Yukarıdaki ifadeler 2018 yılında 4.sınıftan uğurladığı bir öğrencisine ait. 

Halide Nusret Zorlutuna` nın 'Benim Küçük Dostlarım' kitabında şöyle bir paragraf vardır: 

'Yalnız sevimli, terbiyeli, zeki ve çalışkan olanları değil, böylesini herkes sever. Ben sevimsiz, somurtkan, haylaz hatta aptal çocukları da severim. Bana 'öğretmenim' diyen ses, beni 'annem!' diye çağıran ses kadar sevgili ve kıymetlidir.' 

Bu sözü okuduğumda ilk aklıma gelen öğretmenlerden birisi de Bilgi Demir idi.  Bu söz, hocamızda ete kemiğe bürünmüştür.  Kırk yılı aşkındır bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle memleketin güneyinden kuzeyine, köyünden şehrine birçok yerinde yüzlerce öğrenciye ışık olan, umut olan, rehber olan Bilgi Demir hocamızı yazmaya gayret edeceğim bu yazıda.

Bilgi Demir ile on yıldır beraber çalışıyorum. Mesleğinde kırk yılı geride bırakalı birkaçyıl oldu. Normalde bunca yıl çalışmış bir öğretmen için artık yeterince çalıştığı ve dinlenmesi gerektiği düşünülür. Enerjisi, heyecanı tükenmiştir, yeniliklere kendisini kapatmıştır diye düşünülür.

Bilgi Demir`i yakından tanımasaydım ben de böyle düşünebilirdim belki de. Ama ondaki çalışma aşkı, bitmek bilmeyen şevki, içindeki büyük insan sevgisi, çocuklara olan şefkat dolu yaklaşımı, çalışma disiplini benim gibi daha pek çok kişinin onun hakkındaki düşüncelerini değiştirmiştir. 

Çevresindeki onlarca gençöğretmene ilham kaynağı olan Bilgi Demir hocamızı gelin biraz daha yakından tanıyalım.

Bilgi Demir, 1979 Haziran`ında Çanakkale Eğitim Enstitüsü`nden mezun olarak aynı yıl Mersin`in Gülnar ilçesinin Şıh Ömer köyüne atanır.
[1]   

1983 yılı Eylül ayında Giresun un Alucra ilçesinin Hacılı Köyüne rotasyonla tayini çıkar. Burada 1989 a kadar görev yaptıktan sonra kendi isteğiyle 1989 yılının Ekim ayında İstanbul a tayin ister.

İstanbul`da Gaziosmanpaşa nın Bolluca Köyünde bir yıl kadar görev yaptıktan sonra 1991 yılında Beşyüzevler Barbaros Hayrettin Paşa İlkokulu` na geçer ve 2010 yılında oradan emekli olur. 

2010 yılından bu yana da Özel bir okulda öğretmenlik yapmaktadır.

Birkaçparagrafla ifade edilen bu kısa özgeçmişin içinde öyle hikâyeler, öyle yaşanmışlıklar var ki, hocamın sadece Şıh Ömer köyünde yaptıklarını anlatmaya kalksam sayfalara sığmaz.

Şıh Ömer köyünde engelli olduğu için okula gidemeyen bir öğrenci, her gün okulun camından bakıp üzülürmüş. Çocuğun annesi bir gün Bilgi Hocaya gelerek, 'benim çocuğumu okula almadılar. Çocuğum çok üzülüyor, on yaşına geldi hala okul yüzü görmedi' demiş.  'Küçükken, emekleme döneminde çocuğum yandı, yüzünde şekil bozukluğu oluştu. O yüzden de okula almadılar' diye de eklemiş. 

'Ben o çocuğu aldım, kabul ettim. Bağrıma bastım. O da bir insan. Nasıl olur da okuldan mahrum bırakılır?  Sınıfa bilgi verdim, kabullendiler. Ü çüncü sınıfa kadar da okuttum. İsmi Şerif`ti. O da diğer çocuklar gibi, okula geçbaşlamasına rağmen okuma yazmayı öğrendi.' diye anlatmıştı bir sohbetimizde Bilgi Demir hocamız.

Bir öğretmenin en büyük eseri hiçşüphesiz yetiştirdiği öğrencileridir. Öğrencilerinin başarısı, mutluluğu öğretmenleri de mutlu eder.  Bu konuda Bilgi hocamız çok şanslı bir öğretmen olmuş. Çünkü yüzlerce eser yetiştirmiş. Yüzlerce öğrencinin hayatına dokunmuş. Başaramazsın denilen, tüm ümitleri yok olan, bu çocuk okumaz denilen, dışlanan, engelli çocukları bile okutmuş. İşte size hocamızın hayatından gerçek bir hikâye daha Asım`ın Hikâyesi.

'Asım, özel bir çocuk. Okuma yazma öğrenemez denilmiş. Asım küçüklüğünde parkta salıncaktan düşmüş ve hastaneye götürülmemiş. Beyin kanaması geçirmiş. 

