Son yıllarda her siyasi krizde, iç savaş ve benzeri terör olaylarında sıklıkla zikrettiğimiz bir söz var, coğrafya kaderdir`. Hatta kimileri bu sözden yola çıkıp Türkiye haritasını Atlas Okyanusundaki İzlanda`nın yanına dahi taşıyorlar. Türkiye`nin kaderini bu şekilde değiştirmeyi umut edenlere bir haberim var.

Sıklıkla zikrettiğimiz ve her defasında İbn-i Haldun`a referans verdiğimiz bu söz maalesef ona ait değil. Mağripli büyük alimin bu anlama gelen cümleleri bulunmakla birlikte bu sözün yer aldığı bir eseri mevcut değil. Zaten bu söz ilk dolaşıma çıktığında referans verilen isim İbn-i Haldun`dan asırlar sonra dünyaya gelen Ahmet Hamdi Tanpınar`dı. Ü lkemizdeki yetkin araştırmacılar Tanpınarn ne kitaplarında ne de söyleşilerinde böyle bir söze tesadüf etmediklerini ifade edince İbn-i Haldun ve Mukaddime zikredilmeye başlandı.

Marmara Ü niversitesinden genç bir araştırmacı Rauf Belge`nin sunduğu tezde rastladığımız bilgi İbn-i Haldun`un çok söylemesini arzu ettiğimiz coğrafya kaderdir` hükmünü vermediğini ortaya koyuyor. Mukaddime`nin farklı tercüme ve baskılarını inceleyen Belge, böyle bir ifadeye hiç rastlamadığını yazmış. Böyle bir ifadenin Mukaddime`de geçmemesine rağmen kitabın bütününde İbn-i Haldun, coğrafyanın insanların kaderini belirlediği yönünde bir kanaate sahip. Yani bu güzel söz İbn-i Haldun`a ait olmasa da taşıdığı anlam büyük İslam alimine ait diyebiliyoruz.

Yurt dışına okumaya gitmek;

Gidenlerin dönmediği, kalanların gitmeye çalıştığı bir dönemden geçiyoruz. Özellikle lisans ve lisans üstü eğitim görenlerin kapağı yurt dışına atmanın` peşinde koştuğu bu dönemde rakamlar ciddi bir beyin göçünün yaşandığını ispatlıyor. Nedenleri ne olursa olsun, tersine çevrilmesi gereken bu olgunun ne kadar tehlikeli sonuçlarının olabileceği ileride daha net anlaşılacaktır. Devlet okullarında okuyan, ülkenin en parlak üniversitelerinden mezun olan gençler geleceklerini yurt dışında arıyorlar. Türkiye`nin nitelikli insan gücünü ciddi ölçüde kaybetme tehlikesi yaşadığı bu sürecin acil olarak tersine çevrilmesi gerekiyor. 

Çinli ve Türk öğrencilerin yurt dışından dönme oranı

Çin

1987                                      %5

2007                                      %30

2017                                      %79

Türkiye

1986 öncesi              %15

1987&ndash 1995                  %73

1996&ndash 2000                  %11

2001&ndash 2007                  %3

Televizyon artık kültür üretemiyor mu?

1998 yılında PİAR tarafından yapılan kamuoyu araştırmasının sonuçlarına dair değerlendirmelerini paylaşmış. Yaklaşık 20 yıl önce gençlerin kültürel ihtiyaçlarını büyük oranda televizyondan karşıladıklarının ortaya çıktığı araştırma, bugün için hayli şaşırtıcı geliyor.

Her geçen gün daha az televizyon izleyen 18-30 yaş arası gençlerin yüzde 50`si 20 yıl önce düzenli TV izleyicisiymiş. Sadece yüzde 11`i sanat dergisi okuyan bu grubun boş zamanlarını değerlendirmede yüzde 93 oranında TV yer tutuyor. Kitap okuyanların oranı ise bugünle kıyaslandığında hayli imrendirici, yüzde 56. Devlet Bakanlığının aynı dönem yaptığı araştırmada ise gençlerin yüzde 69`u hatırlayamadığı kadar uzun bir zaman önce kitap okuduğunu söylüyor.

Yine aynı araştırmaya göre gençlerin yüzde 40 kütüphaneye hiç gitmiyor, gidenlerin ise sadece yüzde 8`i kitap okuma amacıyla gidiyor. Millet kıraathanelerinin birbiri ardına açıldığı günümüzde rakamlar değişir mi derseniz, hiç mümkün görünmüyor. Dünyada bile metnin sonu` tartışmalarının yapıldığı artık kitabın yeni neslin hayatından çıktığından söz edildiği bir dönemde kitap okuma oranlarının artması ihtimal dışı.

Araştırmanın televizyonla ilgili sonuçlarına bakacak olursak, günümüz gençliğinin ekran karşısında geçirdiği süre çok daha arttı ama bu ekran TV ekranı değil. Daha çok akıllı telefonlar ve bilgisiyarlar günümüz insanının hayatında fazlasıyla yer kaplıyor. Kültürel ürünleri de akıllı telefonlar üzerinden transfer eden günümüz gençliği, TV yayınlarına artık nostaljik bir unsur olarak bakıyor.