Ölümlü dünya, bugün varız yarın yokuz. Ne kadar yaşarsan yaşa, bir varmış bir yokmuş. İnsanların birbirleri üzerindeki haklarını karşılıklı olarak helâl etmeleri o hakkı bir diğerine bağışlamaları, haktan vazgeçmiş olduklarını bildirmeleri gerekir.

Helalleşmedeki helâl kelimesi, haram ın karşıtı olan helâl ile aynıdır. Ancak haram ın karşıtı olarak kullanıldığında helâl kesin bir durum belirttiği halde, helalleşme olayında bir izafilik, göreceli bir özellik belirtir. Helalleşmeden sonra kulun hakkı ortadan kalkmakla birlikte, helâllik dilemeğe yol açan fiil helâl hale gelmiş olmaz. Yani ortada bir haramı helâl haline getirme durumu yoktur, yalnızca kişinin yapılan şeyden dolayı kendi hakkından vazgeçmesi hadisesi vardır. 'Helalleşme ile zalim, mazlumdan üzerindeki hakkı bağışlamasını dilemiş olur. Allah ın haram kıldığı şeyden hasıl olan günahı bir kimsenin helâl kılması mümkün değildir' (Tecrid-i Sarî h, Tercümesi, VII, 376)

Borcun ödenmesi, yükten kurtulmak, düğümü çözmek gibi anlamları taşıyan helâl kelimesinden türetilmiş olan (istihlâl) helalleşme, insanın kul borcundan kurtulması yollarından biri olarak Hz. Peygamber (s.a.s) tarafından tavsiye edilmiştir. Nitekim bu konuda Rasû lullah (s.a.s) 'Kimin uhdesinde (bir din) kardeşinin nefsine yahut malına tecavüzden doğan bir hak bulunursa, dinar ve dirhem bulunmayan (kıyamet gün gelmez)den evvel bu gün dünyada mazlumdan o hakkı helâl etmesini istesin (yoksa) zalimin salih ameli bulunursa o amelden zalimin zulmü miktarınca alınır (da mazluma verilir). Eğer zalimin hasenatı bulunmazsa, mazlumun seyyiâtından alınıp, zalim olana yükletilir' (Tecridî Sarih Tercümesi, VII, 375, 376,1090 nolu Hadis) buyurarak helalleşmenin önemi ve soncu üzerinde durmuştur.

Helalleşmenin dünyada yapılmaması durumunda, âhirette gerçekleşeceğini de yine bir Buhâri rivâyetinden öğreniyoruz: 'Kıyametle mü minler Cehennem (üzerindeki sırattan) kurtulduktan sonra Cennet ile Cehennem arasındaki (ikinci bir) köprüde durdurulurlar. Burada, dünyada aralarında bulunan (ufak tefek) mezalimden bir birlerinin hakkını vererek hesaplaşıp, paklanarak arındıkları zaman bunların Cennete girmelerine izin verilir' (Tecrid-i Sarî h Tercümesi, VII, 353-354, 1085 nolu Hadis).

'Kıyamet gününde bütün haklar sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için boynuzlu koyundan kısas alınacaktır' (Tirmizi, Sifatu l Kıyâme, I) haberi de, kul hakkının ve dolayısıyla bundan kurtarıcı helalleşmenin önemini ortaya koyar.

Helalleşme yoluyla gidilecek, çözümlenebilecek kul hakkı öylesine önemlidir ki, Allah Rasû lü 'Şehidlerin kul borcundan başka bütün günahları mağfiret olunur' (Tecridi Sarih Tercümesi, VII, 349, 1084 nolu Hadis) buyurarak bu önemi haber verir.

Helalleşme ihtiyacı içindeki kimseleri, Allah ın Resulü 'müflis' olarak niteleyip, bunların durumunu şöylece anlatmıştır: 'Benim ümmetimden müflis o kimsedir ki, kıyamet gününde namaz, oruçve zekât ile gelir. Ama şuna sövmüş, buna iftira etmiş, onun malını yemiş, berikinin kanını akıtmış, ötekiyi dövmüştür de, sevabından bir kısmı şuna, bir kısmı buna verilir. Ü zerindeki kul hakları ödenmeden önce hasanât-ı tükenirse, onların günahlarından alınıp, buna yüklenir ve sonra cehenneme atılır' (Buhari, Edeb, 102).

Helalleşme, öteki dünyadaki iflâstan kurtulmak için, bu dünyada insanlardan haklarını helâl etmelerini dileme ve böylece borçtan kurtulma yoludur.

Sağlıklı günler;