Artık hepimizin bildiği bir kavram değil mi 'GDO`lu ürün'

Hatta bilinçli tüketici denilen kesimde alınan gıdanın GDO`lu olup olmadığı muhabbeti sık yapılır.

Peki GDO`lu gıda muhabbeti nereden çıkmıştır hiçmerak ettik mi? Bu konunun bilimsel açıklamasını uzmanlarına bırakarak bu köşede masal tadında anlatmak istersek aslında GDO olayı zirai haşerelere ve mantarlara daha dirençli bitkiler yetiştirilebilsin düşüncesiyle ortaya çıkmıştır;

Malum biliyorsunuz bilim ve teknik geliştikçe her alanda olduğu gibi tarım ve ziraat alanında da üreticiler bitkilerinin haşerattan, mantarlardan vb. zarar görmesini önlemek için zirai tarım ilaçlarına müracaat ettiler.

Zirai ilaçların kullanımına zaman içerisinde haşeratların ve mantarların dirençgöstermesi sonucunda, ilaçkullanımı da artmasına rağmen ürün kayıplarının önüne geçmek için bazı türlerde ıslah çalışması yapılırken bazı ürünlerde de GDO lu ürünler geliştirildi. Sonuçta özellikle GDO lu ürünlerdeki kâr artışı birilerinin iştahını çok artırdı.

Toplum sağlığı hep göz ardı edildi.

Ayrıca ürünlerdeki ilaçkalıntısının insan sağlığına olumsuz etkileri dahi son yıllarda gündeme getirilmeye başlandı;

Öyle ki ne kadar yıkarsak yıkayalım temizlenmeyen gitmeyen ilaçlar var aralarında;

E öyleyse ne yapalım?

Bu ilaçlamalardan mı vaz geçelim?

Vazgeçersek verim azalıyor, ürünler haşerattan vb. korunamıyor.

Amaçtohumların ıslahıydı

Bunun üzerine laboratuvarlarda uzmanlar farklı bir fikir geliştirdiler; Dediler ki:

'Biz bitkilerin tohumlarını ıslah etsek nasıl olur? Yani tohumlarını güçlendirirsek zararlı börtü böceğe haşerata mantarlara vb. bitki daha dirençli hale gelebilir mi? O zaman hem ürün kalitemizden taviz vermemiş oluruz, hem de daha az tarımsal ilaçkullanmış oluruz.'

Doğal yöntemlere, ilaçsız yöntemlere yönelmek yerine bitkilerin tohumlarının ıslah edilmesine yönelik bir çalışma başladı böylece;

Ve gele gele; Bitkilerin tohumlarının genetiğini haşerata dayanacak şekilde değiştirmeye yönelik çalışmalar başladı;

Gerçekten de genetiği değiştirilmiş gıdalar daha az zirai ilaçla daha gür ve verimli yetişmeye başladı;

Hatta o kadar ki bire iki veren gıdalar, bire üçbire beş, bire on vermeye başladı;

Dediler ki, yahu biz farkında olmadan ne büyük bir buluşa imza attık; Zirai ilaçkullanmayalım diye düşünürken hem ilaçkullanmayacak derecede sağlam hem de inanılmayacak derecede çok ürün elde edebilecek ıslahı yakaladık;

Araya duygusal boyut girdi

Bu defa işin bitkiye ilaçbulaşması, daha az ürün olması vb. şurada kaldı; Daha çok ürün daha çok pazar payı derken işin içine duygusal boyut girince GDO`lu ürün üretimine tüm dünyada bir yöneliş başladı; Daha doğrusu çok uluslu bu kimyasal müdahale belli bir teknoloji ve imkan istediği için bu imkana sahip olan çok uluslu firmalarca bu çalışmalar başlatıldı;

Çok karlı bir çalışmaydı; Çok başarılı bir çalışmaydı; Başka sektörlere yapılacak yatırımlar beş senede on senede geri dönüşüm sağlayacakken bu laboratuvar destekli üretim aynı yıl içinde ekonomik olarak girdi sağladığı için büyük bir ekonomik pazar ortaya çıktı;

Ve bu devasa üretim pazarı, istese de istemese de, sağlıklı mı değil mi sorgulamak istense de tüm dünya ülkelerine ekonomik ve gerektiğinde siyasal güçsayesinde ulaşmaya başladı; Bu dünya çapında yayılma karşısında, benim diyen devletlerin Tarım ve Sağlık Bakanlıkları dahi yetersiz kalmaya başladı;

Ü çyüz kapısı var ama...

