`height=

Küçükçekmece Belediyesi Güzel Sanatlar Akademisi yöneticisi, tezhip sanatkârı Hakan Dağlı ile dönem sonu sergisi İz özelinde belediyenin Güzel Sanatlar Akademisi çalışmaları üzerine bir e-sohbet gerçekleştirdik.

Hakan Bey sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba, bu güzel sohbet için öncelikle teşekkür ederim.

Ben teşekkür ediyorum Hakan Bey, var olunuz.

Sivas`ın Gürün ilçesinin Yelken köyünde dünyaya geldim. İlkokulu bitirene kadar küçük bir Anadolu köyünde büyüdüm. Daha sonra eğitim amaçlı İstanbul`a taşındık. Lisans ve yüksek lisans eğitimimi Marmara Ü niversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Geleneksel Türk Sanatları bölümünde yaptım. Kültürel değerlerin çok önemli olduğuna olan inancım dolayısı ile geleneksel sanatlar alanında eğitim aldım. Sanat üretimimde kültürel değerleri önemseyerek üretim yapıyorum diyebilirim. Ü retimlerime devam ediyorum ama son dokuz (9) yıldır mesaimin büyük çoğunluğunu yöneticiliğini yaptığım Güzel Sanatlar Akademisi`nde geçmektedir.

Sanat serencamınız nasıl başladı?

Çocukluk yıllarımdan itibaren sanat hep hayatımda vardı. Annem halı-kilim ustası idi, dolayısı ile sanat ile içiçe bir çocukluk yaşadım. Kendimi bildim bileli sanata çok meraklı idim, sürekli bir şeyler çizen, boyayan bir yapım vardı. Lise yıllarımda karikatür sanatına çok büyük bir ilgi duydum, sonrasında resim sanatı çok ilgimi çekti. Sanat ile ilgili temel alt yapımı oluşturduktan sonra Marmara Ü niversitesi GSF`ni kazandım. Ü niversite benim için çok önemli idi, burada hem klasik hem de çağdaş sanatlar dalında çok kıymetli hocalarım oldu, Prof. Dr. Ali İsmail Türemen, Prof. Dr. F. Çiçek Derman, Prof. hc. Uğur Derman, Prof. Dr. Erol Eti, Doç. Dr. Gülnur Duran, Doç. Dr. Ahu Antmen Akiska, Alparslan Babaoğlu ve Salih Balakbabalar, Öğrt. Görv. Ali Artun gibi büyük ustalardan uzun yıllar eğitim aldım. Ü niversite eğitimimin ardından hayata, sanata, kültüre, İstanbul`a, müziğe... kısacası her konuya yönelik bakış açım ve serüvenim komple bir değişime uğradı. 

`height=

Sanata, estetiğe ve esere atfettiğiniz anlamları dinlemek isteriz;

Sanatçı kendisini ifade ederken farklı birçok yol kullanabilir, bu teknik anlamda ve sınırsız hayal gücü ile pekâlâ mümkün. Bir ayakkabı boyasıyla bile bir sanatçı kendini ifade edebilir, hiçkimse de buna bir şey diyemez. 

Eyvallah. Buradan sizin sanat yolculuğunuza geçelim;

Kendi sanat yolculuğumda ilk olarak çizgi çizmeyi sevdim diyebilirim. 

Neden?

Nedenini pek bilmiyorum ama sanatta renk, doku gibi birçok konu çizgiden çok daha sonra geliyor benim için. Çok uzun yıllar sadece çizgiye dayalı çalışmalar yaptım. Çizgiyi tek başına çizebiliyorum, bu çok zor değil ama çizgi ile bir eser üretmek o kadar kolay değil.

Sonra;

Eğitimini aldığım geleneksel sanatlar bakış açımda çok büyük derinlik yakalamamı sağladı. Geleneksel sanatlara çizgi perspektifinde baktığımda ne kadar belirgin bir eleman olduğunu görebiliyoruz. Hat sanatı tamamen oran orantıya sahip çizgiden ibaret. Tezhip ve minyatür sanatlarında nüanslı ve nüansız tahrirli çizgiler çok belirleyici, detaylarda tarama çizgileri ile çizgi işçiliği yapılmakta. Şunu söylemek yanlış olmaz, resim sanatından çok daha fazla çizgi seviyoruz ve kullanıyoruz. 

Az önce çizgiden ve hayalden bahsettiğiniz. Hayalleriniz çizgiyle birleştiğinde kolay üretebiliyor musunuz?

Ü retim yolculuğum hiçkolay olmuyor, kendime çeşitli basit sorular soruyorum. Bu soruların cevaplarını bulmak için araştırma yapıyorum, sonrasında bu birikimle çalışmaya başlıyorum. 

`height=

Müzehhip Dağlı: Çizgileri belirli bir kurgu ile çizmiyorum.

Çizgileri belirli bir kurgu ile çizmiyorum, bir atmosfer oluşturuyorum ve oluşturduğum bu atmosferdeki her etken ile o an içimden ne geliyorsa, renkleri, çizgileri etkiliyor ve bu etki ile çalışmayı bitiriyorum. Bu yöntem ile bir çalışmanın tekrarını benim bile yapabilmem imkânsız hale geliyor. Tekrarı olmadığı için bir eser olmasının en önemli kriterini yerine getiriyor olsa bile çalışmanın sanat eserine dönüşebilmesi o kadar basit değil. Ben çizerek kendimi ifade etmeliyim tabii ki ama bildiğim net bir konu var, bir çalışmanın eser olabilmesine ancak ve ancak zaman karar verecektir. Zamanın ötesine geçen işler esere dönüşmektedir, sanatçı bazen zamanında bunu görebilir, bazen de göremeyebilir. 

