Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV), birkaçgündür önemli bir sergi etkinliğine ev sahipliği yapıyor. Vakfın, Vefa`daki genel merkezinde Musul ve Kerkük`ün I. Dünya Savaşı`nda işgal edilişinin 101. yıldönümünde İngilizlerin bölgede hâkimiyetlerini tesis etmek maksadıyla kullandıkları Osmanlı pullarının işgal sürecinde yaşadığı dönüşüm gözler önüne seriliyor.

`height=
İşgale şahitlik eden pullar BİSAV`da

30 Kasım Cumartesi günü Musul-Kerkük tarihine yönelik önemli çalışmaları bulunan akademisyenler Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Doç. Dr. Ebubekir Ceylan ve koleksiyoner Oral Avcı`nın konuşmacı olarak katıldıkları sohbetin ardından açılışı yapılan sergiyi 3 Aralık Salı günü ziyaret etme imkânım oldu. Sergiyi birlikte gezdiğimiz, vakfın Türkiye Araştırmaları Merkezi`nin (TAM) Koordinatörü Serhat Aslaner, Osmanlı dönemi Musul-Kerkük pullarını ortaya çıktıkları tarihi bağlamı da vererek sergilemeye çalıştıklarını ifade ediyor.

Çocukluk dönemlerinden itibaren pullara karşı özel bir alakası bulunan ve söz konusu ilgi zamanla önemli bir koleksiyona dönüşen Oral Avcı`nın sergi alanında yer alan, 1965 yılında 5 yaşındayken çekildiği ve üzerinde pullarla müzeyyen gömleği bulunan siyah beyaz fotoğraf karesi ziyaretçileri Kerkük`ün orta yerine götürüyor.

İngilizlerin Musul ve Kerkük`ü işgal altında bulundurdukları döneminde kullandıkları Osmanlı pulları sergisini Türkiye, bir adım öte dünya filateli camiasının duayeni Turhan Turgut başta olmak üzere pek çok kişi ziyaret ediyor.

Gönlünde yakın dönem Osmanlı tarihi, sanat, estetik, efemera ve filateliye yönelik açık kapılar bulunanların, koleksiyonerinin tabiriyle 'işgale tanıklık eden pullar'ı görebilmeleri için 7 Aralık Cumartesi günü mesai saati bitimine kadar vakitleri bulunurken, yazımızın ana eksenini Oral Avcı`nın hazırladığı aşağıdaki metin oluşturuyor.

`height=
Sergi ziyaretimizden

Irak`ta Osmanlı Dönemi-Tarihçe

'Yavuz Sultan Selim 23 Ağustos 1514 Çaldıran Savaşı nda Şah İsmail i yenilgiye uğrattıktan sonra Musul, Erbil, Kerkük gibi Kuzey Irak ın önemli şehirlerini Osmanlı topraklarına kattı. Irak`ın tamamının Osmanlı hâkimiyetine girmesi ise Kanuni Sultan Süleyman ın Irak seferine çıktığı 1534 senesinden sonra gerçekleşti. 1637 Mayıs ında Bağdat seferine çıkan IV. Murad Ekim 1638 de Bağdat a ulaştı ve iki aylık bir kuşatmadan sonra şehri aldı.

1704 te Hasan Mustafa Paşa nın Bağdat Beylerbeyliği ne atanması, ardından oğlu GençAhmed Paşa nın Basra ve Bağdat valiliğine getirilmesi Irak tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Baba-oğulun 19 yıl süren ve yerli halka Osmanlı otoritesini benimsetmeyi amaçlayan çabaları bölgede istikrar ve huzur ortamının yeniden inşa edilmesine imkân tanıdı.

İran Şahı Nadir Kuli Hanî n 18. yüzyılın ilk yarısında yaptıkları saldırılar neticesinde nisbî olarak huzurunu kaybeden bölgede 1780`lerin başında Büyük Süleyman Paşa olarak bilinen bir kölemen ağasının önce Basra, ardından Bağdat ve Zor eyaletlerine vali tayin edilişiyle, 1831 yılına kadar etkisini devam ettirecek kölemen valileri dönemi de başlamış oldu.

