Değerli okuyucularımız, çok saygı duyduğum bir emekli öğretmen okuyucumuzdan bir mail aldım; Değerli bir profesörümüzün kamuoyunu bilgilendirme amaçlı hassasiyet içeren yazılarını paylaşmış ve şöyle demişti:

'Günaydın ahali... Kendimize geldik mi? Gelin şu yazıyı bir okuyun da nasıl kendimize gelmediğimizi bir anlayın bizi yavaş yavaş hasta ediyorlar ama hepsi yasal!

Yiyor muyuz, yiyoruz... 'Baktım markette zencefilli gazoz da var, ithal etmiş büyüklerimiz, sağ olsunlar. İçinde zencefil var mı? Yok. Aroması da, rengi de yapay. Ama kendisi doğala özdeş; Bizim bir çiçekçi var, serada karanfil ve gül yetiştiriyor. Satmadan önce üstlerine koku sıkıyor. Doğala özdeş gül!

`height=

Zavallı bülbül!

Kayseri nin en ünlü mantıcısına götürdüler. 'Yer' demek doğru değil, koskoca bir tesis mübarek. Bir kapıdan 80 kilo giren, diğer kapıdan 100 kilo çıkıyor.

Şaka bir yana 'En iyi mantı burada' dediler. Aldım iki kutu, eve getirdim koydum dondurucuya.

Bir ay sonra yemeğe kalktık, baktık mantı acılaşmış.

Niye ki? Et mi bozuldu?

Etin bozulması mümkün değil, çünkü et yerine soya kıyması kullanıyorlar, içinde et olan mantı neredeyse kalmadı.

Acılık içindeki azot gazından geliyor. Raf ömrü uzasın diye paketlenme aşamasında azotu basmışlar mantıya.

Doğala özdeş!

Bir bilgi daha:

O, mantının raf ömrü uzasın diye içine konan azot gazı zamanla gıda zehirlemesine yol açıyor.

Bunların hepsi doğayla özdeş gazlar.

Onlara 'gıda gazı' diyorlar.

Azot gazı da, oksijen de istenmeyen durumlarda inert atmosfer oluşturarak gıdaların kısa sürede bozulmasını önlüyor.

Mesela, taze etlere de oksijen gazı veriyorlar ki, hep taze, kıpkırmızı görünsün raflarda.

Yasal bunlar, girin internete 'gıda gazı' diye yazın, görün neler yediğinizi.

Markete üzüm gelmiş. Kırmızı, iri, dipdiri şeyler. Erik gibiler maşallah!

Nereden geliyor bunlar? Şili den.

Şili mi?

Evet!

Kaçgündür buradalar?

3-5 gün oldu.

Düşünün, Şili nin bir köyünde topluyorlar bunları. Uzun yolculuklar sonunda bizim kasabaya kadar geliyor. Bir süre bizim manavda bekliyor. Alıyorsun eve getiriyorsun, evde de 3-5 gün daha, 'bana mısın?' demiyor. Hâlâ kütür kütür. İyi ama nasıl?

Şahane şeyler var, adına ilaçdiyorlar. Ü zümlere verilen bu ilaçlardan birinin etiketindeki faydaları sayalım mesela:

Tane büyüklüğünü arttırır, tane ağrılığını arttırır. Tane şeklini daha düzgün olarak değiştirir, Tam olgunlaşmadan daneye parlak sarı yeşil rengini verir. Dayanıklı ve dirençli kabuk sayesinde hasat ve hasat sonrası olabilecek yaralanmalar en aza iner, hastalıklara dirençkatar, Kullanım dozu yükseldiğinde sofralık üzümlerde hasadı geciktirir.

Raf ömrü uzar.

Nedir bu?

Sitokinin.

Büyüme hormonu.

Bakın şu şansa ki, sitokinin insanda da aynı işe yarıyor. Sonra anneler şikâyet ediyorlar

'ee benim çocuk erken ergen!'

Bu dünya böyle efendim. Sen bu ürünü alırken dikkat etmezsen sonuçkaçınılmaz.

Adana da çiftçilerle çalışıyoruz. Yaz güneşi altında soğutması olmayan tankerle süt topluyorlar mandıralara.

Şoföre soruyorum 'Bozulmuyor mu bu sıcakta süt?'

'Abi, tankere iki bardak hidrojen peroksit döküyorum, akşama kadar bir şey olmuyor.'

