Malezya seyahatimizin iş kısmını bitirdikten sonra gezme faslına geçtik. Putraja`da üçgün kaldıktan sonra Kuala Lumpur`a geçtik. Kuala Lumpur`a şehir merkezine girişimizde hava çok sisliydi. Buna rağmen Dünyanın 4. Yüksek binası olan Menara Kuala Lumpur`un gözetleme kulesi kapalı ve sisli havaya  rağmen çıplak gözle seçebiliyordu.

Bize rehberlik yapan İrfan Ü nal Bey`in verdiği bilgiye göre, İki nehrin kesiştiği çamurlu kavşak anlamına geliyormuş Kuala Lunpur. Şehirin en önemli bir asır önce yapılan tarihi camisi Masjid Jamek An-Nur bu iki nehrin birleştiği yerde bulunuyor.

3 federal bölgeden 1. si olan Kuala Lumpur, ülkenin başkenti ve aynı zamanda ticaret, siyaset, eğitim, eğlence ve uluslararası etkinliklerin merkezidir. 1800`lü yılların başında kalay madenlerinin keşfedilmesiyle küçük bir madenci köyü olarak kurulan bu şehir, şu anda Dünyanın en popüler metropollerinden birisidir. Kuala Lumpur, yani Çamurlu Kavşak, teknolojinin tüm imkanlarının kullanıldığı görkemli binaları, gökdelenleri, köprüleri, camileri ve yolları ile modern bir havaya sahipken aynı zamanda ağaçları, göz alıcı tropikal bitkileri, yeşilliklerle bezeli sokakları, amber çiçeği, orkide ve göl bahçeleri, kelebek, kuş ve geyik parkları ile doğayla bir bütün oluşturmaktadır.

Modern yapısının en önemli temsilcisi olan Petronas Kuleleri, dünyanın en yüksek ikiz kuleleri olma ünvanına sahiptir. 88 katlı bu kulelerin, 41. Katında yerden 170 metre yüksekliğinde seyir terası şeklinde bir köprü bulunuyor. Kuleler özellikle hava karardıktan sonra muazzam ışıklandırması sebebiyle şehrin hemen hemen her yerinden görülebiliyor. Bu kulenin içinde tam 76 tane asansörün bulunuyor.

Tarih, Kuala Lumpur için 1857`de başlıyor. Şehir aynı yıl, Gombak ve Klang nehirlerinin tam ortasına kurulmuş. 19.yüzyıllarda kalay başta olmak üzere diğer maden ticaretinin gelişmesiyle birlikte ekonomisi de gelişmeye başlamış. Bu durum dünyanın gözünü buraya çevirmiş. 1867-1874 yılları arasında yaşanan içsavaşta, şehir çok büyük hasarlar almış. Ancak kısa sürede yeniden inşa edilmiş.

Bu içsavaştan sonra sultan, İngiliz yönetimiyle beraber ülkeyi yönetmeye başladıktan sonra İngiliz yönetimi Kuala Lumpur`a yerleşmiş. İngilizler mandası altına aldıkları Kuala Lumpur`un gelişmesini sağlarlar. Bu süreçte yeni tren istasyonları, raylı sistemler, geniş caddeler ve sokaklar, sağlık alanları, alt yapı ve diğer idari işler yapılır.

İçsavaştan sonra 2. Dünya Savaşı`nda da Kuala Lumpur büyük bir hasar görür. Japonların Malezya`yı işgal etmesi ile birlikte Kuala Lumpur Japon askerleri tarafından yerle bir edilir. Bu süreçte Malezyalıları kaderine terk eden İngilizler savaş bitince tekrar Kuala Lumpur`a dönerler. Bir süre daha İngiliz mandasında yaşayan Malezya 1957 yılında bağımsızlığına kavuşur. Başta Kula Lumpur olmak üzere tüm ülkede bayraklar asılır.

1980`li ve 1990`lı yıllarda tüm Güneydoğu Asya ülkeleri ile birlikte Kuala Lumpur`da gelişmeye başlar ve zamanla bugünkü haline kavuşur.

Malayların Cami mimarisine çok önem verdiklerini gördüm. Teknolojideki gelişmişlikleri camilerinde kullandıkları mimari özelliklerde kendini belli ederken, camii yapımına adeta bir sanat icra eder gibi titizlik gösteriyorlar. Camii kelimesi yerine Mescid ifadesi kullanılıyorlar.

Masjid Negara Ulusal Maley camisi diye de geçen camiinin en önemli özelliği mavi tonlarının geleneksel İslam motiflerinde kullanılması ve şemsiye şeklinde çatısıyla farklı bir mimari tarza sahip olmasıdır. Masjid Kristal ülkenin en taze camilerinden olan bu ihtişamlı yapı dünyanın en güzel camilerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Gece ışıklandırması, çelik, kristal ve camdan yapılmasının yanı sıra, içinde Wi-Fi hizmeti bulunan ilk camii olma özelliğini taşıyor.

Camilerinin mimarisi çok hoşuma gitti. Ama insanları daha da güzel!

Malay halkı güler yüzlü, samimi ve sakin insanlar. Bizi çok iyi ağırladılar.