II. Mahmut döneminde Davut Paşa`nın Bağdat valiliği zamanında merkezi idare ile önemli problemler yaşayan bölgede Ali Rıza Paşa`nın göreve gelişiyle bu süreçyeni bir boyut kazandı. Ali Rıza Paşa ve ardından göreve gelen Necip, Namık, Gözlüklü Reşid ve Takıyyüddin Paşaların zamanında ise Irak ta merkezi devlet otoritesi tamamen yerleşmiş oldu.

Irak`ta Osmanlı Dönemi - Kut`ül Amare Kuşatması

Türk tarihinin en büyük zaferlerinden biri 29 Nisan 1916`da elde edildi. Türk ordusu, I. Dünya Savaşı içerisindeki ikinci zaferini İngilizlere karşı kazandı.

İngiliz ordusu, neredeyse 300 yıl aradan sonra en ağır mağlubiyetini aldı. On binin üzerindeki İngiliz askeri esir alındı, yaklaşık 30 biniyse hayatını kaybetti.

Yıl 1916, aylardan Nisan.

Yıl 1916, aylardan Nisan. Yer, kızgın çöllerin göbeğinde Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki Irak`ın Kut şehri; I. Dünya Savaşı, tüm acımasızlığıyla devam ediyor Çanakkale cephesinde dişe diş göze göz bir mücadele yaşanıyordu.

İngilizler diğer yandan Basra Körfezi üzerinden Bağdat`ı ele geçirmek için harekete geçti. Amaç'kara altın'a sahip olmaktı. İngilizlerin stratejik ve ekonomik önemdeki petrole sahip olması için önce Bağdat`ı ele geçirmesi gerekiyordu. Bağdat ise, Osmanlı`nın kontrolündeydi. Bağdat`a giden yoldaki en önemli noktaysa Kut şehriydi.

Yanlış hesap Kerkük`ten döndü!

Hesaba göre Kut ele geçirilecek ve Bağdat`a ulaşılacaktı. Ancak öyle olmadı, yanlış hesap bu kez Bağdat`tan değil Kut tan döndü. Irak`ın kontrolü az sayıda askere bırakılmıştı. İngilizler, 3 Kasım 1914`te Basra Körfezi`ne çıkarma yaptı ve Abadan`a konuşlandı. İki gün sonra da Basra`nın güneyinde yer alan, stratejik öneme sahip Fav Yarımadası`nı ele geçirdi. Osmanlı İmparatorluğu, bölgedeki askeri birliklerini Çanakkale, Sarıkamış ve Filistin cephelerine kaydırmıştı. Irak`ın tamamının kontrolü 38 inci Tümen`e bağlı az sayıda askere bırakılmıştı bu yüzden İngilizlerin Basra`ya ulaşması zor olmadı.

1915 yılının Eylül ayı sonları;

İngiliz General Townshend, Dicle Nehri boyunca yeniden harekete geçti. Osmanlı kuvvetleri Nureddin Bey`in kumandasındaydı. Hedefleri Bağdat`ı almak olan İngilizler yol üzerindeki Kut ül Amare`yi işgal ettiklerinde takvimler 1915 in sonbaharını işaret ediyordu. Çok sayıda kayıp veren İngilizler Kut ül Amare`ye çekildi. 22 Kasım 1915`te Townshend, Bağdat`a 30 kilometre uzaklıktaki Selmanıpak bölgesinde taarruza başladı. Türk ordusunun başına da Alman Mareşali Goltz Paşa getirildi. Selmanıpak`ta çok sayıda kayıp veren İngilizler Kut ül Amare`ye çekildi. Osmanlı kuvvetleri kaleyi kuşatma altına aldı. Bu sırada Türk ordusu Halil Paşa`ya emanet edildi. Türk ordusu muhasara altına aldığı kalenin etrafına sağlam mevziler kazdı. Nehirden gelmesi muhtemel düşman birlikleri için engeller konuldu. General Townshend`in umudu tükenmek üzereydi.

