`height=

Bir özel okul iyi bir planlamayla iki yılda açılabilir ve beşinci yılında kendini amorti etmeye başlayabilir. İyi bir öğretmen ise en az on yılda yetişir. İyi bir öğretmenden kastım üniversiteden mezun olmuş ve öğretmenliğe dair temel yetkinliklere haiz, tecrübe sahibi bir öğretmen. İyi bir özel okulun en önemli gücü iyi bir öğretmen kadrosudur. 

Bir okulun kültürü en az yirmi, yirmi beş yılda oluşur ve kültürü, geleneği olan okullar ekol haline gelebilir. Köklü, kurumsal yapısı, eğitim felsefesi, geleneği oturmuş bir okul için en az yirmi beş yıl gerekir. Ü lkemizde gerçekten işi sadece eğitim ve insan yetiştirmek amacıyla açılmış ve halen varlığını sürdüren köklü özel okul sayısı çok azdır. Her özel okul gerçekten özel okul değildir. Bir okulun adında özel ifadesinin bulunması o okulu özel ve farklı kılmaz. Tamamen reklam ve algı ile sadece fiziksel donanım ve otel konsepti hizmetleriyle rekabet eden bir özel okul piyasası oluştu günümüzde. Ebeveynler gerçek eğitim için değil de yüzme havuzu, lüks kafeteryalar, sinema salonları, restoran ve eğlence hizmetleri için para ödüyorlar artık okullara. Aralara serpiştirilmiş bir takım eğitimsel ifadeler ve sözlere itibar edilmemelidir. 

Eğitim, uzun vadede sonuçveren ve çok ciddi emek, zaman ve sabır isteyen bir faaliyettir. Burada eğitim kelimesi ile ilgili bir parantez açarsak: 'Eğitim, Türkçe eğmek` kökünden türemiştir. Bu kök, bükmek, uygulamak, öğretmek, yetiştirmek, geliştirmek, alıştırmak, egemenlik altına almak, yenilgiye uğratmak, kırmak ve yönlendirmek gibi anlamlara gelir. Türkçede, eğitim` 1940`larda maarif, tedrisat, talim ve terbiye gibi sözcüklere karşılık gelecek şekilde ortaya çıkar ki İngilizcesi education- Latincesi Educere`den gelir. Educere` sözcüğü hem bitki ve hayvan, hem de çocukların bakım ve yetiştirilmesi anlamlarında kullanılırdı.'

Bu anlamlara baktığımızda eğitim ve eğitilme işinin pek de konfor ile bir arada olamayacağını söyleyebiliriz. Biraz acı, ıstırap, yoksunluk, dayanıklılık ve metanet işidir eğitilme işi.

Bir çok okulun, gerçek anlamda eğitim faaliyeti sürdürecek ne öğretmen kadrosu ne yönetici kadrosu ne de bu konuda bir vizyonu vardır.

Kalite asla ucuza alınamaz. Kaliteli bir eğitim de asla ucuza verilemez. Ortalama bir ücretin (bu yıl için 50 bin TL civarında) altına öğrenci kaydı yapan ve yine öğretmenine iyi bir maaş (en az MEB öğretmen maaşı) veremeyen bir okulda gerçek bir eğitim öğretim faaliyetinden söz edilemez. 

Son yıllarda özel okulculuk, ticari bir yatırım alanı olarak görüldü ve bir çok iş adamı özel okul sektörüne girdi. İşin içine girince durumun dışarıdan görüldüğü gibi kolay olmadığı, özel okulculuğun çok da karlı bir sektör olmadığı anlaşıldı ve  açılan özel okulların bir çoğu hızla kapanmaya ya da satılmaya başlandı.

Gerçekten eğitimi ideal bir amaçve misyon üzerine inşa etmeyen birisi bu işi sadece ticari beklentilerle sürdüremez. Çünkü eğitim işi sadece ticari olarak düşünülmesi gereken bir alan değildir. Ticaretin çok daha üstünde ve ötesinde bir iştir. Önceliği iyi insan yetiştirmektir. Bir gönül ve fedakarlık işidir. Bir misyon işidir.  Elbette ticari boyutu da vardır. Bu konularda nitelikli yazılar yazan Dr. Ali Bekir bir paylaşımında aynen şöyle diyor: 'Bir okulun başarılı olması ve varlığını uzun yıllar sürdürmesi çok doğru bir ticari işletme mantığıyla mümkündür. Peki eğitim sadece ticaret midir? Hayır tabii ki, bir de çocukların iyi bir hayata ulaşmaları için gereken Eğitim Hizmetinin sunulması ayağı vardır.'

Son on, on beş  yıldır dershanelerin de özel okullara dönüşmesiyle birlikte özel okul sektörü gerçekten çok zor günler yaşamaya başlamıştır. Özel okullar gerçek işlevinden hızla uzaklaşmışlardır. İşi sadece dershanecilik boyutuna indiren ve sınava öğrenci hazırlayan okulların sayısı hızla artmıştır. Hatta bir çok köklü okul bile ister istemez dershane gibi çalışmaya başlamıştır. Bu günlerde nerdeyse bütün özel okullarda tek gündem maddesi sınavlar ve dolayısıyla akademik başarılardır. Hâlbuki bir okulun gerçek işlevi öğrencilerini hayata ve geleceğe hazırlamak  değil midir? Çocuklara, hayatta ve iş yaşamında gerekli olan temel ve teknik becerilerin kazandırılması gerekmez miydi okullarda?

