`height=

Geçtiğimiz haftalarda aramızdan ayrılan Doğan Cüceloğlu[1] kendisiyle yapılan bir televizyon programında 'Gelişmekte olan toplumlar için, özellikle de kendi toplumumuz için iki ortamı çok önemsiyorum. Çocukların geleceği için bu iki ortam çok önemlidir ve ben iki ortamın geliştirilmesi için her fırsatta çaba harcadım, harcamaya devam ediyorum' demişti.

Nedir bu iki ortam?

  1. Çocukların doğup büyüdükleri ve içinde yetiştikleri 'aile ortamı' ki, bu nedenle anne baba rolleri çok hayati öneme sahiptir.
  2. Çocukların içinde eğitildikleri, aileden sonra en önemli yer olan ve geleceklerinin şekillendiği 'sınıf ortamı'.

Bu iki ortamı, biz ne kadar uygun hale getirebilirsek oradan o kadar iyi çocuklar yetişecektir. Bir çocuğun yetişmesinde, gelişmesinde, mutlu olmasında, düzgün, sağlam bir karaktere sahip olmasında bu iki ortamın önemi çok büyüktür. O yüzden anne, babalar ve öğretmenler çok özel bir yere sahiptir. Toplum olarak da çok değer verilen, eli öpülesi, hürmet duyulan en önemli kişiler, gizli kahramanlar anne, baba ve öğretmenlerdir.

Nasıl ki bir bitki, güneş, toprak, su ve iklim açısından ideal ortamı bulduğunda daha iyi ve gür yetişirse bir çocuk da her bakımdan ideal bir aile ortamında daha iyi ve daha güzel yetişir. Çocuğun içinde yetiştiği aile ortamında işini hakkıyla yapan, bilinçli bir anne baba varsa o ortamda yetişen çocuk iyi bir insan olarak yetişir. Aksine çocuğun içinde yetiştiği aile ortamında kötü bir anne baba varsa, işlerini hakkıyla yerine getirmeyip çocuğa kötü bir rol model oluyorlarsa o karanlık ortamda da kötü bir insan yetişiyor demektir. Bir çocuk neyi görür ve yaşarsa onu alır, ona göre şekillenir. O yüzden bir çocuğun sağlıklı bir kişiliğe sahip olması ve gelişmesi, içinde yetiştiği aile ortamının da sağlıklı olmasına bağlıdır. Çocuğun içinde yetiştiği aile ortamı çocuğu ya geliştirir ya da engeller. Bu yazıda başarılı ve mutlu çocukların yetişmesinde çok önemli katkısı bulunan doğru ebeveyn tutumlarından ve davranışlarından söz etmek istiyorum.