Barbaros Hayrettin Paşa İlkokulu`nda 2005 yılı falan. Asımla özel olarak ilgilendim. Annesiyle sıkı bir iş birliği yaptım, fazladan çalışma yaptım. Normal döneminde, diğer çocuklarla beraber okuma yazmayı ona da öğrettim. 

`height=

Bir gün babasının tayinin çıktığını ve İstanbul`dan gedeceklerini öğrendim. Bu habere çok üzülmüştüm. Biraz daha bende kalsın, geliştireyim dedim. Ama mecburen gittiler.  Konya`da gittiği okul, Asım`ı rencide etmiş, dışlamış. Öğretmen ilgilenmemiş. Çok üzülmüştüm. Günlerce Asım`ı düşündüm.'

İşte iki farklı öğretmen tutumu. Birisi sizi hayata sımsıkı bağlıyor, değer veriyor, diğeri ise dışlıyor. 
[2] 

Bilgi hocanın yüreğindeki insan sevgisi ve merhameti her yerde onu bambaşka bir insan, bambaşka bir öğretmen yapıyor. Tıpkı Asım`ın hikâyesinde Şerif`in hikâyesinde olduğu gibi. Daima vicdanının sesini dinliyor. Kendi rahatını, menfaatini değil, çocuğun geleceğini, çocuğun gelişimini düşünüyor. 

Bilgi Demir hocamız kırkı yılı aşan meslek hayatına o kadar çok insan hikâyesi sığdırıyor ki, inanın anlatmakla bitiremeyiz. Sadece öğrencileriyle ilgili değil, öğretmenlik yaptığı köydeki herkese dokunuyor. Kadınlara, gençkızlara, herkese yol gösteriyor. Adeta bir çalıkuşu gibi köydeki herkese ulaşıyor. Evini, okulunu, okulun çevresini güzelleştiriyor. Yıkık dökük binaları hayata döndürüyor. Okulda malzeme yoksa boş ver demiyor, malzemeleri kendi imkânlarıyla temin ediyor, gerekirse üretiyor, buluyor. Köy çocuklarına defter, kalem alıyor. Öğrencilerinin her türlü ihtiyacıyla bizzat ilgileniyor. Bütün bunların sonunda ise unutulmaz öğretmen oluyor Bilgi Demir hocamız.

Bilgi Demir hocamızın yaşadıkları, emekli bir öğretmenimin ağzından yıllar önce yazdığım 'Ben Öğretmenim' şiirinin şu mısralarını aklıma getirdi.

Ü lkemin her köşesinde saçtığım tohumları,

Diktiğim ağaçları,

Alevlendirdiğim yürekleri,

Şahlandırdığım duyguları düşünüyorum.

Önümden geçiyorlar sıra sıra,

Bir ordu olmuşlar,

İlim irfanla dolu.

Artık bahtiyarım, 'ne mutlu bana, ne mutlu bana' diyorum.

Derken kapı zilim çalınıyor.

İrkiliyorum, kapıyı açıyorum.

Karşımda elleri çiçeklerle dolu bir grup insan.

'Kimsiniz, ne istiyorsunuz? 'diyorum.

'Hocam biziz, tanımadınız mı? Öğrencilerin...' diyorlar.

'Bu gün öğretmenler günü,

Elinizi öpmeye geldik.' diyorlar.

Tek tek elimi öpüp yüreklerinden gelen kocaman sevgi demetlerini sunuyorlar.

Duygulanıyorum, seviniyorum, içim içime sığmıyor,

Ve 'Ey Allah`ım sana şükürler olsun,

Bana bu günleri gösterdin' diyorum.

Gözlerimi ufuklara dikip gelen nesli selamlıyorum.'

Bilgi Demir hocamızın biraz da mesleki başarısının ardındaki sırlardan söz etmek istiyorum. Çünkü başkalarına da bir katkımız olmalı değil mi? Bilgi Demir hocamızı örnek almak isteyen gençöğretmenlere yol gösterecek, kılavuzluk edecek meslek sırlarını da verelim derim.

[3]

İlk sıraya şüphesiz onun insan ve çocuk sevgisini koyabiliriz. Hiçbir öğrenciyi diğerinden ayırt etmeksizin sever. En haylazını, en sevimsiz olanı, en başarısız olanı bile sever. Özellikle de yetim, öksüz, engelli olanları daha bir farklı bağrına basar.

Asla pes etmez. Hiçbir öğrenci yoktur ki onunla birlikte gelişmesin, ilerlemesin. Bu konuda çok inatçıdır, asla işin ucunu bırakmaz. Sınıfta olmuyorsa, teneffüste Okulda olmuyorsa, okul dışı saatlerde. Yine olmuyorsa evine davet eder. Ne yapar ne eder o çocuğa okuma yazmayı öğretir. 

