İsrail, küresel şeytani düzenin Ortadoğu'daki tam teçhizatlı ileri karakoludur.
Her ne kadar nüfusu ve toprağı olmayan bir devlet olarak kurulmuşsa da, sonradan toplama Siyonistlerle nüfusunu artırmış, Filistinlilerin evlerini yıkarak işgallerini sürdürerek toprağını genişleterek bir devlet görünümü almıştır. Kurulduğu 1948 yılından bu yana topraklarını genişleten, hiçbir uluslararası diplomatik ve hukuka bağlı olmayan, istediği gibi hareket eden bir terör örgütüdür. Hakkında Birleşmiş Milletler Cemiyetinde en çok karar alınan ve en çok Birleşmiş Milletler kararını ihlal eden bir küresel terör örgütüdür. Kendisini her türlü gücün üstünde gören, kendisini hiçbir ahlaki, hukuki esasa bağlı görmeyen, yaratılan tüm varlığın kendi topluluk üyeleri için yaratıldığı tanrısal irade düşüncesine inanılan çok karmaşık ve tehlikeli bir yapıdır. Devletler insanın toplu ve örgütlü olarak güvenlik içerisinde bir arada yaşaması ihtiyacından doğmuştur.
İsrail devleti böyle bir ihtiyaçtan doğmamış, suni olarak oluşturulan, toplama insanlarla kurdurulan uluslararası bir terör örgütüdür. Kurulduğu günden bugüne hiçbir zaman bir devlet gibi hareket etmemiş, sürekli tedhiş, korku imparatorluğu kurarak etrafıyla savaş halinde olmuş, sürekli işgal ile topraklarını genişletmiştir. İngiltere'nin himayesiyle kurulmuş, ancak Fransa, Almanya, Belçika, Amerika vb. ülkelerce her şartta desteklenmiştir. Bu destek hiçbir zaman görünür, hiçbir sınırı, süresi, miktarı, kaidesi olmamış, her halükarda devam etmiştir.
Devlet, insan aklının eriştiği toplu ve güvenli bir halde yaşamak için geldiği önemli bir aşamadır. Topluluklar klan, aşiret, daha sonra beylik, derebeylik, site, şehir devletleri, krallık ve imparatorluk şeklinde örgütlenmiştir.
İnsanın mülkiyet duygusu doğuştandır. Mülkiyetin sınırlarını büyütmek, genişletmek isteği her zaman olmuştur. Bu sebeple dünyada birçok şehir devletinin birbirleriyle savaşmasıyla egemenlik alanları oluşturarak daha büyük devletler doğmuştur. 1789 Fransız Devrimi'nden sonra yavaş yavaş ulus devlet fikri kabul görmüş, devletler bölünerek küçülmeye başlamıştır. Küresel şeytani düzenin birlikte hareket kabiliyetinin oluştuğu ve küresel boyutta tüm gezegende kendini gizleyerek hüküm sürme fırsatı doğmuştur. Ulus devlet fikri, küresel emperyalistlerin tüm insanlığa yaptığı en büyük ihanettir. Ulus devlet ne Fransa'da ne de diğer ülkelerde insanlığa herhangi bir değer katmamış, üstelik insanlığı bir felakete götürmüştür. Ulus fikri, Devlet-i Aliyye’yi parçalayarak İslam milletinin devletinin temeline dinamit koyarak otuz beş devletin doğumuna sebep olmuş ve bir daha bu coğrafyada huzur ve güvenlik kurulamamış, refah sağlanamamıştır.
Yüzyılın başında başlayan İsrail-Arap sorunu, bu bölünmüşlüğün, parçalanmışlığın sonucudur. Başlangıçta esasen İslam milleti meselesi olan bu husus, Arap-İsrail sorununa dönüşmüş, daha sonradan İsrail-Filistin sorunu olarak görülmüştür. Giderek son yıllarda Filistin sorunu olarak da ayakta kalmaya direnmiş, ancak Gazze-İsrail sorununa dönüşmüş, orada da kalamayıp İsrail-Hamas sorunu hâline getirilmiştir. Küresel şeytani güç, çok başarılı bir şekilde siyasi olarak askeri başarısını tahkim etmiştir. Artık tüm Arap ve dünya bu sorunu lokal bir sorun olarak görmektedir. Bir milletin yok oluşu, soykırımı olarak görmemekte, ilgilenmemekte, Hamas'la bir anlaşmazlık şeklinde görmektedir. Halbuki İsrail terör örgütünün ilk işgalci, tedhişçi işgalcilerinin yüzyılın başında da başlattıkları terör, işgal ve soykırımı adım adım devam etmektedir.
