İlim tahsil etmek için yüzyıllardır değişmeyen kaide, okula gitmekti. Eğitim-öğretim faaliyetlerinin sağlıklı şekilde sürdürülebilmesi için çeşitli şartların yerine getirildiği bir çatı altının mevcudiyeti doğal olarak en önemli unsurlardan biriydi. Son birkaçyıldır bilişim teknolojilerinde meydana gelen olağanüstü hızlı değişim ve gelişim ise süreci çok farklı boyutlara taşımaktadır. Henüz iki-üçyaşlarında cep telefonu, tablet bilgisayar gibi teknolojik ürünlerle tanışan yeni neslin on yaş ve üzeri beklentilerine cevap vermek için yeni bir şeyler yapmak şart görünmektedir.   

Bilişim teknolojileri alanında çalışanların öngörüleri çok kısa süre içerisinde eğitim-öğretim ihtiyaçlarının internet üzerinden büyük ölçüde karşılanacağı yönünde. Fakat çok büyük bir öğrenci kitlesine hitap eden devlete bağlı okulların buna uyum sağlaması aynı hızda gerçekleşir mi sorusunun cevabı için bir süre daha beklemek gerekecek gibi görünüyor. Ama yine de ülkemizde ve dünyada eğitim bakanlıklarının sürdürdükleri alt yapı çalışmaları, gelecek on yıllarda eğitim sisteminin bugünlerden çok farklı olacağının ipuçlarını vermektedir. Tüm sınıfların demirbaşları arasına girmeye başlayan, etkileşimli(akıllı) tahtaların sunduğu görüntü ve ses olanakları ile eğitim-öğretim açısından büyük önem arz eden 'çoklu zekâ kuramı' ile oldukça uyumlu görünmektedir. Ayrıca öğrencilerin ellerindeki tablet bilgisayarlar aracılığı ile bu tahtaların konu içeriklerine sahip olmaları, konuyu tüm teknolojik donanım destekleri ile birlikte eve taşıyabilmeleri, bu teknolojik donanımlar etkili kullanıldığı takdirde büyük atılım ve zenginlik sağlamaktadır.

İletişim teknolojilerinde takip etmekte dahi zorlandığımız büyük gelişmeler pek çok alanı olduğu gibi eğitim-öğretimin tüm alanlarını da doğrudan etkilemektedir. Bu etkilenme sonucunda duruma uyum sağlama adına bazı değişiklikler zorunlu hale gelmiştir. Bu bağlamda kaçınılmaz görünen bazı yenilikleri şöyle sıralamak mümkün

  • Her okul bilgi çağının talep ettiği insan gücünü yetiştirmek üzere mevcut müfredatını yenilemek zorunda kalacaktır.
  • Yetiştirilen öğrencilerin nitelikleri değişecek. Öğrenci, bilginin sürekli değişmesi nedeniyle devamlı öğrenen ve kendini yenileyen kişi olmak zorunda kalacaktır. Bununla birlikte de öğrencinin araştırıcılık özelliği gelişecek. O kadar bilgi arasından doğru bilgiyi bulması için eleştirel düşünme yeteneğine sahip olması gerekecektir.
  • Bireysellik artacak. Yeniçağın öğrencilerinin kendi başlarına çalışan ve öğrenilen bir sistem içinde yetişmesi gerekecek. Öğrencinin gerektiği zaman bilgiyi bulmayı, onu kullanmayı ve üretmeyi öğrenmesi gerekecek. Bu da ezberci eğitim sisteminin olumsuz etkilerini ortadan kaldıracaktır.
  • Yaparak yaşayarak öğrenme gerçekleşecektir.
  • Okulların fiziksel yapılarının değişimi kaçınılmaz hale gelecek. Okullarda bilgisayar destekli eğitim verilecek ve internet kütüphaneleri olacak hatta çok uzun vadede sadece sanal sınıflarda eğitim yapılacak.
  • Okul-üniversite-sanayi yakınlaşması gerçekleşecek. Değişen sanayi kendi online eğitimini veren okullar kuracak. Örneğin, IBM şirketi kendi personelini eğitecek okulunu açacak.
  • Sektörel değişiklikler olacak. Yeni sektörler doğarken okul taşımacılığı, kantincilik, müteahhitlik firmaları hatta kırtasiye malzemelerine daha az ihtiyaçduyulacak. 
  • Sınırlı fiziksel kapasiteleri olan binalar yerine sınırsız sanal imkânlarla eğitim gerçekleştirilecek. Zamanla yollarda önlüklü-üniformalı çocuklar göremeyeceğiz. Öğrenciler evden eğitim kavramı ile tanışacak.
  • Dershane ve özel ders veren öğretmenlerin yaptığı destek görevini çevrimiçi yapacak internet siteleri gelişecek. Bilgisayar ağları üzerindeki web temelli öğretimde, geleneksel öğretimde öğrencilerin karşılaştığı bazı öğretim metodu engelleri de ortadan kalkacak ve daha özgür bir eğitim ortamı oluşacak.