Townshend 26 Nisan`da teslim oldu.

Açlık ve hastalığın yanı sıra İngiliz ordusunun cephanesi de git gide tükeniyordu. Hint tümeni, dini gerekçelerle at eti yemeyi reddedince açlık dayanılmaz hale geldi. Sonunda Townshend, elinde kalan silah ve mühimmatı imha ederek 29 Nisan 1916 günü teslim oldu. Britanya tarihine kazınmış en ağır yenilgilerden biri olarak geçen Kut ül Amare mağlubiyeti İngilizler için büyük bir hayal kırıklığı oldu.

PTT bu zaferin 100. yıldönümünde ilk gün zarfı ve hatıra pulu basmıştır.

Irak`ta Osmanlı Dönemi - Irak`ta İngiliz İşgali

19. yüzyıl, İngiltere`nin önceleri Basra körfezini hedefleyen ilgisinin zaman içinde Irak`a yöneldiği bir dönemdir. İngiltere`nin Irak`taki ekonomik ve stratejik çıkarları giderek dinî , siyasî ve askerî alanları da kapsamış ve I. Dünya Savaşı öncesinde doruğa çıkmıştır. Nitekim henüz Osmanlı devleti savaşa girmemişken ve İngiltere de Osmanlı devletine savaş ilan etmemişken, İngilizler 23 Ekim 1914`te Bahreyn adasına asker çıkardılar.

İtilâf devletlerinin Osmanlı devletine savaş ilân ettikleri günün (5 Kasım 1914) ertesi sabahı ise İngiliz askerlerinin Şattülarap`ın ağzındaki Fâv mevkiini ele geçirmeleri, Irak cephesinin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Savaşın başında Osmanlı kuvvetleri bu bölgede zayıftı fazla bir direnişle karşılaşmayan İngilizler ilerlemeye devam ederek 22 Kasım`da Basra`yı işgal ettiler ve 1915 sonbaharında Bağdat üzerine yürüdüler.

Osmanlı kuvvetleri toparlandıktan sonra Bağdat`ın 40 km. güneydoğusunda, Selman-ı Pak Muharebesi`nde büyük bir yenilgiye uğrayan (22-26 Kasım 1915) İngiliz birliklerini çekildikleri, 160 km. aşağıdaki Kutülamare`de kuşatırlar. Yaklaşık beş ay süren kuşatmadan sonra da Nisan 1916`da teslim olurlar.

Bütün bu çatışmalar boyunca büyük kayıplar veren İngilizlerin yenilginin yaralarını sarmaları uzun sürdü ve Bağdat`ı ancak 11 Mart 1917`de ele geçirebildiler.

Mayıs 1918`e gelindiğinde, İngiliz birlikleri Kerkük`e kadar ilerleyebilmişti.

İngilizler 23 Ekim`de, savaşın birkaçgün içerisinde biteceğinin anlaşılması üzerine Musul`u ve petrol yataklarını ele geçirmek için daha hızlı hareket etmeye başladılar.

Fakat yine de 30 Ekim`de Mondros Mütarekesi imzalandığında, henüz hedeflerine ulaşamamışlardı ve Musul`u ancak Kasım ayının ilk yarısında mütareke hükümlerine aykırı dayanarak işgal edebildiler.

İngilizlerin Irak`ta ele geçirdikleri topraklarda kurdukları askerî yönetim, 1920`ye kadar devam etti. Modern Irak, 1920`de Osmanlıların I. Dünya Savaşı`nda yenilmesiyle birlikte İngilizlerin Osmanlı eyaletleri olan Musul, Bağdat ve Basra`yı yeni bir politik oluşum olarak değiştirmeleri sonucu, Fırat-Dicle Havzasını kontrolü altına alan ve yakın bir bölge devleti tarafından yönetilmeyen yeni bir oluşumdur.

