriliyor.

Ramazan aylarında ise Müslümanların gönlünde farklı bir yeri olan cami, şehrin adeta `atan kalbi`haline geliyor. Gündüzleri okunan mukabeleyle Müslümanları bir araya getiren cami, akşamları ise teravih namazı için şehrin farklı yerlerinden gelenlerle dolup taşıyor.

Gazi Hüsrev Bey Camisi nin tam karşısında bulunan medresede eğitim, Osmanlı nın bölgeden çekilmesinden sonra da aralıksız devam etti. Eski Yugoslavya döneminde de eğitime devam eden medrese, 1992-1995 teki savaşta da kapılarını kapatmadı.

Bina cami gibi muntazam işlenmiş kesme taşlardan yapılmıştır. Yayvan kemerli kapısı üstünde kitâbesi bulunan giriş mukarnaslı bir kavsara içindedir. İki yanlarda mihrap biçiminde oturma nişleri vardır. Bu gösterişli taçkapıdan avluya geçişi sağlayan dehliz küçük, ancak diğerlerinden daha yüksek bir kubbe ile örtülmüştür.

Medresenin içavlusu dikdörtgen biçiminde olup üçtaraftan sütunlu revaklarla çevrilidir. Bu kubbeli revaklardaki mermer sütunların başlıkları, XVI. yüzyılın baklavalı başlıklarının benzeri olmakla beraber bunların rölyefleri aşırı derecede belirtilmiştir. On kubbeli revaklı, fakat oldukça dar görünüşlü avlunun ortasında bir şadırvan yer alır. Dershane-mescid kare planlı ve içten yaklaşık 6,50-7 m. ölçüsündedir böyle bir mekânın hacmine uygun, alt kısımları mukarnaslı tromplu, sağır kasnaklı bir kubbe bunu örter.

Avlunun etrafında hepsi kubbeli ve ocaklı on iki hücre sıralanır. Bunların dışarıdan hava ve ışık almalarını sağlayan pencereleri vardır.

Evliya Çelebi, 1070 yılı Şâban ayında (Nisan 1660) Edirne&rsquo den Sırbistan&rsquo a giderken uğradığı Saray şehrinde 'saat kulesi olan mahalde' bulunan Hüsrev Paşa Camii&rsquo nden bahsederek bu caminin çok kalabalık cemaati bulunduğunu söyler. Ayrıca abdest musluklarından kışın ısıtılmış su akıtıldığı yolunda bilgi verir: 'Evkafı gayet kavî olduğundan mütevellisi cânib-i vâkıftan cemâat-i kesî reye Bosna diyarının bu şiddet-i şitâsında imaret kazanları kadar büyük kazanlarla sular kaynatıp cümle musluklardan selsebilâsâıssı su cereyan ettirir, cemî -i ehl-i salât anda tecdî d-i vuzû &rsquo edip ibadet ettikçe sâhibü&rsquo l-hayrat Hüsrev Paşa&rsquo ya hayır dualar ederler.'

Bosna&rsquo nın bu en önemli külliyesi, buraların Avusturya tarafından işgaline kadar esas üslû p özellikleriyle durmuş, ancak bu yeni idare sırasında bazı kısımların restorasyonu yapılacağı iddiasıyla aslına uymayan ve çok çirkin arabesk üslû plu birtakım ilâveler yapılmıştır.

Tito rejimini bir zarar görmeden atlatan külliye, 1992&rsquo den beri sürüp giden Sırp saldırıları karşısında çok ağır tahribata uğramış, yanmış ve yıkılmıştır. Benzeri birçok eski İslâm eseri gibi Sırplar&rsquo ın bu tarihî sanat eseriyle birlikte şehirdeki diğer Osmanlı yapılarını özellikle tahrip etmiştir.

Camii bütünüyle kesme taştan bir yapıdır. Geniş bir avlu içinde yer alan camiye, üstleri kubbeli beş bölümlü bir son cemaat yerinden geçilir. Kubbe kemerlerini taşıyan kemerler, başlıkları mukarnaslı mermer dört sütuna dayanır.