1.BÖLÜM; ŞAKİR PAŞA’NIN KIZI FAHRÜNNİSA ve GENÇLİK YILLARI
Fahrünnisa Şakir Kabaağaçlı ya da Fahrünnisa Devrim, en bilininen ve dünya sanat camiasının tanıdığı isimle Fahr-el Nisa Zeid. Harika çılgınlar ailesinin altı çocuğundan biri Şakir Paşanın güzel kızı kısaca Nissa. Türk ressamlar arasında önemli bir figürdür sanat kariyerinde farklı kültürleri bir araya getiren eserlere damgasını vurmuştur hareketli yaşamı Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine tanıklık etmiştir.
20. yüzyılın en başında 1901’de Büyükada’da başlayan hikayesi 1991’de Amman’da son bulur. Onlarca dünya şehri görmüş, bazılarında belli süreler yaşamış, Atatürk’ten Hitlere Kraliçe Elizabeth’ten Irak Kralı 1.Faysal’a kadar hayatında hep ünlü isimler var olmuş. Babası Şakir Paşa, amcası ise Sultan II. Abdülhamit’in sadrazamlarından Ahmet Cevat Paşa, her ikisi de döneminin iyi eğitim almış, altı dili çok iyi derecede bilen asker, yazar ve tarihçileri. Kitaplara oldukça meraklılar. Cevat Paşa o dönem için büyük bir kütüphaneye sahip, yaklaşık 5000 adeti bulan kitaplığını sonrasında İstanbul Arkeoloji müzesine bağışmıştır. Şakir Paşa da asker ve diplomat. Ancak kendisini sanat alanında geliştirmeye çalışır. Resme olan ilgisiyle bilinen Şakir Paşa, sanatının her dalını takip etmeye çalışır. 1903 yılında Paris’te düzenlenen bir sergide ikincilik ödülünü kazanır.

“Annemin amcası Cevat Paşa ve dedem Şakir Paşa 1889 da Girit’te görev almışlar. O sıra ada Türk ve Yunan halkının bitip tükenmek bilmeyen çatışmalarından patlamaya hazır bir volkan gibiymiş. Dedem Girit’te anneannem İsmet ile tanışmış. Büyükbabam onu ilk defa okulundaki diploma töreninde görmüş. Beline kadar inen sarı dalgalı saçlı, şeffaf ciltli ve bal rengi gözlü bu kıza vurulmuş. 1890’da on dört yaşında olan anneannemle evlenmişler. Cevat Paşa’nın sadrazam olması ile ailecek İstanbul’a dönmüşler.” Şakir Paşa ailesinin temellerinin nasıl atıldığını Fahrünnisa’nın kızı, Şirin Devrim ailenin hayatını kaleme aldığı kitabında bu satırlarla anlatır.
Ailenin beşinci çocuğu Fahrünnisa Büyükadada Şakir Paşa köşkünde dünyaya gelir. Köşk günleri 1914’e kadar nispeten güzel geçer. Ta ki Paşa’nın büyük oğlu, Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen yazar) tarafından vurulmasına dek. Bu olay ülkede büyük yankı uyandırır Cevat’ın neden böyle bir cinayet işlediğine dair çeşitli söylentiler çıksa da gerçeğin ne olduğu anlaşılamaz ve ondört yıl ceza alır. Anneleri İsmet Hanım belki de bu buhranı daha kolay atlatmaları için Nissa ve kardeşi Aliye’yi Notre Dame de Sion okuluna yatılı yazdırır. Kısa bir süre sonra 1. Dünya Savaşı’nın başlaması ile okul kapanır. İki kardeş tekrar adaya dönerler. İsmet hanımın en büyük kaygılarından biri kızlarının Fransızca dersleri ve kültüründen yoksun kalmasıdır. Maddi sıkıntılar baş göstermeye başladıysa da yaşadıkları lüks hayattan çok bir şey kaybetmezler. Geçimlerini Şakir Paşa apartmanından gelen kira geliri ile devam ettirirler.
Okulun kapanmasından dolayı büyük üzüntü yaşar Nissa. 1914’te imparatorluğun ilk sanat akademisi olan İnas Sanayi-i Nefise mektebi, sadece kız öğrenciler için açılır. Her gün adadan Eminönü’ne gelir ve bundan şikâyet etmez. Okulun ilk mezunları arasına girer. Sonraki yıllarda dünya çapında bir sanatçı olacak olan Fahrünnisa Zeid sanatının temelleri bu topraklarda ve işte bu okulda atılır.
1920 yılında yazar İzzet Melih Devrim ile evlenir. İzzet Melih’in önceki evliliğinden Remide isimli bir kızı vardır, ancak Nissa bunu sorun etmez, Melih bey de tıpkı Fahrelnissa gibi Fransız olan her şeye hayrandır ve alafranga bir adamdır. Faruk, Nejat, Şirin isimli üç çocukları olur fakat Faruk çocuk yaşta vefat eder. Bu hadisenin Nissa’nın tüm hayatı üzerinde oldukça tesiri olmuş ve resimlerindeki karanlık ahval zaman zaman bu kaybına bağlanmıştır. Karı koca bu olayın biraz olsun etkisinden çıkmak için sık sık Avrupa seyahatlerine çıkmaya başlarlar, bu gezilerden ne kadar zevk aldığını şu cümleler ile anlatır Nissa “Görmek ve öğrenmek bana iksir gibi geldi. Floransa’da Fra Angelico fresklerini gördüğümde neredeyse aklımı kaçıracaktım, o derece güzeldiler. Sonra Hollanda’ya gittik müzeleri dolaştık ve işte orada en sevdiğim ressam Peter Bruegel’i keşfettim”.

