27 Eylül 1950 perşembe günü yayın hayatına tekrar başlayan Gerçek gazetesi 84 sayı çıktıktan sonra 19 Aralık 1950, salı günü yayın hayatına noktayı koyuyor. Gerçek gazetesinin her üçyayına da baktığımız zaman birinci çıkışını çıraklık, ikinci çıkışını kalfalık, üçüncü çıkışını da ustalık devresi olarak nitelendirmemiz mümkündür. Gazetenin üçüncü çıkış dönemiyle ilgili bir çok kişiden bilgi edinebilme imkanımız oldu.

Günlük siyasi gazete olan üçüncü Gerçek`in baş tarafında, kırmızı çizgi içerisine alınmış ve kırmızı beyaz yazılmış 'Herkese iş, herkese mülkiyet, herkese hürriyet' ibaresi var. Bu cümle 84 sayı boyunca birinci sayfanın en üstünde yerini hep muhafaza etmiş. İkinci defa çıkan Gerçek`teki 'davamız: demokrasi, idealimiz sosyalizm, rehberimiz milli realite' ve birinci çıkıştaki 'emeğe hak, emekçiye hürriyet' cümlelerini de hatırlarsak Gerçek gazetesi ve Türkiye Sosyalist Partisi`nin zaman içindeki geçirdiği değişimi ve beklentilerini görmüş oluruz.

İlk altı sayısı (27 Eylül-3 Ekim 1950) altı tam gazete sayfası olarak neşedilen Gerçek, 4 Ekim 1950 tarihinden itibaren dört tam gazete sayfasına dönüşüyor. Gazetenin fiyatı önceki devrelerde olduğu gibi yine 10 kuruş. Dizgisi Son Haber mürettiphanesinde yapılan gazete, Vakit Basımevinde basılıyor. Baş muharriri yine Esat Adil Müstecabi. İdare yeri ise Ankara caddesi, Vakit Yurdu içinde - İstanbul olarak gösteriliyor. Kuruluş tarihi olarak 5.7.1946 tarihi gösterilen gazetenin 3 aylık abone bedeli 750, altı aylık 1400, yıllık 2600 kuruş yabancı memleketler için de bu rakam iki mislidir.

Gazetenin sahibi ve mesul müdürü Reşit Menteşoğlu olarak görülmektedir. Reşit Menteşoğlu TSP`nin gerek teşkilat, gerekse neşriyat işlerinde partinin hep finansörü olmuştur. Bunu parti toplantılarında yer yer Esat Adil de vurgulamakta ve Menteşoğlu`na teşekkür etmektedir. Reşit Menteşoğlu`nun da sosyalist harekete ilgisi daha ziyade eşi Safiye Topçuoğlu aracılığıyladır. 1946 yılında Türkiye Sosyalist Partisi`ne Reşit Menteşoğlu`nu kaydettiren de Safiye Topçuoğlu`dur.

Safiye Topçuoğlu Türkiye Komunist Partisi tarihinde önde gelen kişilerinden İbrahim ve Osman Topçuoğlu`nun kız kardeşidir. Osman Topçuoğlu, Mustafa Suphi`nin Bakü`de kurduğu Türkiye Komunist Partisi`nin kurucu komite üyesidir. İbrahim Topçuoğlu ise 1927`den sonra Türkiye`deki sosyalist hareket içerisinde kardeşi Safiye ile birlikte yer almıştır. 1946`dan sonra da Türkiye Sosyalist Partisi içerisinde yer almışlardır. Aynı zamanda Türkiye Sosyalist Partisi içerisinde yer alan Hüsamettin Özdoğu`da, Mustafa Börklüce`nin kızkardeşiyle evlidir. Bu kuşağın hemen peşinden gelen ve Osmanlı toplumu ile ilgili araştırmalarıyla tanınan Kemal Tahir de Hüsamettin Özdoğu`nun kızkardeşi Semiha Hanım ile evlidir. Türkiye`deki sosyalist faaliyetleri analiz ederken gözönünde bulunduracağımız unsurlardan birisinin de, bu faaliyetlerin içerisinde bulunanların akrabalık bağlarını irdelemek olduğu görülmektedir. Nitekim Türkiye Sosyalist Partisi`nin ve Gerçek gazetesinin finansörü Reşit Menteşoğlu da, eşinin sosyalist hareketler içerisinde çok aktif olarak bulunmasından ötürü, sosyalist hareketlere ilgi duymuş ve yardım etmiştir. Gerçek gazetesinin III. çıkışı da bu yardımla gerçekleşmiştir.

