`height=

(Muhteşem güzellik)

2013 yapımı bu filmi de sanırım aynı tarihlerde almıştım. İzlemek için oldukça çaba sarf etmiştim ama izleyemeden çıkartıp kutusuna koymuştum. Kapağının hatırına uzunca bir zaman diğer filmlerin arasında zamanını bekledi ve bugün yine karşıma çıktı Muhteşem Güzellik. 

Bu sefer izleyeceğim deyip açtığım ve konuya 34. dakikada gelip, ana konuya neredeyse 50. dakikada ulaşabileceğiniz karmaşık bir filme merhaba dedim. 

Aldığı ödüllerden karmaşası ortada olan filmin konusu ise zamanında bir roman yazmış olan adamın 65. Yaşında bir şeyleri sorgulama ve eskiye yolculuk yapma arzusunu görüyoruz. Film korkunçbir görüntü ve ses kirliliğiyle başlıyor. Filmin o dönemde Cannes Film Festivalinde yarıştığını okuduğumda sadece yarışmakla kaldığı sonucuna şaşırmadım. Başrol oyuncusu çok başarılıydı. Ötesi ise gerçek bir kaos. 2 saat 20 dakikalık bir filmin ilk yarım saatini neden bıktırıcı bir gürültüyle doldurduklarını gerçekten anlayamadım. 

Filmi bitiremedim aslında. Çok nadirdir bir filmi bitirmeden bıraktığım; Fakat konusu üzerinde yazmak istedim. 

Filmde bahsettiğim gibi başroldeki abi eski bir roman yazarıdır. 65 yaşındadır ve halen yıllar önce yazdığı tek romanının sağladığı kariyerle hayatını sürdürür. Hayali üst sınıfın içine dalmak ve onları alt etmekmiş aslında ama yaşının 65 olduğunu görmek onda farklı duygu ve düşüncelere sebep oluyor filmde. 

Evet kitap sayesinde epey ünlenmiş, gazetede yazar olmuş, maddi açıdan da oldukça konforlu bir hayatı var ama hepsi bu; Yaşı da para gibi harcanıp gitmiş ve bir akşam 'elit' dostlarıyla terasta 'edebiyat' tartışırken eteğindeki tüm taşları döküyor. 

Ne insanların ikiyüzlülüğü kalıyor ne de yapaylık vesaire. Aslında hepimizin bildiği klişeyi filmde gereksiz makyaj, gereksiz teşhir ve göz yoran gece kıyafetleriyle defalarca görüyoruz. Bu abartılı ve katlanarak izleyiciye sunulan detaylar o kadar yorucu ki belki 60 dakikada soft bir şekilde anlatılması gereken hikâyeyi karnaval tadında veriyorlar. Haliyle asıl konu buhar olup uçuyor. 

Karmaşanın arasında oyuncuların dikte eder gibi söyledikleri beylik laflardansa ders çıkarmamız beklenmiş sanırım;  

Biz hikaye olarak ele alırsak Evet bize verilmiş bir hayat var. Kaderle birlikte çizmemiz beklenen bir yol var. Aldığımız her karar geleceğe bir basamak. Ve ne kadar doğru kararlar alırsak basamaklar o kadar sağlam olur. Tabi bu sonuçlara maalesef kendi acı tecrübelerimiz neticesinde erişebiliyoruz. Birçok kitapta benzer şeyler okuyoruz ama sadece bir kaçımız hayata geçirebiliyoruz başkalarının tecrübelerinden arta kalan cümleleri. 

Filmde de genelde 50 yaşını devirmiş insanların hayatlarını sorguya çekmeleri yer alıyor. Her ne kadar felsefeye yaslanmak yerine gürültü patırtıya yaslanılmışsa da böyle bir ana damarı var filmin. Her ne kadar filmin sonunu getiremedimse de sonunda adam yeniden bir roman yazmaya karar veriyor. Filmde bir yerde de bir performans sanatçısının dudaklarından dökülenlerle yol bulmaya çalışıyoruz ama yine duvara tosluyoruz. Diyeceksin ki madem beğenmedin neden yorum yazıyorsun. Prodüksiyonun hatırına mı desem ne desem ben de bilemedim;  

Ezcümle tercihlerinizi yaparken her ne konuda olursa olsun iyi düşünün ve 65 yaşına geldiğinizde geçmişi düşünüp pişmanlıklar yaşamayın. Bu cümle benim için de geçerli elbet ve her şey yolunda gitsin dileğiyle;