Genel olarak yaşam kalitesi artacak ve daha bilgili bir toplum olacağız. Bunlar olumlu yanları iken elbette bir takım olumsuzluklar da yaşanacak. Bu teknolojiler öğretime odaklı olacağı için olumlu davranış değişimi ve gelişimini içeren eğitim boyutu göz ardı edilecek. Bunun için alternatif çözümler üretmek gerekecek. 

Bilgi artık her yerde ve her an elimizin altında, artık okulların görevi sadece bilgiyi öğretmek değil, bilgiye nasıl ulaşılabileceğini ve nasıl kullanılabileceğini öğretmek de olmalı. Gelecek on yıllarda okul açısından en önemli görevlerden biri, öğrenmeyi öğretmek gibi görünüyor. Öğrendiklerinden yeni bakış açıları geliştiremeyen bireyler, öğrendiğini sanarak yarış içerisinde oldukları bireylerin gerisinde kalacaklardır. 

Geleceğin öğretmenleri nasıl olacaktır? Sorusu gelecek on yıllarda eğitimin nasıl olacağı ile yakından ilişkilidir. Yukarıda sıraladığımız iletişim teknolojilerindeki gelişim, müfredatların bununla paralellik arz edecek yeniliklere gitmesi, ezberci yaklaşımlardan araştırmacı ve eleştirel bakış açılarına geçiş gibi tüm değişimler öğretmenleri de bağlayacaktır. Alışılmış yöntemlerden olan öğretmen merkezli öğretimi bırakıp öğrenciyi merkeze alan yaparak-yaşayarak öğrenme ve araştırmacı yöntemlere uyum sağlama zorunluluğu doğacaktır.

Joel Burdin geleceğin öğretmenlerinin sahip olması gereken temel nitelikleri şu şekilde sıralamaktadır.

Geleceğin öğretmeni

  • Değerler geliştiren
  • Kaynak arayan
  • Güçlükleri ve sorunları tanıyan
  • Disiplinler arası bağlantılar kuran
  • İnsan ilişkilerini geliştiren
  • Meslek seçimi ve boş zaman uğraşları konusunda danışmanlık yapan
  • Çevrenin incelenip, öğrenilmesine yardım eden
  • Öğretme ve öğrenme konusunda uzman sayılan
  • Mesleğe hazırlıkta öğrencilere yardımcı ve önder olan
  • Geleceğe yönelik süreçlerden ve eldeki temel bilgilerden yararlanmasını bilen bir insan olmalıdır.

Yukarıda sıralanan niteliklere daha pek çok madde eklenebilir. 21. Yüzyılın başından itibaren ortaya çıkmaya başlayan yenilik ve gelişimlerin her biri öğretmenlik mesleğinin gittikçe daha çok önem kazanacağının bir göstergesidir. Kendini yenileyen, ortaya çıkan yeni durumlara uyum sağlayacak öğretmenlik mesleği yeni yüzyılın daha da çok talep edilen bir mesleği olacaktır.