Reşit Menteşoğlu 1890 senesinde Konya`da doğuyor. Konya idadisini bitirdikten sonra, İstanbul`da hukuk tahsili yapıyor. Ağabeyinin gönüllü olarak gittiği Irak cephesinde şehit düşmesi üzerine, ailenin ekmeğini kazanmak mecburiyetinde kalıyor. Bu nedenle çeşitli işler yapıyor. İstanbul`da, Sirkeci`de lokanta açıyor. Kurtuluş savaşı sırasında Menteşoğlu lokantasını İstanbul`dan, Anadolu`ya kaçanlar için üs olarak kullanıyor.

Savaştan sonra Sarıyer`de rakı fabrikası alıyor. Ama tekel kurulunca fabrika kapatılıyor. O sıralarda İstanbul`da, Haliç`te bulunan Unkapanı köprüsünün genişletme çalışmaları nedeniyle Zeyrek`te bulunan ev ve arsaları,yol geçince istimlak ediliyor. Bu istimlak Menteşoğlu ailesinin eline yüklü miktarda para geçiriyor. Menteşoğlu`na Kadıköy kaymakamlığında çalışan bir arkadaşının Çarlık Rusyasından İstanbul`a gelenlerin (kaçanların) olduğunu ve İstanbul`da plaj modasının başlayacağını söylemesi üzerine Menteşoğlu elindeki avucundaki parayı 1928`de Caddebostan sahilinde bulunan yedi dönümlük araziye yatırıyor. Zaman içinde gerçekten plaj modası İstanbul`da yayılıyor. Caddebostan İstanbul`un en büyük ve doğal plajlarından birisi oluyor ve paralar kazanıyor. İşte Gerçek gazetesi ve Türkiye Sosyalist Partisi`ne harcanan paralar da bu plajdaki gelirden temin ediliyor. Gerçek`in ve TSP`nin mensuplarının bir kısmı da bu plajda yer yer çalışmıştır. Mesela Mustafa Börklüce de plajda kasiyer olarak çalışmıştır. Bütün bunları Ü mit Meriç`ten dinledim. Çünkü Reşit Menteşoğlu, Cemil Meriç`in eşi Fevziye Hanımın ağabeyidir. Yani Ü mit Meriç`in öz dayısıdır.

Gerçek gazetesinin üçüncü çıkışında yazı işleri kadrosu Esat Adil Müstecabi, Hasan Tanrıkut, Attila İlhan, Asım Bezirci, Orhan Müstecabi, Sadık Alboran, Enver Ebci ve Mahmut Erhan`dan müteşekkildi. Mahmut Erhan profesyonel gazeteci olduğu için fiilen yazı işleri müdürlüğünü yürütüyordu.

Gazetede kadroda bulunanların dışında bir çok imza ile daha karşılaşıyoruz. Bunların bir kısmı az evvel adını zikrettiğimiz insanlara aitti. Diğerleri ise gazeteye dışardan yardımcı oluryorlardı. Fakat şu yada bu şekilde parti ile ilgili kimselerdi. Mesela İbrahim Topçuoğlu, Burhan Çeper, Celal Hafifbilek, Sebahattin İ. Tözüm, Gökhan Ayelli, Yılmaz Arkon, Tarık Dursun Kakınç, Dr. A. Hikmet (Hikmet Kıvılcımlı olabilir), M. Faiz Turhan, H. Usekes, Tuğrul Sargın ve Mustafa Börklüce gibi imzalara da gazetenin sayfalarında rastlamamız mümkündür. Bu isimlere dikkat edilirse hepsinin Türkiye Sosyalist Partisi içerisinde bulunduğu görülmektedir.

Gerçek gazetesinde imzasız olarak hazırlanan köşelerde bulunmaktadır. Bunlar sendika, dernek ve parti haberleri, şikayet ve dilekler,yerli ve yabancı basından çeştli özetleri içeren bölümlerdir.

Haber olarak da Dünya ile yurt ve şehir haberlerine gazetede önemli yer ayrılmıştır. Şehir haberlerinde, İstanbul`la ilgili haberler ağırlıkta yer almaktadır. Bunun yanında yer yer Ankara, spor haberleri ile haftada bir - iki gün de Ege ile ilgili haberler gazetede yer almıştır. Haberler daha çok ajanslardan sağlanmakla beraber bir kısmı da parti mensubu veya sempatizanlar aracılığıyla toplanmaktadır.