Mesai kavramını tanımaz. Yedi, yirmi dört öğretmendir. Okul çıkışı bir çanta dolusu defteri, kitabı eve götürür. Ödevleri tek tek kontrol eder. Her öğrenciye özel notlar tutar. 'Kontrol edilmeyen ödev, ödev değildir' der. Geribildirime çok önem verir.

Okuma zevki verir. Kitap okuma alışkanlığını bir birinden ilginçyöntemlerle çocuklara kazandırır. 'Kelebekler okuyor', 'arılar okuyor' diyerek her fırsatta çocukları kitap okumaya teşvik eder ve okunan kitapların isimleri mutlaka ajandaya kaydettirilir. Ayda 1500 sayfa kitap okuyan öğrencileri olur. Okumaya teşvik etmek için de az, çok kitap okuyan tüm öğrencilere 'kitap kurdu' belgesi verir.

Güzel yazı yazmaya çok önem verir. Onun öğrencilerini defterinden hemen fark edersiniz. Çocukları inci gibi güzel yazı yazarlar. Yazı konusunda çok titiz davranır. Yazamayan çocukların ellerinden tutar, defalarca yazdırır. Asla bu konuda taviz vermez.

Matematiği bir bulmaca gibi öğretir. Önce matematiğin korkulacak bir ders olmadığını, oyun gibi olduğunu öğretir. Oyunlaştırarak verir en zor konuları bile. 

Sınıfı evi gibidir. Onun için sınıf hayatın merkezinde yer alır. Masasını güzel bir örtü kaplar. Kahve makinası, fincanı hep yanındadır. İkram etmeyi çok sever. Evindeki bilgisayarı, yazıcıyı sınıfa getirir. Hatta evindeki masayı bile sınıfına getirir. Sınıfa kitaplar için raflar çaktırır. Perdelere kelebekler asar. Onun sınıflarında capcanlı yaşayan bir hayat bulursunuz. Hocamızı çok iyi tanıyan bir zümre arkadaşı onun için aynen şöyle diyordu:  'Her öğrenciye saatlerce zaman ayırıyordu. Sınıftan dışarı çıkmıyor. Öğrenci ile birlikte yaşıyordu.'

Kendini sürekli geliştirir: Hiçbir konuda artık bu bizden geçti, bunu yapamam diye düşünmez. Eğitimle ilgili hala birçok seminere katılır. Okur, öğrenir ve uygular. Özellikle uzaktan eğitim döneminde değişime ve gelişime ne kadar hızlı ayak uydurduğunu ve çocuklara uzaktan eğitim döneminde olağanüstü bir performansla ile ders verdiğine bizzat tanıklık ettik. Küçük büyük demez herkesten bir şeyler öğrenmeye çalışır.

İşbirliğine ve paylaşıma çok önem verir. Sadece kendi sınıfını düşünmez. Diğer sınıfları, diğer öğrencileri de düşünür. Zümresiyle, idaresiyle, velileriyle her zaman işbirliği yapar. Yaptıklarını, bildiklerini, deneyimlerini paylaşmayı sever. Her zaman vericidir. Görevden kaçmaz. Ne yapılacaksa fazlasıyla yapar. Onu zaman zaman diğer sınıflara bir şeyler anlatırken görebilirsiniz.

Kişiliğiyle örnek bir insan: Kişiliği, öğretmenliğe o kadar çok uygun ki onun için 'tam da öğretmen olarak dünyaya gelmiş' diye düşünürsünüz. Hal ve tavırları, sorumluluk sahibi oluşu, azmi ve çalışkanlığı, sabrı ve sevgisi, aşkı ve heyecanı, çalışma disiplini ve nezaketi size bunu söyletir.

Bilgi Demir hocamı tanımayanlar onun için yazılanları biraz abartılı bulabilirler belki. Ama eminim ki onu tanıma imkânı bulabilselerdi yazılanların az bile kaldığını çok rahatlıkla göreceklerdi.

Ben kendi adıma, okulum adına, onun öğrencileri adına çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Böylesine özverili bir öğretmeni tanımak, onunla birlikte uzun süre çalışmak benim için çok büyük bir mutluluk kaynağı olmuştur. 

Bilgi Demir hocamızın sağlık ve huzur içerisinde daha nice yıllar öğrencilerine ışık kaynağı olmaya devam etmesi gerekir. 

Yıllar önce yazmaya çalıştığım şu mısralarda olduğu gibi Bilgi Demir hocamızın, çocukların kalplerine uzanan el olmaya devam etmesini dilerim.

Acıların doldurduğu gönlümde,

Bir boşluk.

Hem de kocaman;

Ne doldurabilen var, ne dolduran.

İlk sen oldun

Gözyaşımı silen.

İlk değen el senin elin,

Sen uzandın kalbime öğretmenim...'

[1] Benim Küçük Dostlarım, Halide Nusret Zorlutuna,Timaş Yayınları, 2016

[2] Aralık 2020
[3]
Ay Kuş Olur, Adem Keven, Tez Yayınları, 2002
[4] Ay Kuş Olur, Adem Keven, Tez Y.2002