  1. Sen, sen olduğun için değerli ve anlamlısın. Her çocuk çok özeldir. Ayrı bir birey olarak dünyaya merhaba der. Aile ortamında kendine bir yer edinmeye çalışır. Geliştiren ebeveyn tutumu, çocuklarına amasız, fakatsız bir fert olarak, kendi olarak değer verir ve anlamlı bulur. Bunun da yolu onu kendi olarak muhatap kabul etmekten geçer. Çocuk, değerli ve anlamlı olduğunu aile içinde ne kadar erken fark ederse o kadar güçlü bir kişilik ile yetişecektir.
  2. Biz seni koşulsuz seviyoruz. Bir çocuk için en büyük ihtiyaçsevgi ihtiyacıdır. Sevgi en temel besin kaynağıdır. Geliştiren ebeveyn tutumunda çok dengeli bir sevgi vardır. Ne çok fazla ne de çok az olmalıdır. Hiçbir koşula bağlanmadan verilen sevgi çok kıymetlidir. Koşullara bağlanan sevgi zamanla bir tehdit unsuru haline gelir ki, faydadan çok zarar vermeye başlar. Bir çocuk her koşulda anne babası tarafından sevildiğini bildiğinde daha özgür davranır.
  3. Senin de kendi hayatınla ilgili sorumlulukların var. Bir çocuk ne kadar erken sorumluluk duygusuna sahip olursa o kadar iyi bir kişilik kazanacaktır. Bir çocuğun hayatta, okulda başarılı olması da sorumluluk bilincine bağlıdır. Geliştiren ebeveyn tutumlarından en önemlisi çocuklarına sorumluluk vermektir. Çocuklara, yaşlarına uygun olarak güçleri yettiğince ev işlerinde, kendi işlerinde sorumluluk verilmelidir. Sorumluluk bilinci, sorumluluk vererek kazandırabilir.
  4. Seninle sohbet etmek çok güzel. En güzel, en faydalı, en geliştirici iletişim şekli sohbet ortamıdır. Sohbet, yargılamadan, suçlamadan, nasihat, öğüt vermeden karşılıklı muhabbettir. Sohbet ortamında herkes aynı seviyede ve eşittir. Çocuğun da içinde olduğu, onun da özgürce konuşabildiği, şakaların yapıldığı, aile geleneklerinin aktarıldığı, masalların, hikâyelerin anlatıldığı aile sohbetleri çok çok geliştirici ve faydalıdır. Sohbet ortamları oluşturmak ve bu ortama katkı sunmak geliştiren bir ebeveyn tutumudur.
  5. Biz bir aileyiz, 'ben' yok 'biz' var. Çocuklar tabiatları gereği ben merkezlidirler. Zamanla bu durum değişir. Aile içinde paylaşmayı, yardım etmeyi öğrendikçe ben merkezlilikten uzaklaşıp biz bilinci edinmeye başlar. Kendi menfaatini düşünmek yerine ailenin menfaatini, 'biz'in geleceğini düşünmeyi öğrenir. Sürekli 'sen özelsin', 'her şeyin en iyisine sen layıksın', 'bu senin hakkın', 'sen birinci olmalısın', 'kendini asla ezdirme' gibi anne baba tarafından verilen mesajlar biz bilincinin gelişmesine engel olabilir. Geliştiren ebeveyn tutumunda sürekli 'biz bilincine', 'hakkın olana razı olmalısın', 'herkes değerli ve kıymetlidir', 'birlikte daha iyisiniz' gibi düşüncelere vurgu yapılır.
  6. Kendine, ailene, vatanına, insanlığa faydalı bir evlat olmalısın. Yakınlarımızın, sevdiklerimizin çocuklar doğduğunda yapılan en güzel duadır: 'Allah hayırlı evlat eylesin anasına, babasına, vatanına faydalı bir insan olsun'. Bir çocuk yetiştiği aile ortamında başkalarına faydalı olabilmeyi de öğrenmelidir. Küçük küçük sorumluluklarla, ev işlerine yardım etmekle, ekmek almakla, su vermekle, bulaşıkları toplamakla, kendi yatağını, odasını düzeltmekle faydalı olma şuuru gelişir. 'Ben de işe yarıyorum, benim de bir faydam dokunuyor' diye düşünmeye başlar. Bu şuur çocukla birlikte büyür ve günün birinde vatanı için, milleti için, insanlık için faydalı işler yapmaya başlar. 'Diğerkâmlık' duygusu gelişir. Değer odaklı, değerlerin yaşandığı aile ortamlarında faydalı bir evlat yetiştirme daha kolaydır. Çünkü ortam buna uygundur. Çocuk kendiliğinden o değeri alır. Geliştiren ebeveyn tutumlarından birisi de değerlerin aile ortamında yaşatılmasıdır.
