Farsçada, Güzel Atlar Diyarı anlamına gelen Kapadokya, doğanın ince ince işlediği vadileri, yüzyıllar öncesinden kalma yer altı şehirleri, üzüm bağları, mistik hikâyeleriyle insanı her daim kendine çeker.

Kapadokya`yı, ziyaret ettiğinizde buranın çekiciliğini çok iyi anlarsınız. Seyahat severlerin bu mucizevi coğrafyaya niçin âşık olduklarını gözlerinizle görme fırsatı yakalarsınız. Kapadokya`da keşfedilecek o kadar çok doğal güzellik ve tarihi gizem var ki, bu sebeple siz de birçok kez Kapadokya`yı ziyaret edenler kervanına katılırsınız hemen. Oradan ayrılır ayrılmaz hemen gözünüzde, insana huzur veren muhteşem vadilerin, tepelerin manzarası canlanır.

Kızılçukur Vadisi`ni günbatımında izlediyseniz, büyüsünde kaldığınız o kızıllığı dünyanın hiçbir yerinde bir daha göremezsiniz.

Kaymaklı Yeraltı Şehri, Derin Kuyu Yeraltı Şehri, UNESCO Dünya Kültür Mirası`na dâhil olan Göreme Açık Hava Müzesi, sizi  tarihte bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Vadisi, Zelve Vadisi ve Güvercinlik Vadisi`nde uzun bir gezintiye çıkabilirsiniz.

Hele Uçhisar Kalesi`nden Kapadokya yı kuşbakışı izlemeden dönmek kesinlikle olmaz. Kale deyince de hemen aklınıza surlarla çevrili devasa kaleler, gözetleme kuleleri gelmesin sakın!

Milyonlarca yıl önce Erciyes, Hasan Dağı ve Göllü Dağı nın püskürttüğü lavlardan oluşan tüf kayaların doğal yollarla aşınmasıyla ortaya çıkan peribacalarının en büyüğü konumundaki Uçhisar Kalesi, çeşitli dönemlerde insanların yerleşke olarak kullanması dolayısıyla 'tarihte bilinen ilk gökdelen' olarak tanımlanıyor.

M.Ö. 17. yüzyılda Roma İmparatorluğu egemenliğine giren Kapadokya da, Uçhisar Kalesi en güzel örneği olmak üzere, Hristiyan rahiplerin ve keşişlerin çalışmalarıyla manastırları, kiliseleri, hücreleri ve mahzenleri yapmıştır. Bizans Dönemi`nden bu yana ayakta kalmayı başaran yapılar savunma ve sığınma amaçlı kullanılmış.

Zaman ilerledikçe Türkler Anadolu`ya büyük topluluklar halinde gelmeye başladığında, onlar da Kapadokya`yı önemli bir merkez halinde kullanmaya devam etmişlerdir. Özellikle Uçhisar`da yoğunlaşan nüfus, Beylikler, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi`nde yine korunma ve sığınma merkezi olarak kullanılmış. Uçhisar bölgesi II. Beyazıt`ın döneminde hâkimiyete geçmiş ve ilk nüfus sayımının yapıldığı 1530 yılından 1960`lı yıllara kadar Uçhisar nüfusu 3000 kişiden oluşmuştur.

Zamanında Selçukluların İpek Yolu, Perslerin de  Kral Yolu olarak kullandıkları ve tüm bölgeyi izlemek için en ideal yer olduğu için çok stratejik bir bölge. Yeraltı şehirlerinde olduğu gibi burada da kalenin içinde gizli yollar, odalar, mahzenler, tüneller, sığınaklar hatta mezarlar bile bulunuyor. Şehir merkezine yaklaşık 7 kilometre uzaklıkta bulunan Uçhisar Kalesi`nin belli bölümleri de yıkılmış ancak yine de dimdik duran kısmıyla giden herkesin eski zamanlarda yaşanan zorlukların, savaşların, gizemli olayların yansıtılmasına fırsat veriyor.

Kalenin dışında bulunan merdivenlere ulaşmak için öncelikle birkaçmağara ve tünelden geçmek bile insana ayrı bir duygu yaşatıyor.

Ayrıca Peri bacalarının üzerinde yapılan balon turlarına katılabilirsiniz. Bu balon turları genelde sabah gün ışırken başlar.

Peribacalarının en yoğun olduğu bölgelenin de Paşabuçağı olduğunu burada belirtelim.

Avanos`taki çömlekçilere giderek, çömlek yapımını da yerinde görebilirsiniz. Renkli Avanos sokaklarında gezerken Alaaddin Cami`ye ve Saruhan Kervansarayı`na da uğrayamayı unutmayın.Ü rgüp`teki Asmalı Konak özellikle Türk ziyaretçilerin oldukça ilgisini çekmektedir. Ihlara Vadisi özellikle doğa turizmini sevenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken noktalardan. Gülşehir`deki Açıksaray ve Mantarkaya ile Hacıbektaş`taki Hacı Bektaşı Veli Külliyesi de görülmesi gereken yerlerdendir.