İngilizler ilk başta ülkeyi bizzat yönetmeyi düşünmüşlerse de, Hz. Muhammed`in (sav) soyundan gelen Kral Faysal, Irak`ın başına geçirilmiştir. Bu yöntemle İngilizler hem Irak`a tamamen hâkim olmak hem de Osmanlı`nın ardından doğan halife boşluğunu bu şekilde doldurarak diğer İslam ülkelerine de etki etmeyi planlamışlardır.

Posta Pulunun Kısa Tarihçesi

İlk insan toplulukları ile birlikte ortaya çıkan haberleşme ihtiyacı zaman içerisinde toplumların büyümesi, sosyal ilişkilerin gelişmesiyle artmış, iletişimdeki teknolojik yeniliklerle günümüzdeki çeşitliliğe erişmiştir.

İnsanlık tarihinde önemli bir yer teşkil eden posta pulu, ilk olarak 1840 yılında İngiltere`de basılmış ve ulusal posta gönderilerinde kullanılmıştır. Posta pulunun mucidi olarak bilinen Sir Rowland Hill, 1837 yılında yazdığı 'Posta Reformu: Önemi ve Uygulanabilirliği' adlı kitabında posta ücretlerinin alıcı yerine gönderici tarafından ödenmesini savunmuş ve yarım ons (15 gram) ağırlığına kadar olan tüm gönderilerin yurt içinde gideceği yere bakılmaksızın sabit ücret (1 Penny) alınmasını önermiştir.

İngiltere`de basılan ilk pul 1840 yılında tedavüle çıktı

İngiltere`de basılan ilk pul (Black Penny) 6 Mayıs 1840`ta tedavüle çıkmıştır ve de sadece ulusal gönderilerde kullanıldığı için üzerine ülke ismi yazılmamıştır. Günümüzde de pul basan ilk ülke olması dolayısıyla sadece İngiltere uluslararası posta da dâhil olmak üzere pullarının üzerine ülke adını yazmak zorunda değildir. Diğer tüm ülkeler pullarının üzerine kendi adlarını yazmak zorundadır.

Posta Pulunun Kısa Tarihçesi-Osmanlı Pullarının Tarihçesi

1840 senesi, Osmanlı İmparatorluğu`nda kamuya yönelik düzenli ve modern posta hizmetinin başlangıçtarihidir. Devlet ve halk haberleşmesinin modern ve muntazam bir şekilde yapılmasına Sultan II. Mahmut döneminde, 23 Ekim 1840 tarihinde başlanmış ve ilk postane İstanbul`da Yeni Cami avlusunda Cizyehane Dairesinde Postane-i Amire namıyla açılmıştır.

1840 (Hicri 1256) yılından itibaren mühür kullanımı başlamıştır. Bu mühürler üzerinde yalnız Hicri tarih mevcuttur. Bu güne kadar tespit edilen mühürlerin tarihleri Hicri 1256 ile 1275 arasında değişmektedir. Bu mühürler üzerinde ay ve gün belirtilmediği ve mühürlerin tatbik edildiği gün resmen bilinmediği için kesin ilk günü tespit etmek hemen hemen imkânsızdır.

1840-1863 yılları arasında posta gönderileri pul kullanılmadan ve üzerinde net tarihi bulunmayan mühürlerle gönderilmiştir.

Türk pulunun babası: Agâh Efendi

Osmanlı İmparatorluğu`nda posta pulunun kullanımında en çok emeği geçen ve Türk Pulunun babası olarak bilinen kişi 1861 yılında Posta Nazırlığı görevine atanan Agâh Efendi`dir.