  7. Başarıdan daha önemli olan denemendir, hata yapmaktan korkmamalısın. Bir çocuk büyüme döneminde defalarca düşer, defalarca dener. Olmuyor diye bırakmaz. Hata yaptıklarında verilen tepkiler çocukları şekillendirir. Doğru tepki verilirse, korkmadan denemeye devam eder, hata yapmaktan çekinmez. Yanlış tepkiler verilirse korkar ve denemekten vaz geçer. Vaz geçtiği an da binlerce fırsatı kaçırmaya başlar artık. Geliştiren ebeveyn tutumu başarı odaklı değil de süreçodaklı olmaktır. Hayatta önemli olanın denemek olduğu, hata yapmaktan korkmadan denemeye devam etmek olduğunu hissettirmektir.
  8. Elinden gelenin en iyisini yap. Bir çocuğun öğrenmesi gereken temel bir prensip de ne iş yaparsa yapsın elinden gelenin en iyisini yapmak olduğunu öğrenmesidir. Sonuçiyi ya da kötü olabilir. Yapılan işle ilgili elinden gelenin en iyisi yapılmış ise vicdan rahattır ve sonucun çok da bir önemi yoktur. Diğer türlü mutlu olamazsınız. Doğru ve geliştirici bir aile ortamında bu mesaj verilir çocuklara.
  9. Daima şevkle ve heyecanla iş yap. Yapılan bir işte şevk ve heyecan yok ise o işten keyif alınmaz. Çocuklara şevk ve heyecanla iş yapma konusunda anne babalar örnek olmalıdır. Anne babalar kendi işlerini, sorumluluklarını şevkle ve heyecanla yaparlarsa çocuklar da öyle davranacaklardır. Sürekli, ev ortamında söylenerek, kahrederek iş yapan, yemek yapan bir anne ya da sürekli yorulduğundan söz eden bir baba iyi bir rol model değildir bu konuda. Çocuklar tabiatları gereği heyecanlı ve coşkuludurlar. Yerlerinde duramazlar, kıpır kıpırdırlar. Oyunlarında, arkadaşlarıyla ilişkilerinde bu durumu görürsünüz. Şevk ve heyecanlarının sönmemesi için aile ortamının da şevk ve heyecan içinde olması gerekir. Neşeli, coşkulu, şevkle dolu bir aile ortamı daha geliştiricidir.
  10. Çocukluğunu doya doya yaşa, hayatın tadını çıkar. Çocukluk her insanın anavatanıdır. Bütün hayatın şifreleri, kodları çocuklukta gizlidir. Ne kadar güzel ve dolu dolu bir çocukluk yaşanırsa o denli de güzel bir hayat sizi bekliyor demektir. Bir takım akademik kaygılar, birtakım sınavlar yüzünden, bazı anne babaların aşırıya kaçan hırsları yüzünden ya da gelecek kaygısı yüzünden çocuklara, çocuklukları doya doya yaşatılmıyor. Oyunlarla dolu, arkadaşlarıyla çevrelenmiş, keşif ve maceraya açık, doğayla içiçe, büyüklerle beraber geçen bir çocukluğa hiçbir kurs, hiçbir ders değişilmez, değişilmemelidir de. En iyi okuldan da en iyi kurstan da daha çok öğreticidir çünkü doyasıya yaşanılan bir çocukluk.
  11. Kendin olarak kal ve kendin olarak yola devam et. Özgün olmak zordur. Özgün kalmak daha da zordur. Toplum, çevre, okul, arkadaşlar farklı, sıra dışı kişilere pek müsamaha göstermezler. Seni de kendileri gibi olmaya zorlarlar. Her şeye rağmen direnmelisin. Hayat senin hayatın, bu hayatı kendin olarak yaşarsan daha anlamlı yaşarsın. Hayat yolculuğunda kendin olarak kalmaya, özgün kişiliğini, karakterini korumaya özen göstermelisin. Herkesin kendi kişiliği ile var olduğu ve kabul gördüğü aile ortamları bu anlamda çok değerlidir. Bir çocuk önce kendi aile ortamında kendisi olarak var olacak ki, dışarıda da var olmaya devam edebilsin. Geliştiren anne baba tutumu olarak, her çocuğun farklı olduğu, birisinin diğeri olmaya zorlanmadığı, bir elin parmakları gibi farklı oldukları bilincinin taşınması gerekir.