Peki bu gıdaların insan üzerindeki etkisi nasıl değerlendirilir oldu? Bu da bilimsel olarak kitaplar dolusu açıklanmakta ama biz yine masal tadında açıklamamızı sürdürelim;

Bugün tespit edebildiğimiz kadarı ile sadece bir hücrenin üçyüz ayrı kapısı var. Bunun ne büyük bir özellik olduğunu anlayabilmek için çevremizde bildiğimiz devasa alış veriş merkezlerinin kaçkapısı olduğunu düşünmeniz yeterli olur sanırım;

Evet mikroskopla görebildiğimiz hücrelerimizin her birinin üçyüz kapısı var ve bu daha bugünkü bilgimizle bilebildiğimiz; Hücre bu kadar mükemmel bir yapı; Her maddenin her molekülün, her aminoasidin, iyonun, molekülün vb. gireceği kapı farklı ve kendine özel;

Yani hücre o an kendine ne lazım ise o kapıyı açıyor. Diyelim ki 'yağ asidi' ihtiyacı varsa o kapı açılıyor, diğer kapılar açılmıyor. Hücre neye ihtiyacı varsa o zaman sadece o kapıyı açıyor.

Hücrenin seçici geçirgenliği dediğimiz olay yaşanıyor yani; Yani hücre kendi bünyesine zarar vereceğini düşündüğü, tanımadığı istemediği hiçbir maddeyi almıyor içerisine.

Örneğin 'glikoz şurubu' gibi şeyleri vücut tanımıyor. Tanımadığı için hücre bunu içine almıyor. Almayınca da bu şurup vücutta dolaşmaya başlıyor; Vücut onu trigliseride çeviriyor

Bu da damar içinde plak oluşumuna, damar sertliğine, koroner arter hastalığına, metabolik sendromlara sebep oluyor.

Eğer hücre kabul etseydi, onu kullanacak, harcayacak ve o da, doğal dönüşümde yok olacaktı.

İşte bu örnekten anladığımız gibi GDO`lu gıda da genetiği değiştirilmiş olduğu için hücre zarındaki kapı GDO lu molekül yapısını tanımıyor. Hücredeki seçici geçirgen kapı o gıdanın molekülünün doğal haline ayarlı çünkü; Örneğin 'aminoasit olarak gelsin' diyor, 'mineral olarak gelsin' diyor ama uyumu olmadığı için hücre kapısından içeri giremiyor; Mekanizma kilit açılmıyor;

Zaman içinde vücutta bozulmalar başlıyor

Ne zamana kadar? Dışarıdan doğal gıda gelmemeye başlayınca, hücre seçici davrandığı için açlık yaşamaya başladığında o uyumsuz olduğu için kabul etmediği gıdayı mecburen içine almaya başlıyor. Yani GDO`lu gıdanın vücuda hücreye girerken vücut bunu biliyor, yabancı sayıyor almak istemiyor ama naçar kalıyor, başka gıda bulamıyor. Hayati fonksiyonlarını sürdürebilmek için onun yanlış olduğunu, zehir olduğunu bildiği halde almak zorunda kalıyor.

Bu sefer zaman içinde vücutta hücresel bozulmalar başlıyor. Hücresel toksite dediğimiz hadise başlıyor. Enflamasyon boyutu başlıyor. CRP yükseliyor, metabolik sendromlar yükseliyor. Kalp damar hastalıkları, kronik hastalıklar, insülin problemleri başlıyor; Hatta o kadar ki zaman içinde işin içinden çıkılamayacak hale gelebiliyor.

Yani bu sistem tarladan başlıyor hücreye kadar domino taşı gibi sağlığa zincirleme etki yapıyor. Hatta öyle ki bünyeyi geri dönüşümsüz boyuta kadar getirebiliyor.

İşte başlangıçta daha fazla ürün elde edilmesi için yola çıkılan uygulamanın bugün önlenemez ekonomik bir çarka dönüşmesinin hikâyesi böyle;