Sanatın tarihi, savaşın tarihiyle iç içedir. Her yıkımın ardından bir çığlık yükselir ve bazen bu çığlık bir notada, bir cümlede ya da bir fırça darbesinde şekil bulur.
1937’de İspanyol kasabası Guernica bombalanırken Pablo Picasso, insanlık tarihinin en güçlü anti-savaş imgesini tuvale taşımıştı. Bugün o çığlık, Gazze’de yeniden yankılanıyor. Ve bu kez, sessiz kalmayan sanatçılar sayesinde.
1937’de İspanya İç Savaşı sırasında bombalanan küçük bir kasabanın acısını evrensel sembole dönüştüren Picasso’nun “Guernica” tablosu, yıkımın resme dökülmüş haykırışıdır. O kara günün tanıklığı, hâlâ dünyanın vicdanını susturmayan bir yankı gibi asılı durur. Bugün ise benzer bir ağıt, başka bir coğrafyada, Gazze’de yazılıyor. Ve bu kez ressamlar, o yankıyı yeniden duyurmak için ellerine fırçalarını alıyor.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sonucunda şu ana dek 17 binden fazla Filistinli ve en az 5 bin çocuk ömür boyu engelli kalacak şekilde uzuv kaybına uğradı. Felaketin kendisi kadar sessizlik de insanlık onuruna karşı işlenen bir suçken, Türkiye’den sanatçılar bu karanlık tablonun içinde umutla parlayan bir çizgi olabilmek için bir araya geliyor.
18 Nisan 2025 Cuma akşamı saat 20.30’da Instagram üzerinden canlı yayınlanacak bir müzayede ile 60 sanatçının bağışladığı yaklaşık 200 eser, sanatseverlerle buluşacak. Etkinlik, sanatçılar İlhami Atalay ve Cemal Toy’un öncülüğünde düzenleniyor. Müzayede, Fatih Belediyesi iş birliğiyle gerçekleşiyor ve tüm gelir, AID Uluslararası Doktorlar Derneği’nin “Engelsiz Gazze” projesine aktarılacak. Bu proje, Gazze’de uzuv kaybı yaşayan bireyler için protez üretimini destekliyor.
İlhami Atalay’ın bu müzayede için canlı performansla ürettiği “Filistin Çizgileri” serisi ise sadece estetik bir değer taşımıyor. Bu çizgiler, sanatın tanıklık ve direnişle kesiştiği noktada duruyor. Atalay’ın eserlerinde, yalnızca bombaların yıktığı evler değil, o evlerin içindeki hayaller, korkular ve bekleyişler var. Eserler, bir protestodan çok daha fazlası; bir kayıt, bir bellek, bir yüzleşme biçimi.
Cemal Toy’un sözleri ise bu kolektif çabanın ruhunu özetliyor: “Sanatçılar olarak bu zulme sessiz kalmamız elbette imkânsız. Bugün sanatçılarımızın çizdiği bu imgeler hem yıkımı hem direnişi hem de umudu temsil ediyor.” Guernica nasıl 20. yüzyılın savaş gerçekliğini sembolleştirdiyse, Filistin Çizgileri de bugünün soykırımına sessiz kalmayan birer bellek damgası olarak tarihe geçecek.
Bu müzayede yalnızca sanat eserlerinin el değiştirdiği bir etkinlik değil. Aynı zamanda bir vicdan çağrısı, bir kolektif hatırlayış. Sanatın bir protesto aracı değil, bir tanıklık biçimi olduğunu gösteren güçlü bir eylem. Çünkü sanat bazen sadece görmekle değil, görmemeye, duymamaya, unutmamaya karşı da yapılır.
Filistin’de koparılan her uzuv, yitirilen her çocuk, yok sayılan her hayat için bu müzayede bir sessiz haykırış. Picasso’nun Guernica’sı gibi, tarihin utancını yüzümüze vuracak bir sanat belleği daha yazılıyor.
Hepimiz tanığıyız, her şey gözümüzün önünde oldu.