Fikir ağırlıklı olmasına rağmen gazete edebiyat ve sanat konularına da eğilmiştir.

Gazetede çeviriler de önemli yer tutmaktadır. Batı`ya açık bir gazete olarak görmekteyiz Gerçek`i. Dış yayınların temini konusunda iki görüş var. Bunlardan birisi Attila İlhan`a ait ve yabancı yayınları kendisinin Fransa`daki arkadaşları aracılığıyla temin ettiğine dair olan görüştür. (Attilla İlhan`la yapmış olduğumuz görüşmeden) İkinci görüş ise Esat Adil`in öz yeğeni, Orhan Müstecabi`ye aittir. Görüşmemizde bu hususla ilgili olarak: 'Beyoğlu`nda Brejnev isimli bir Sovyet vatandaşına ait olan Berrak kitabevi aracılığıyla yabancı yayınlar temin ediliyordu. Berrak kitabevine bırakılan elli adet Gerçek gazetesini de, kitabevinin sahibi Rus Konsolosluğuna bırakıyordu. Oradan da gazete ilgili yerlere ulaşıyordu.' şeklinde beyanı olmuştur. Anatımına göre, gazeteyi Berrak kitabevine Orhan Müstecabi götürmektedir. Bu şekilde Rus konsosolosluğuyla dolaylı olarak temas ediliyordu.

Yabancı yayınları çevirenlerin bir kısmı gazetenin içerisinden, bir kısmı da dışarıdan yardım edenlerdi. Fransızca`dan çevirileri Esat Adil Müstecabi, Attila İlhan ve Asım Bezirci, İngilizce`den de Necdet Altınay ve biraz da Hasan Tanrıkut yapardı. Şerif Hulusi de gazeteye dışardan yardım ediyordu.

Gazete üçüncü çıkışında 20.000 (yirmibin) adet basarak yayın hayatına başladı. Normal dağıtımla dağıtılıyordu. Dağıtılırken İstanbul`da herhangi bir engelle karşılaşılmamasına karşın Anadolu`da engellemelerle karşılaşılıyordu. Anadolu`nun çeşitli yerlerinde mahalli mülki amirler gazetenin satılmaması için satıcılara baskı yapıyorlardı. Attila İlhan satışın iyi olmadığını görüşmemizde söyledi. Bunu da biraz bu baskıya, biraz da Türkiye`de sosyalist bir gazeteyi tek başına yaşatacak bir okur potansiyelinin oluşmadığına bağlamaktadır.

Gerçek`in üçüncü çıkışında kapanma hikayesini ise Attila İlhan şu şekilde anlattı:

'Gazete zarar ediyordu ve bu yük doğrudan doğruya Reşit Bey`in sırtına biniyordu. Fakat çok derli toplu adam olan Reşit Bey bunu mesele etmiyordu. Hele bizim yanımzda asla konuşmuyordu. Gazete belli bir mesafe katedinceye kadar savcılık bize hiçses çıkarmadı. Biz şaşıyorduk buna. Fakat birdenbire günün birinde başladı celpnameler yağmaya. Hepimize geldi. En çok ta Asım`a (Bezirci). Birgün Asım ilk sorguya gitti ve inanılmaz bir şey oldu. Asım`ı hemen tutukladılar. Bu bir nevi işaret oldu bize. Asım`ın tevkif edilmesi ile ortaya şu durum çıktı: Gazetede mahkemeye verilenlerin hepsi aslında Türkiye Sosyalist Partisi`nin çeşitli kademelerinde görevli kişiler. Yani Menderes hükümeti partiyi hedef alıyor, fakat partiyi doğrudan doğruya kapatmaya kalkışamayacağı için -çünkü henüz büyük demokrasi vaatleriyle gelmiş, halk ne diyecek- gazeteden yararlanarak, gazetedeki neşriyatla partinin önde glen kişilerini içeri atacak. Bunları içeri atınca, parti kendiliğinden balon gibi sönecek. Menderes hükümetinin böyle bir strateji takip ettiğine karar verdik. Bu nedenle zaten zarar eden Gerçek`i, partiyi kurtarmak için kapatmak yönünde karar aldık. Nitekim ondan sonra parti iki yıl daha yaşadı.'