Umarız tekrar sapla saman birbirinden ayrılır ve gerçekten işi sadece eğitim vermek olan özel okullar yollarına daha güçlü bir şekilde devam ederler.

Burada ebeveynlere de  çok büyük bir iş düşmektedir. Çocukları için iyi bir gelecek planlayan anne babalar, çocuklarına en uygun okulu ararken gitmiş oldukları okulları iyice araştırması ve sorgulaması gerekmektedir. Gitmiş oldukları özel okulun geçmişini, birikimini, kültürünü, başarısını, felsefesini, insana yaklaşımını, okulun kuruluş amacını, hedeflerini, çalışanlarına vermiş olduğu değeri iyice araştırmalı ve ondan sonra çocuklarını kayıt ettirmelidir. 

Kendilerine sunulan parlak ve abartılı sözlere, reklamlara, broşürlere, billboardlara verilen birincilik ilanlarına itibar edilmemelidir. Bakılması gereken okulun eğitimsel faaliyetleri, genel akademik başarısı, sunduğu dersler ve içerikleri, eğitime bakış açısı, ödül ve ceza ile ilgili tutumları, sosyal becerileri geliştirici faaliyetleri, öğrenciye gösterilen yakın ilgi ve rehberlik hizmetleridir. 

Okulda eğitim öğretim çalışmalarında bireyselleştirme, zenginleştirme, çeşitlendirme faaliyetleri ne düzeyde, ders dışı faaliyetlere ne oranda yer verildiği kültür, sanat, spor ve proje alanlarında çalışmaların olup olmadığı da derinlemesine sorulmalıdır.

Yine bir özel okula, öğrencilerle ilgili nasıl bir ölçme değerlendirme sistemine sahip olduğu, gerçek ve adil bir ölçme değerlendirme yapılıp yapılmadığı, geride kalan öğrenciler için gerçekçi çözümlerin olup olmadığı sorulmalıdır. Günümüzde bir çok özel okulla ilgili, öğrencilere şişirilmiş notlar verildiği, ebeveynlere öğrenci ile ilgili objektif, veriye dayalı gerçek bilgileri değil de yüzeysel ve velinin memnun olacağı şekilde bilgilerin verildiği ile ilgili ciddi iddialar dile getiriliyor. Yapılan ulusal sınavlarda bir okuldan bir öğrenci Türkiye derecesi yapabilir. Bu bireysel başarı tamamen okulun başarısı olarak  görülmemelidir. Çok özel, istisna çocukların olduğu unutulmamalıdır.  Asıl başarı, tüm öğrencilerin ortalama olarak gösterdiği başarıdır bir okul için. 

Özellikle zincir okulların bir iki şubesinde elde edilen birkaçbireysel derecenin ve başarının tüm okullarının başarısı olarak afişe edilmesi, reklam yapılması son derece aldatıcı ve tamamen algı yönetimi ile ilgili bir çalışmadır. Bu tür aldatmacalara izin de verilmemeli, itibar da edilmemelidir. Hatta bu tür aldatıcı reklamlarla ilgili Milli Eğitim Bakanlığının önlemler alması ve denetimler yapması gerekmektedir.

Bir okulun en iyi reklamı mezunlarıdır. Mezunlarının hayat ve iş başarısıdır. Veli adayları, okuldan mezun olmuş kişilerle görüşebilirler. Daha önce o okulda çocuklarını  okutmuş ebeveynlerle de görüşebilirler. Ebeveynlerin  biraz daha derinlikli bir araştırma yapmaları daha faydalı olacaktır. Okulun yüzme havuzuna, yemekhanesine, kantinine, vitrinine ve girişine bakarak karar verilmemelidir. Yine okulun kamuoyundaki imajına, basına yansıyan olumlu, olumsuz taraflarına, hakkında dile getirilen şikayetlere, yorumlara, web sayfasına, sosyal medya hesaplarına da bakılabilir. Ama sadece sosyal medya hesaplarına bakarak karar vermek de doğru değildir. Çünkü orada çok yoğun bir şekilde dezenformasyon, abartı, tasarım ve algı yönetimi olduğu da unutulmamalıdır.

Özel okullar neredeyse son yüz elli yıldır ülkemizin eğitim sistemi içinde varlığını korumuş, önemli katkılar sunmuş ve birçok gencin yetişmesine hizmet etmiştir. Son yıllarda yaşanan sıkıntıların ve zor günlerin kalıcı olacağını düşünmüyorum. Hızlı bir şekilde tekrar eski parlak günlerine dönüp yine ülkemizin geleceğine, eğitimine, insanına katkılar sunmaya devam edeceklerdir. Elbette bu süreçte dönüşümü yapamayan ve kapanan okullar da olacaktır. Kendisini geleceğe hazırlayan, çağın ruhunu yakalayabilen, değişime ve dönüşeme ayak uyduran insan odaklı okulların önü her zaman açık olacaktır.