Bir nevi mevsimlik bayramlarımızdan olan Hıdrellez, tüm Türk dünyası ile birlikte kutladığımız önemli âdetlerimizden biridir. Osmanlı asırlarında Hızır günü (Rû z-ı Hızır) şeklinde isimlendirilmiş bulunan Hıdrellez günü, Hızır Aleyhisselâm ile İlyas Peygamber`in yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle asırlar boyunca büyük bir çoşku ile kutlanmıştır. Malum olduğu üzere Hızır ve İlyas adları birleştirilerek halk nezdinde Hıdrellez ismini almıştır. Hıdrellez`in günü, Gregoryen takvimine göre 6 Mayıstır. Hıdrellez, Rumi (Julyen) takvimine göre 23 Nisan günü kutlanmaktadır.

Osmanlı halkı takvimlerinde seneyi ikiye ayırmaktaydı. Buna göre 8 Kasım ile 6 Mayıs 'Kasım Günleri' denilen kış mevsimini oluştururken, 6 Mayıstan 8 Kasıma kadar olan süre ise yaz mevsimi ya da 'Hızır Günleri' olarak telakkî edilmekteydi. Dolayısıyla 6 Mayıs aynı zamanda Hızır günlerinin yaz mevsiminin başlangıçtarihidir. Baharın müjdecisi olan Hıdrellez ile, çile mevsimi` olan kışın ardından yaza merhaba denilmekteydi. Hıdrellez ile birlikte toprak canlanır, havalar ısınmaya başlar, bitkiler, fidanlar yeşerir, adeta yeni bir hayat başlar.

Etkinlik takvimlerini Hıdrellez`e göre ayarlayan Osmanlı müesseseleri vardı. Bunlardan biri olan Okçular Tekkesi Hıdrellez günü, Rû mi 23 Nisan-Miladi 6 Mayıs tarihinde kapılarını okçulara açardı. Sünnetlerin ve düğünlerin tarihleri de çoğu kez Hıdrellez`e göre belirlenirdi.

Eskimez zamanların İstanbulluları Hıdrellez`i mübarek bir zat şeklinde tahayyül ederdi. Hızırilyas Baba isimli muhayyel zatın aksakallı, nur yüzlü bir pî r-i fâni olduğuna, çiçeklerden örülmüş allı-yeşilli cübbesiyle baharın müjdecisi olarak İstanbul`a geldiğine inanılırdı.

Hıdrellez günü mahalle halkı hep birlikte eski paçavraları, kâğıt ve kartonları tutuşturarak ateş yakar, çoluk çocuk hemen herkes ateşin üzerinden atlar, böylelikle uğursuzlukların yakıldığına inanılırdı.

Hıdrellez gününün gecesinde özellikle gençkızlar, içerisinde gümüş kuruşların, altın liraların bulunduğu küçük kırmızı kadife keseleri gül ağaçlarının dallarına, bereketlere vesile olması niyazıyla besmele ve dualarla bağlardı. Yine, adı bahar mevsimiyle anılmakta olan gül ağaçlarının diplerine, içinde yüzüklerin, küpelerin, düğmelerin bulunduğu küçük çömlekler gömülürdü. Küçük kâğıtlara ev isteyenler ev resmi çocuk isteyenler bebek resmi çizerek gül ağaçlarının dallarına bağlardı. Hızırilyas Baba`nın ayak bastığı yerlerde rengârenk çiçeklerin açtığına kanaat getirilerek, değneğiyle dokunduğu fidanlarda güllerin bittiği varsayılırdı.

Hıdrellez günleri eski İstanbul`da büyük bir şenlik havası içerisinde kutlanır, şenliklere esnaf da rağbet eder, türküler çağırılır, maniler söylenir, niyetler çekilirdi. 'Hızırlık' ya da 'hıdırlık' denilen sulak arazilere, çayırlara, kırlara çıkılarak ziyafet sofraları kurulur, dolmalar pişirilir, kuzular doldurulur, türlü türlü et ve sebze yemekleri afiyetle yenirdi.

Topkapı ve Yıldız saraylarının bahçelerinde de Hıdrellez sofraları kurulur kuzu dolmalarından saray sütlaçlarına kadar envâi çeşit yiyeceğin tadına bakılırdı.

Günümüzde Ahırkapı Hıdrellez Şenlikleri başta olmak üzere tüm Türkiye`de ve Türk dünyasında coşkuyla idrak edilmekte olan Hıdrellez, zengin kültürel değerlerimizin devam ettirilmesi amacıyla Kültür Bakanlığı`nın girişimleriyle 1990`lı yıllarda Hıdrellez Kültür ve Bahar Bayramı olarak kutlanmıştır.

'Hıdrellez`e merhaba!' diyerek Hz. Allah`ın (cc), insanlık âlemini içinde kıvrandığı salgın hastalıktan bir an önce selamete kavuşturmasını, nice nice bahar ve yaz mevsimlerini sağlık ve afiyet içinde yaşatmasını niyaz ediyoruz.