Her zaman olur mu bilmiyorum. Ya da her zaman olabilir mi!.. İnsanlar kendi hallerinin ifadesini doğrudan doğruya bulmakta güçlük çekerler. Güçlük çeker bir hale düşerler. Adını koyma güçlüğü çekerler duçâr oldukları çözümsüzlüğün,bunalımın, ifadesizliğin. Önce kendi kusurun, ondan sonra ötesi, dürüstçe varlığını görmek en kestirme yoludur bunun. Özeleştiri dediğimiz olmazsa olmaz insan şartının başlangıcı buradadır, bundadır. Bu toplumun büyük 'içtespitler' adamlarından Necip Fazıl`ın baş ilkesi de bu değil miydi? 'Nefs Muhasebesi' Necip Fazıl`ın sanat dilinde bu en çok tekrarlanan bir değerdir. Çile (eski, Senfoni) şiirinde ne diyordu

Lû gat, bir isim ver bana hâlimden,

Herkesin bildiği dilden bir isim.

Eski esvaplarım tutun elimden,

Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?

Eski hayatımızda şiirin imdada yetişmesi diyebileceğimiz, bir mantık doğmuştu. Ve bu, günlük hayatta işlerlik kazanmıştı.Fal bakmak anlamında, tefeül denir buna. Şiirle tefeülde bulunmak.

Mahlâsı Hâfız, lakapları ise Lisan ül-gayb (gaybın bilinmeyen dili) ve Tercüman ül-esrar olan Şirazlı Şemseddin Muhammed (1325-1390) öyle şiirler yazmıştır ki, yoldan geçen kafası sorularla dolu delikanlı, kız, adam, kadın, çocuk onlarda kendini görür. Bu nitelik ve çapta insanın muğlak dünyasına ayna olan bir kudret okyanusudur onun şiir dünyası. Fuzû li`de de bu soy bir 'hayat sözlüğü' gücü vardır. Yunus Emre zaten öyledir. Hafız`ın divanını açınca, içinden neye karşılık okuyorsan, artık karşına dikilen aynadan kaçamazsın.Bunun kaçamağı insanı kendi gözünde gülünçduruma düşürür artık.

Aynaya bakamayacak kadar egofil isen, Hâfız`ın divanını doğrulukla aç. İşte aradığın sıcaklık oradadır. Ama Hâfız`ın dilini de karşında çaresiz bırakmak olmaz!..

İşini, mesleğini,düşüncesini ve hatta sanatını kendine acıma zaafına araçedinemez insan-lar.

'S sistemi' nedir? Paul Foulquié `ye göre şudur: Sıyrılmak [işin içinden] fiilinin ilk harfi.-Zorlukların içinden çıkmak ve ya vasıtaların meşruluğunu fazla önemsemeden gayelere ulaşma sanatı. (çev. Cenap Ozankaya)

P. Foulquié A. Le Gall`in Caracté rologié adlı eserinin 259. sayfasından bir alıntı yapar.

'Şu mâhut 'S sistemi' özellikle erkeklere özgü bir müessesedir.'

Foulquié `nin Pedagoji Sözlüğü bizi bence bu çok ilginç'sıyrılmak' mastarı ile karşı karşıya bırakmış oluyor.

Pragmatizm`in negatifleşmiş noktası mı diye bir soru sorduruyor, insanın kendine. Ama kendimizi aldatmaya kalkışmayalım. Kendimize hakikî sorular sorabilecek sağlamlıkta mıyız? Bu da bir soru olmak zorunda. Pragmatizm, erdem ile uyumluluğuna henüz tam kanaat oluşmuş, bir felsefe hayat pürüzü olmadığı kabul edilmiş değilken, varın tam bir sürpriz olan 'S sistemini' siz hesap edin!..

*

Herkes kendine sormalı. Ben bu tanım karşısında nereye kadar kendime yönelik düşünmeyi gerçekleştirmeliyim? 'Böylelikle özeleştiri ihtiyacıma cevap vermiş olurum?' Aksi halde beni tuzu kuru diye görmez mi insanlar?

İş hayatında, sıyrılmak?

Devlet hayatında, sıyrılmak?

Edebiyat hayatında, sıyrılmak?

'S sistemi'ne ayarlanmış bir anlayışta da dış siyaset ve tarih açığı kaçınılmazdır.