Hidrojen peroksit dediği şey kadınların saçlarının rengini açmak için kullandıkları bir kimyasal.

Çok kötü değil, sadece canlıları öldürüyor.

Süte koyunca bütün bakteriler ölüyor, geriye bozulacak bir şey de kalmıyor.

Doğala özdeş süt!

Bu anlattıklarımın hepsi yasal; Temel problem şu ki:

İnsan doğa ilişkisi değişti. İnsan yeni bir doğa kurgusu yaptı, kendini doğanın dışına aldı, doğayı alınır-satılır mal yaptı, sentetikleştirdi ve tüketime sundu.

Hal böyle olunca, insan kendinin doğal bir varlık olduğunu unuttu. (Beşer işte, unutacak elbet)

İnternetten pantolon, ayakkabı, peynir, arkadaş ve sevgili edinmeyi marifet bildi. Optik kabloların sunduğu hayatı da hayat bildi. İnsan artık bu!

Doğala özdeş! (Prof. Dr. Erkan Topuz)

***

`src=

Profesyonel üreticiler var;

Değerli okuyucularımız bu bilgi gerçekten insanı derin düşünceye sevk ediyor ama birey olarak birbirimizi bilinçlendirmeye yönelmekten başka çeri şimdilik gözükmüyor.

Bu vesileyle biz de biraz ekleme yapmak istersek

Örnek olarak bir Ayşe Teyze kendi bahçesinden hormonsuz ilaçsız beş kilo fasulye toplayıp getirip pazara satıyordu ya...

İşte artık satmayacak; Çünkü ürünün kaydı kuydu kodu belgesi vb. olması gerekecek.

Mehmet Amca iki inek besleyip bir güğüm sütü açık süt diye satıyordu ya, satamayacak. Çünkü hijyen kuralları, belgeler mevzuatlara uyum gerekecek;

Mevsimi gelse de manavda pazarda vb. eski nar bulunamasa da fark etmiyor. Her yerde kış yaz kocaman kırmızı narlar kasa kasa;

Özet olarak üretici köylü çiftçi ismi de artık doğala özdeş olacak. Çünkü artık profesyonel üreticiler var. Tarladan manava kadar tedarik zinciri kurulu profesyonel üretici kurum veya firma;

Hatırlayan var mıdır yumurtalar bile nicedir numaralandılar... Daha önce böyle bir durum yoktu; Kuş gribi sonrası herkes yumurta üretemez duruma gelindi. Kriterlere uyabilen birkaçbüyük firma dışında öyle herkes yumurta getirip satamaz oldu; Numarasız olan hijyenik değil oldu;

Gele gele yeni nesil tüketime evrildik;

Sera, turfanda, dondurucuda, konservede kavanozda...

Her şey açye modunda...

Dahası... Şiir gibi...

Hayatlar artık reklamlarda... Hiçbir şey değil kimsenin umurunda...

Ne soran var ne sorgulayan; İyi kurguluyor bu işleri hem de küresel boyutta kurgulayan...

Biz üretelim onlar tüketsin, gençlik sosyal medyada gününü gün etsin;

Her gün yeni bir trend, eğilim; Eğlenceli konular, heyecan veren oyunlar, başkası beni ilgilendirmez ben öyle değilim;

Hayat gençlere güzel raflar gençlere özel, ne kamunun kaygısı ne farkında bir tüzel. Tevfik Fikret yaşasa han-ı yağma şiiri için, aklı şaşar kalırdı bu yiyip bitiriş için.

Şimdi dünya fırdöndü, elek kalbura döndü. Yiyip yiyip doymayan, insanlık file döndü.

Ne halden anlayan var, ne halleri anlatan, Erkan hoca da olsan Doçent Prof. da olsan

Fark etmiyor furyada; Sesine ses yetmiyor. Heyecanlar bitmiyor.

Birbirine rakipmiş hatta diş biliyormuş; Fark etmiyor hepsi de aynı ürünü yiyor...

Ne diyelim bu hale? Afili reklamlara... Topyekû n bir dünya, tektir artık onlara.

Ne derlerdi atalar anlayana sinek saz; Öyle gıdalar var ki üstüne sinek konmaz.

Pandemi nasıl oldu dünyayı sardı ise, bu endüstriyel sektör gitmez artık geriye...