İnsan  zaman zaman kabuğuna çekilmek ister. Biraz dinlenmek, biraz düşünmek gibi planları vardır. 
Tabi bu düşünceler bazen gerçekleşememektedir. Çünkü çok istediğimiz planlarımız ve kurduğumuz hayallerimiz yersiz zamanlarda sekteye uğramaktadır. Bunun diğer bir adı 'Hayal kırıklığı`olarak da söylenir. Bizler hayallerimizi ve hatıralarımızı çevremize, yakın arkadaşlarımıza anlatmayı seviyoruz. Paylaşmak bizim kültürümüzde var. Çocukluktan aşılanan bir kavramdır. Nereden bilebiliriz ki herkesin senin hayallerine taş koyacağını... istisnalar hariçelbette. Etrafımızda bizleri kazıklayan insanları görünce, `Kendi kendime yeterim`diyerek kabuğumuza çekilmeye başlıyoruz. Sorunlarımızı kendi başımıza çözmeye, kimseyle bir şey paylaşmamaya başlıyoruz. İyi oluyor bazen. Hatta bu durumla ilintili olarak kimsenin birbiriyle sözlü çatışmasına şahitlik etmemek kadar güzel bir şey yoktur belki de. 
Ruh halimizin ve yalnızlığımızın bedenimize ağır geldiği bazı zamanlar olmuyor değil tabi ki. Bazen bir şeyler izlerken bile kendimizi o sahneye ait hissetmek için hayaller kurarız. 'Hayal`işte adı üstünde, birkaçsaatlik kurulan belki de etkisi hemen geçen kırıklıklarımız, kırgınlıklarımız hepsi bu. İnsan öyle bir boşluktan aşağı yuvarlanır ki ansızın, milyonlarca kalabalığın içinde bile yalnızsındır. Bu yalnızlığın arkasında yatan sebeplerin vardır kimseye açıklayamadığın, açıklasan bile bir sonuçalamayacağın...

Dedik ya; insan kabuğuna çekilmek ister bazen.
İşte o bazenlerin eşiğinde, yalnızlığın kamburunda oturuyorum.
Bir kulaklığın iki ucu gibiydik. Ayrı dünyalar ama aynı sesi dinleyen...