  12. Sana güveniyoruz. Bir çocuk en çok kendisine güvenilmesini ister. Kendisine güven duyulan çocuklar daha bir 'öz güven' içinde olurlar. Güven duygusu da güvenin egemen olduğu bir aile ortamında verilebilir. Herkesin birbirine güvendiği, kimsenin kimseyi küçük görmediği, hor görmediği, saygı duyduğu aile ortamında yetişen çocuklar, güvenmeyi de öğrenirler güvenilmeyi de. Güven içinde olmak temel bir gereksinimdir. Güvenin olmadığı bir ortamda hiçbir şey sağlıklı yetişemez. Çocuklara güvenilmesi gerekir. Yanlış da yapsa, eksik de yapsa güvenmeye devam edilmelidir. Kendi başına yapabileceği işlerde müdahale edilmemeli, yapmasına fırsat verilmelidir. Başardıkça kendine güveni artacaktır. Çok zorlanmadığı müddetçe yardım edilmemelidir. Gereksiz yardımlar çocukların en kıymetli duyguları olan 'başardım duygusunu' ellerinden almak demektir.
  13. Belirli bir sınır dâhilinde özgürsün, kararlarını alabilirsin. Hayat tamamen sınırsız ve kuralsız değildir. Her ailenin kendi içerisinde kuralları vardır. Çocuklara geniş bir alan çizilmeli ve o alan içinde kendi kararlarını almalarına imkân verilmelidir. Her insan, kendi yaşamı üzerinde belli oranda kontrole sahip olmalıdır. Çocuk karar vermeyi, verdiği kararla ilgili sorumluluk almayı ve sonuçlarına katlanmayı aile ortamında öğrenmelidir. Örneğin kıyafetlerinin rengine, kırtasiye malzemelerine, odasının rengine vb. gibi kendisi ile ilgili konularda karar verebilme hakkına sahip olmalıdır. Çocukla ilgili bütün kararları başkası aldığında hızla edilgen bir duruma geçecek ve sorumluluk almayacaktır. O yüzden kendisi ile ilgili bazı alanlarda seçenekler sunulmalı ve özgür bırakılmalıdır. Aksi takdirde ileride sürekli birileri tarafından yönlendirilen, kendi kedine karar veremeyen, dış denetim odaklı biri olacaktır. Geliştiren ebeveyn tutumu, çocuklara karar verebilmeleri için alan açılması ve çocuklara seçenekler sunularak seçim yapma hakkı tanınmasıdır. 'Bilinmelidir ki, seçim yapma işi, yapılan seçimlerden çok daha önemlidir'[2]. Seçme özgürlüğü ve karar verme hakkı, iradenin güçlenmesi ve çocuğun özerklik duygusuna sahip olmasını, en önemlisi de kendisi olma sürecini destekler.
  14. 'Hayır' demişsek bu gerçekten 'hayır' dır. Tutarlı bir aile ortamında yetişen çocuklar da tutarlı ve kararlı olurlar. Çocuklar bazı istekleriyle ilgili çok ısrarcı olabilirler. Birçok anne baba da bu ısrar karşısında dayanamaz ve başta hayır dese de sonunda evet der. Çocuk da bunu bildiği için her defasında daha çok ısrar eder. Tutarsızlık çocuklar için son derece akıl karıştırıcı bir durumdur ve asla ideal bir ebeveyn tutumu değildir. Geliştiren ebeveyn tutumu, kararlı, tutarlı ve uyumlu olmaktır. İyi düşünüp doğru karar vermek gerekir. Geçiştirmek ya da sorunu ötelemek için karar verilmemelidir. Hayırsa hayırdır, evetse evet olmalıdır. Anne evet, baba hayır da olmaz. İkisi de tutarlı olmalıdır. Kararlı, tutarlı ve uyumlu bir aile ortamında yetişen çocuklar da nerede ne yapacaklarını, nasıl karar vereceklerini daha iyi öğrenirler.

________________________

[1] 16 Şubat 2021`de hayatını kaybeden ünlü psikolog ve yazar Doğan Cüceloğlu

[2] Koşulsuz Ebeveynlik, Alfie Kohn, Görünmez Adam Yayıncılık