Arap devlet yöneticileri bu soykırımı görmezlikten gelerek bu sorunun çözülmüş olmasını sağlayamaz. Sorun büyüyerek daha da çözülmez bir hâl alıyor. Tüm bölgeye giren bir kanser hücresi gibi yayılarak daha da çözümü zorlaşıyor. Halbuki bu sorunun durdurulması mümkündü. Tüm vücudu sarmış kanser hücreleriyle baş etmek ne kadar zorsa, bugün İsrail’i durdurmak da o kadar zordur. Çünkü tüm bölge devletlerine, yönetimlerine sızmış durumdadır. Kendisini her türlü gücün üstünde gören, istediği her şeyi yapan, hiçbir kurala bağlı olmayan, her türlü denetim dışında, hukukun üstündeki bu yapıya karşı mücadele ancak birlikte mücadeleyle mümkündür. Uluslararası tüm kuruluşlar bu yapı tarafından kendilerini korumak için kurulmuştur. Bu kurum ve kuruluşlar İsrail’i her zaman korumuş ve kollamış, her konuda desteklemiştir. Bu da İsrail’i cesaretlendirmiş; işgali, her türlü soykırımı, haksızlığı, etnik temizliği teşvik etmiştir. İsrail bir devlet değildir, bağımsız hiç değildir. İsrail küresel şeytani düzen tarafından kurulduğundan, bu güç tarafından her zaman yönetilmektedir.
Siyaseti, bu küresel şeytani güç tarafından belirlenmekte, kendi siyasetini kendi belirleme, kendi menfaatini gözetme imkânından yoksundur. Küresel Siyonist düzen Ortadoğu’da ne yapmak istemektedir? Bunu iyi analiz etmek lazım. İsrail’in yararına olan her zaman bu gücün de yararına olup olmadığı ayrı ayrı, kendi bağlamında değerlendirmek gerekir. Küresel düzen, koşulsuz İsrail’in kendisine bağlı olmasını istiyor. Bunun karşılığında her zaman desteklenmesini ve korunmasını, bağımsız hareket etmemesini istemektedir. Bu küresel düzenin resmî, görünür hiçbir yöneticisi bilinmemektedir.
Kendini dünyanın şerifi sanan Trump’ın yaptığı açıklamada yanındaki gazeteciye şu anda güvenlikte olmadığını ifade etmesi, bunamışlığı ile ifade edilemez. Amerika’nın içinde bulunduğu durumu açıkça göstermektedir. Trump’ın sabah akşam çelişkili açıklamalarda bulunması, kendisine dahi bilgi paylaşılmadığındandır. Yoksa Amerika derin devletinin haberi yoktur sonucu çıkmaz. İsrail, önemli tüm işlerini Siyon örgütü ile karar alarak yürütmektedir. Bu örgüt Amerika derin devletidir. Teşkilat, Amerika yönetimini de rehin almıştır. Derin yapının izni, desteği olmaksızın hiçbir şey kendiliğinden yapılamaz. Trump’ın İran’ı masaya çağırması, koşulsuz teslim olmasını istemesi, siyasi bir hamle ve oyalamadır. İsrail’in nükleer programı bahane ederek İran’da kendisine bağlı bir iktidar yapma isteğidir. Asıl, İsrail nükleeri bahane ederek Sisi gibi, Kral Abdullah, Abbas gibi kendine bağlı eyalet valisi gibi iktidar adamları ile bölünmüş, parçalanmış, etnik, dini, mezhebi birbiriyle ihtilaflı parça devletler oluşturmaktır. İsrail, kendisine itaat etmeyen, bağlı olmayan her iktidarı niteliğine bakmaksızın askeri, siyasi bir tehdit olarak görür. Emrinde, yanında değilse karşısındadır, hasmıdır. Düşman unsurdur. Küresel siyonist güç Mısır’da darbe yapmamış olsaydı şu anda yapmış olduğunun hiçbirini yapamazdı. Büyük bir savaşı göze alamazdı; lojistik destek almasaydı, pervasızca sağa sola saldıramazdı. İsrail her türlü desteği Irak üzerinden, Suriye’deki