Sosyal medyanın azizliğine uğradım. Bir anda önüme düşüverdi o garip video. Youtube üzerinden yayın yapan bir kanala konuk olan milletvekilinin kısacık videosundan söz ediyorum. 'Harolop şorolop' koduyla tasnif edebileceğimiz video, bizim büyük çaresizliğimizi anlatıyor. Nasıl mı?..

Daha önce de tuhaf tanımının içinde yer verebileceğimiz videoları ile çok konuşuldu. Katıldığı televizyon programlarında sarhoş taklidini andıran siyasi yorumlarıyla sadece güldürmüyordu, derin derin acılara sevk ediyordu izleyenleri; Bırakın bir vekili sıradan bir insan dahi böyle konuşmaları nasıl yapabilir, böyle deli saçması cümleleri nasıl bir araya getirebilirdi?

Alman otomobil devininin ürettiği bir aracın özelliğini hatırlatıp muhalefet liderine yaptığı çağrıyı unutmaya çalışırken TBMM`deki gergin Genel Kurul salonundan Periscope yayını yaptığını fark etmiştik. Basın özgürlüğünün nimetlerinden yararlanmasına bir şey diyemeyiz ama neden kadın ismiyle açtığı hesaptan o yayını yapıyor bir türlü anlayamadık;

Milli iradenin temsilinde adaletli bir dağılımın olduğu artık şüphe götürmez. Vatandaşlarımız arasında benzer zihin yapısında on binlerin olduğunu varsayarsak, mutlaka bir temsilcilerinin TBMM`de yer alması gerekiyordu. Şükür ki, demokrasimizin bu zaafı da giderildi ve mahalle kahvehanelerinin hokkabaz tipine de Meclis`te yer açıldı.

Gülüp geçiyoruz ama insan bu seviye kaybına yine de üzülüyor. Hele de bir dönem bir şekilde yolların kesişmişse. Bahsettiğim vekil ile belediye müteahhiti olduğu dönemde hasbelkader tanışmıştık. Alacağı için haftanın üçgünü belediye başkanının makamına uğruyordu. Aynı dönemde ben de başkana danışmanlık yapıyordum. Bu geliş ve gidişler haftalarca sürdüğü için tanıştık, sohbet etmeye başladık.

Her Karadenizli tüccar gibi siyasi bağlantılarını ve ilişkilerini kibar kibar paylaşmaya başladı. Seçim çalışmaları sırasında liderin arabasını da kullanmıştı, Fatih sokaklarında bayrak da asmıştı. Babasının ilişkilerini daha da geliştirmiş dönemin kudretli reisine kendini sevdirmişti. Fakat tüm bu güçlü ilişkilerine rağmen alacağını almak için aylardır mücadele ediyordu. Böyledir bu ülkede işler; Kimi zaman çok güçlü ilişkiler de işe yaramaz, kimi zaman en zayıf ilişkilerle işini halledersin.

Eğlenceli bir tarafı vardı, anlatmayı seviyordu ama hiççizgiyi aşıp saçmaladığına tesadüf etmemiştim. Mesafeli bir ilişkiyle yerel siyasetin öne çıkan isimlerini konuşuyor, geçmişten bugüne muhafazakar siyasete dair kanaatlerimizi paylaşıyorduk. Bir ilçe teşkilatı mensubu için yeterli kabul edilebilecek eğitim ve kariyere sahipti. Fazlasını da tahayyül ettiğini düşünmüyordum. Çok yanılmışım. Ü zerinden bir 10 sene geçmeden aynı kişiyi TBMM kürsüsünde yemin ederken gördüm.

Meclis kürsüsünde şovunu izleme bahtsızlığı yaşamadık ama kameralara yansıyan sululuklarını ziyadesiyle görüyoruz. Bir kahvehane sohbetinde tahammül edilebilecek, hatta kahkahalarla gülünecek benzetmeleri bir vekil olarak milyonlarla paylaşmaktan çekinmiyor. Yeri geliyor ABD Başkanına haddini bildiriyor, yeri geliyor Batı medeniyetine 'matematik' dersi veriyor Dedesinin bilimsel buluşunun Batı`da nasıl değişimlere yol açtığını dahi dinleyebiliyorsunuz. Eğer dedesi 'sıfır'ı bulmamış olsaydı bugün bakkal hesabını dahi yapamayacaktık.

Son yıllarda Türk mizahının yeni karizmatik isimler çıkartamadığından sıkça şikayet ediliyor. Hala 90`lı yıllarda tanıdığımız mizahçıların varlığını sürdürdüğü ve yeni gençlerin onları tahtından edemediği de doğru; Bence bu duruma, kameranın sokağa yönelmesiyle sürpriz mizahçıların yeteneklerini sergilemesi yol açtı. Düşünsenize Mersin`deki bir meczubun yaptığı konuşmalar on binlerce kez izleniyor, Ü sküdar`daki bir ihtiyarın konuşmaları günlerce tartışılıyor. Mizahın demokratikleşmesi anlamına gelen yeni durumun elbette Meclis`te de temsilcisi olması gerekiyordu. Kahramanımız da yeni çağın mizahçı vekili olarak önemli bir misyonu üstlenmiş görünüyor. Yolu açık, izleyicisi bol olsun;