`height=

Küçükçekmece Belediyesi Güzel Sanatlar Akademisi için büyükçe bir paragraf açalım. Akademi`nin kuruluş hikâyesini, misyon ve vizyon beyanını sizden işitmek isteriz?

Evet, gerçekten büyük bir hikâyesi var Güzel Sanatlar Akademisi`nin. Misyon ve vizyonuna girmeden önce kuruluş hikâyesini paylaşmak isterim sizinle. 

Lütfen;

2004 yılında üniversite eğitimim sonrasında tasarımcı olmak gibi bir hayalim vardı. Türkiye`de bir şeyler yapabileceğime dair inancım ile önce tasarım sektörüne girdim, kısa bir süre sonra bu alanda kariyer yapmayı bıraktım. 

Daha sonra;

2005 yılında İSMEK`te tezhip eğitmenliğine başladım. Çok büyük bir ilgi vardı o yıllarda, bu kadar büyük bir ilgiye şaşırmıştım ama açıkçası söyleyeyim çok ciddiye de almadım. 

Hangi mülahazalarla ciddiye almadınız?

Öğrencilerin hobi üretiminin üzerine çıkabileceklerini düşünmüyordum. 

`height=

Bu keyfiyet önyargı değil mi?

Bu bir önyargı idi tabii ki; Sonrasında fikrim komple değişti. Bu büyük ve istekli talep karşısında ilk yılımda büyük bir bocalama yaşadım. Çok istekli öğrencilerim vardı ve sadece sanatı öğrenmek istiyorlardı ancak şöyle bir zorluk vardı. 

Ne türden bir zorluktan bahsediyorsunuz?

Ü niversite öğrencisinden çok farklı bir profil vardı öğrencilerde. Yaşları ileriydi ve bir işleri vardı. Sanata, tezhibe çok fazla zaman ayıramama gibi bir dezavantajları olsa da aşkla ayırdıkları bu kısıtlı zaman, doğru sistemle arayı kapatabiliyordu, hatta istenilen seviyenin üzerine dahi çıkabiliyordu. O dönemler şöyle düşündüm, bir öğretmen olabilir miyim bilemiyorum ama burayı bir laboratuvar olarak düşünebilirim ve birçok sistem deneyebilirim. 

Ne yaptınız bu durumda?

Yaklaşık dört yıl boyunca tezhip müfredatı ve sistemi ile sürekli oynayarak doğru sistemi aradım. Bu arada kendim tecrübe kazandığım gibi öğrenciler üzerinde gözlemlediğim etkileri de her yıl raporluyordum. Her yıl hocalarımdan eleştiri alıyordum, en son bulduğum sistem beğenilince aklıma 'kurum neden akademik bir sisteme ulaşmasın ki!' düşüncesi geldi. Bu tarihten sonra kurumlar üzerine çalışmalar yürüttüm. Her kurumun yönetim şemasını çıkardım, artılarını ve eksiklerini tek tek belirledim. Kurulmuş ama bir şekilde başarısız olmuş kurumların sebeplerini inceledim. Bir akademik çalışma olmasa bile akademik bir yöntemle bir birikim elde ettim. 

Bu birikimim ardından 2012 yılında Küçükçekmece Belediyesi`yle yollarımız kesişti. O dönemin Küçükçekmece Belediyesi geleneksel sanatlar alanında benim yakaladığım birikimden çok daha başka bir noktada birikim elde edilmişti, eksikliklerimi bu kıymetli ekip tamamladı. Yakaladığımız bu paralel bakış açısı ile yaklaşık sekiz ay süren bir ön hazırlık gerçekleştirdik. Bu kapsamlı çalışmanın ardından Türkiye`de yerel yönetimlerde geleneksel sanatlar alanında ilk defa kamusal anlamda bir akademik kurum ortaya çıktı. 2013 senesinden itibaren, akademik eğitim, kültür sanat ve çocuk eğitimi üzerine hummalı bir çalışmaya başladık. 

Binlerce yıldır geleneksel sanatın günümüze ulaşmasını sağlamış usta-çırak ilişkisini akademik disiplinle birleştirmek amacıyla kurumumuz kuruldu. Bu bağlamda bu fikre inanan büyük bir kadro ve organizasyon ağı ile çalışmaya başladık. 

Bahsettiğiniz akademik çalışmalara kimler, hangi ustalar destek verdi?

Belediye Yönetimimiz, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Ü niversitesi dekanı Hüsrev Subaşı, çok kıymetli danışman hocalarımız rahmetli İslam Seçen, Dürdane Ü nver, Semih İrteş, Alparslan Babaoğlu, Latife Aktan, değerli eğitmenlerimiz ve öğrencilerimizi kapsayan büyük bir ekip projenin parçası oldu.

2013 ve 2019 yılları arasında Geleneksel Sanatlar Akademisi markası ile faaliyet yürüten kurumumuz 2019 yılından itibaren kapsamı ve içeriğini zenginleştirerek Güzel Sanatlar Akademisi ismini aldı. Bu bağlamda geleneksel, çağdaş ve dijital sanatları kapsayan disiplinler arası bir sanat okuluna dönüştü.

YARIN: Kadim bilginin ve kültürün iz`inde;