üslerden, PYD’nin bulunduğu bölgede, Ürdün’de, Güney Kıbrıs vd. üslerde sağlamaktadır. Müslüman dünyada artık hiçbir yer güvende değildir. Nerede olursan ol, güvenlik ancak bu küresel Siyonist gücün insanı için vardır. Kulelere saldırıda da küresel Siyonist gücün adamları haberdar olduklarından hiçbir zarar görmediler. Kısaca hiçbir yer dünya insanı için güvenilir değildir. Her yer Siyonistlere güvenlidir. Küresel çeteyi sadece dini söylemlerle açıklamak çok yanıltıcı olur. Değişen yeni dünyada yeni paktlar, yeni parametrelerle yeni ilişkiler zorunlu kılıyor. Yeni durum ve şartlar her zaman istedikleri gibi gitmeyebilir. İsrail’in başarısız olması, karşı bloğun güçlü desteği ile mümkün olabilir. Rusya, Çin, Pakistan ve Türkiye’nin desteklediği İran başarılı olursa, ABD ve yandaşları ne yapar? İran’ın Rusya ve Çin desteğini alması, savaşın seyrini değiştirir; o zaman tüm dengeler değişir. O zaman İsrail’in gerçek beka sorunu olur. İsrail, beş yüz defa çiğnediği Birleşmiş Milletler kararını kendisi Birleşmiş Milletlerde güvenlik isteyerek gündeme getirebilir.
Savaş ve olaylar çok şeye gebedir. Ancak o zaman küresel eşkıya düzenini eskiden olduğu gibi sürdürmeleri pek mümkün değildir. Trump’la birlikte hareket eden diğer liderler, küresel eşkıya düzeninin görünür başkanlarıdır. Gerçekte ise hiçbir değerleri olmayan oyunculardır. Sadece oyunlarını iyi oynuyorlar. Trump, “her şey yolunda, anlaşmaya çok yakınız” dedikten iki saat sonra saldırı başlamıştır. Amerika devletinin iki saat sonra başlayacak bir savaştan haberdar olmaması düşünülemez. Hiçbir başkan, iki saat sonra yapacağı konuşmadan dolayı zora düşeceği bir açıklamada bulunmak istemez. Demek ki bilgilendirilmemiş, yanıltılmıştır. Danışıklık başkanla değil, derin Amerika ile İsrail arasında olmuştur. Yani Pentagon ile İsrail, başkanı bilgilendirmeden savaşa birlikte girmişlerdir. İşler iyi gitmediğinden Amerika, örtülü olarak sürdürdüğü savaşa doğrudan müdahil olmuştur. İsrail, savaşı Amerika ile birlikte planlamış; başkana haber vermeden savaşı başlatmış, Amerika savaşa katılmıştır. Birlikte planladıkları önemli bu kararı İsrail’e bırakmış olmaları pek mümkün gözükmemektedir. Ancak birlikte planladıkları bu savaşın zamanlamasını İsraillilere bırakmış olabilirler. İsrail, arkasındaki bu güce güvenerek askeri başarısının sonuçlarını iyi hesaplamamıştır. Hiçbir güç, sadece askeri tedbirlerle alacağı önlemlerle ayakta duramaz. Sadece güçle ayakta duramaz. Hiçbir siyasi, sosyal, meşru temeli olmayan İsrail’in bu coğrafyada bugüne kadar şiddetle, hava üstünlüğüne dayanarak ayakta durması mümkün olmuştur, fakat bundan sonra ayakta durması çok zor. İran bölünüp parçalansa, askeri bakımdan zafer kazansa bile artık eskisi gibi güvenlik içinde yaşayamaz. Sıklıkla rejimlerin ve sınırların çok değiştiği bu bölgede İsrail kendisini nasıl koruyacak? Tek meşru ve siyasi temeli, İran rejiminin başarısızlığıdır. Hiçbir rejim, karşı düşünce ve rejimin varlığı üzerinde kendi varlığını konumlandıramaz. Küresel eşkıya düzeninin Ortadoğu’daki işleri bundan sonra hiç kolay olmayacak. Her an her şeyin tüm parametreleri değişebilir.