Ü lkemizde ilk posta pulu 1 Ocak 1863 tarihinde tedavüle çıkarılmış, 13 Ocak 1863`te Sultan Abdülaziz`in fermanıyla kullandırılmaya başlamıştır. İlk pulumuz, dikdörtgen şeklinde ve dantelsiz çıkarılmış olan Tuğralı Pullar`dır. Ü zerinde Sultan Abdülaziz`in tuğrası yer aldığı için bu ismi almıştır. Bu pullar ince sigara kağıdı üzerine Darphane-i Amire`de taş baskı tekniğiyle (litografya), beyaz üzerine siyah olarak basılmış ve sonra anilin boyaya batırılmış süngerle boyanmışlardır. Tuğra ve desenler Sikkezenbaşı Abdülfettah Efendi tarafından çizilmiş, Ensercioğlu Agop tarafından basımı gerçekleştirilmiştir. Bu pullar üçayrı emisyonla basılmışlardır. Emisyonlar 20 Para, 1 Kuruş, 2 Kuruş ve 5 Kuruş`luk dört değerden oluşmaktadır. I. Emisyon ince kâğıda düz baskı, II. Emisyon ince kâğıda tetbeş baskı, III. Emisyon ise kalın kâğıda baskıdır. III. Emisyon pulların mevcudunun azalması üzerine ihtiyaca binaen 20 Para ve 1 Kuruş`luk değerlerin yeniden basılması ile gerçekleşmiştir

Kurtuluş savaşı yıllarında Osmanlı pulları üzerlerine sürsarj yapılarak postada kullanılmıştır. 1921 yılında sürsarjlı olarak Adana`da tedavüle çıkarılan pullar Türkiye Cumhuriyeti`nin ilk pulları olarak kabul edilse de Cumhuriyetin ilanından sonra basılan ilk pulumuz Birinci Ayyıldız serisidir.

Posta Pulunun Kısa Tarihçesi-İngilizlerin Bağdat`ı işgali sırasında kullanılan Osmanlı Pulları

İngilizlerin Nisan 1916`daki büyük yenilgisinden sonra, Hindistan Seferi Gücü (Indian Expeditionary Force) Aralık`ta yeni bir kampanya başlatmadan önce yılın geri kalanını gücünü geri kazanmak için harcadı. Ordunun yeni İngiliz komutanı General Sir Stanley Maude, Bağdat`a düzenlediği büyük saldırıdan sonra şehri 11 Mart 1917`de ele geçirdi. Şehirdeki posta ve telgraf ofisleri geri çekilen Osmanlı ordusundan sonra ancak 29 Mart ta sivil posta hizmeti yeniden başlatıldı.

Hindistan Seferi Kuvvetleri Siyasi Memuru General Sir Percy Cox, burada ele geçirilen Osmanlı pullarının üzerine baskı yaparak Bağdat ın işgalini anmak istedi. Bahse konu pullar 1 Eylül 1917 de satılmaya başlandı ve kaçınılmaz olarak, koleksiyoncular tarafından hızla kapışıldı.

Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman, Osmanlı hükümeti, önde gelen bir İngiliz güvenlik baskı firması olan 'Bradbury Wilkinson & Company ye' pul üretimini ihale etmişti. Firma, ilk olarak 1914 te Osmanlı posta yönetimi tarafından yayınlanan çok zevkli bir resimsel konu tasarladı ve bastırdı. Pullar, Osmanlı savaş gemisi Hamidiye yi gösteren 2 kuruş dışında, İstanbul ve çevresine çeşitli manzaraları gösteriyordu. Ancak yıl içinde savaşın başlaması, pulların üretilmesi ve tedarik edilmesi sözleşmesini kesmiştir ve baskı kalıpları İngiltere de kalmıştır.