Seyahatler ve Melih İzzet’in edebiyat ve sanat çevresi ile katıldıkları davetlere rağmen mutlu değildir Nissa. Hem kocasının sadakatsizlikleri hem de kayınvalidesi ve Remide ile olan anlaşmazlıklar sebebiyle evlilikleri iyi gitmez. Yeni Cumhuriyet ilan edildiği yıllarda Nissa resim yapmayı bir süre bırakır. İşgal günleri sona ermiş İstanbul sosyetesi bunu kutlamak için art arda partiler vermeye başlamıştır. Nissa bu kutlamaların aranılan yüzü olmuştur. Girdiği ortamlarda dikkat çekmeyi seven, kâh kıyafetleri kâh hal ve tavırları ile bunu başaran bir kadındır. Melih İzzet ile Fransız Büyükelçiliği tarafından tahsis edilen bir yemeğe davet edilirler ve burada Atatürk ile tanışıp sohbet ederler. Paşa Dolmabahçe sarayında olduğu dönemlerde sık sık çifti toplantılarına davet eder, samimi bir iletişim içindedirler. Harf inkılabı kararının alındığı akşam Atatürk yeni latin harflerini kullanarak ilk “Fahrunnisa” ismini yazar.
1929 Newyork borsasının çökmesi ile İzzet Melih bütün varlığını kaybeder. Ayazpaşa’da Hayırlı Apartmanına taşınırlar. Nissa burada bulunan büyük terası atölyesi haline getirir ve resim çalışmalarına ağırlık verir. Yakın zamanlarda Irak kralı 1.Faysal kardeşi Emir Zeid’i Türkiye’ye Yeni Irak Krallığı elçisi olarak gönderir. Fakat Zeid Ankara yerine İstanbulda oturmayı tercih eder Ayazpaşada Park apartmanından bir kat tutulur. Bu komşuluk, sonrasında Nissa’nın bütün hayatını etkilenecektir. Orta Doğu kültürü ve kendi içsel dünyasından aldığı ilhamla en güzel eserlerini bu dönemde ortaya çıkarır. Geleneksel Türk motiflerini modern sanat anlayışı ile birleştirmeye ve yaşadığı farklı şehirlerden aldığı ilhamla özgün eserler ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonuç olarak bu yeni ve süprizli hayat ona çok iyi gelecektir.


YORUMLAR