İsrail’in İran’a saldırısı, İsrail ile İran arasında başlayan haksız bir saldırı değildir. Küresel eşkıya düzeninin yeniden Ortadoğu’yu dizayn etme, değiştirme ihtirasından kaynaklı çok yönlü, çok taraflı bir savaştır. Yeniden bir dünya düzeni kurulmak isteniyor. Bu sebeple sınırların ve rejimlerin yeniden düzenlenmesi gerekir. Yoksa İsrail’in, nükleere ulaşmak için çalışan İran’la arasındaki beka veya başka bir sorunla ilgili değildir. Savaş her ne kadar iki ülke arasında yapılıyor olsa da, İsrail’e lojistik destek sağlayan, doğrudan yardım eden Almanya, İngiltere, Fransa, ABD yanında hava sahasını açarak ya da havadan yakıt ikmali yaparak savaşın içinde; birçok ülke, Arap devletleri de var. Kurulmak istenen yeni dünya düzeni yeni değildir. Esasında çok eski eşkıyalık düzeninin biraz farklılıklarla devam eden, daha organize, daha gelişmiş hâli tüm dünyayı sarmıştır. Eşkıya başısı İkinci Dünya Savaşı’nın galibi ABD’dir. 2. Dünya Savaşı’nın galibi, o günkü şartlarda yanına İngiltere, Fransa’yı almış; sonrasında ise yanına aldığı avenelerden kurtulup tek başına, hiç kimseyle bir şey paylaşmadan yeniden dizayn etmek, sınırlar çizmek, yeni devletçikler ve yeni yönetimlerle daha kolay yönetmeye karar vermiş gibidir. Eşkıyalıkta pek eşkıya başı ortalıkta gözükmez; eşkıyanın adamları vardır. Eşkıya başının adına, nam ve hesabına hareket ederek eşkıyanın işlerini görürler, kendileri de yararlanırlar. Gerçek eşkıya bilinir ama pek ortalıkta görünmez, olur olmaz kişi ve olaylara müdahil olmazlar.
Bugün eşkıya kim, bilinir; ancak insanın kendisini koruması pek bilinmez. Çünkü eşkıyanın ne yapmak istediği pek kestirilemez. Planlı ve stratejik olarak yeni yüzyıl sonrasını dahi öngören ve görünmeden hüküm süren çok daha büyük küresel bir güç var. Eşkıya başısı olarak görülen Netanyahu-Trump ikilisi, görünen yüzüdür. İran da zorunlu olarak seçilmiş bir hedeftir. Asıl küresel gücün Ortadoğu’da yapmak istediğini anlamak lazım. Eşkıya başları olarak gözüken figüranların ne dediğinin çok da önemi yok. Her iki eşkıya başısı da son dönemlerini yaşıyor. Her iki lider tasfiye edilerek, yeni yüzlerle yeni düzen yeniden revize edilerek yollarına devam edeceklerdir. Yoksa her bakımdan yıpranmış, her türlü soykırımı yapmış kişiye ne kadar askeri zafer kazansa da, yerine daha kötüsü yeni yüzlerle, yeni düzenin liderleriyle devam ederler. Askeri bakımdan başarı kazanmış liderler müesses nizama çok uyumlu olmaz. Esas olan küresel gücün bekasıdır. Bu gücün karşısında şahısların pek önemi yoktur. Vakti geldiğinde gözden çıkarılmayacak kimse, lider yoktur. İsrail’in yaptığı planlar, tek başına yaptığı planlar değildir. Çok önceden planlanmış, hazırlıkları yapılmıştır. Topladığı istihbarat ve insan unsuru öyle birkaç yılda yapılacak işler değildir. Hazırlık aşamasının çok önceden yapıldığı apaçıktır. Küresel Siyonist düzen, hiç durmaksızın gece gündüz çalışarak stratejik olarak bugünü planlamıştır. İran ise elli yıldan bu yana her türlü baskı ve ambargo altında yeterli askeri planlarını ve hazırlıklarını yapmadığı anlaşılmaktadır. İç kamuoyunu tatmin etmek için “Merg berg Amerika, Merg berg İsrail” sloganıyla düşmanını motive etmiştir.