1918 ortasına kadar geldiğimizde, Bağdat ın İngilizlerce işgalinin ardından Hindistan ın Seferberlik Gücü, Irak ın büyük bir bölümünde kendini göstermeye başlıyor. İngiliz kontrolü altındaki bölgelerde sivil posta servisi kademeli olarak yeniden kuruluyordu ve İngilizler savaştan sonra kendi etki alanlarına düşen bölgeyi dört gözle bekliyorlardı. Bu nedenle, hem Irak`taki posta hizmetinin düzenli ihtiyaçlarını karşılamak ve hem de İngiltere`nin ülke ile ilgili iddiasını gözetmek için pul basılması isteniyordu. Ve böylece bu pullar doğdu: Bradbury Wilkinson pulları dirildi, uygun bir üst baskı verildi ve Irak a gönderildi.

Posta Pulunun Kısa Tarihçesi-İngilizlerin Musul&ndash Kerkük`ü işgali sırasında kullanılan Osmanlı Pulları

Musul vilayeti, Kasım 1918`de Hindistan Seferi Kuvvetleri D`nin kontrolü altın girdi ve İngiliz işgalini sorunu Irak`ın geri kalanında olduğu gibi burada da kendini göstermeye başladı. Ancak, Birinci Dünya Savaşı nın sonuçlanmasının ardından bölge belirsiz bir gelecekle karşı karşıya kaldı. Savaş sonrası bölge yerleşiminin ilk hali, Musul`u Fransızlara verdi, ancak bölge ile İngilizlere bastırması sonucu, Musul eyaleti İngilizlerin uhdesinde kaldı.

Bölgede işgal sırasında kullanılan pullar Bağdat taki Hükümet Binası`nda uygulanan bir üst baskı ile bir yere kazılmış ve hizmete basılmış olan Osmanlı gelir damgalarıdır.

Pullar, 1 Şubat 1919 tarihinden itibaren 1921 de stoklar tükenene kadar kullanıldı. Görünüşte hiçbir yerde bulunmamasına rağmen, eski İngiliz işgal pulları bölgeye yeniden tanıtıldı ve Musul meselesi sonunda 1 Eylül 1922`de geçersiz hale getirildi. Musul işgali sırasında kullanılan pulların serisi, altı puldan oluşuyor. İki ana çeşit vardır: Birincisi, ana pulların tamamen aynı tasarıma sahip olmakla beraber ortadaki olan 1 Anna değerindeki pul 5. Mehmet`in tuğrası yerine II. Abdulhamid`in (1876-1909) tuğrasını kullanmaktadır.'

Oral Avcı

`height=
Oral Avcı

İlk, orta ve lise öğrenimini Bağdat`a gören Avcı, Lise son sınıfı memleketi olan Kerkük`te tamamladı. 1977 yılında İstanbul`a gelen Avcı, 1978 yılında Boğaziçi Ü niversitesi Fizik Bölümü`nde tahsile başlayarak, 1983 yılında mezun oldu.

ABD`de 1 yıllık bir eğitim hayatından sonra 1984 yılında yurda dönen Avcı, Elektrik Mühendisliğini okumak için Yıldız Teknik Ü niversitesine katıldı, 1986 yılında mezun oldu. Mühendislik fakültesinde okurken, bir sanayi kuruluşunda part time` mühendis olarak çalıştı. Askerlik görevini tamamladıktan sonra, 1987 yılında bir Alman firmasında elektro-mekanik projelerle ilgili iki yıl görev aldı.

1989 yılında uluslararası bir firmanın Türkiye organizasyonunda Endüstriyel İşletmeler Otomasyon Sistemleri ile ilgili projelendirme ve satış görevlerinin yanı sıra, devreye alma ve mühendislik çalışmalarında bulundu.

Türkiye, Balkanlar ve Afrika`nın çeşitli ülkelerinde Mühendislik ve Müteahhitlik işlerini yapmak için 1992 yılında PİOMAK firmasını kuran Avcı, halen çalışmalarına devam ediyor.

Bilim ve Sanat Vakfı`nın ve Boğaziçi Yöneticiler Vakfı`nın kurucuları arasında yer alan Oral Avcı, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma ve Mimar ve Mühendisler Grubu derneklerinde üst düzey yönetici olarak görev aldı.