Necip Fazıl`ın şiiri üzerine yazılmayan kalmadı neredeyse. O kadar önemsenmiştir. Sevmek niteliktir çünkü. Nicelik sayanlar yanılır ve yanıltırlar. TRT 2`de Pazar geceleri 'Önce Şiir Vardı' başlıklı Talat Halman, Mustafa Şerif Onaran ve Hilmi Yavuz`un şiir saati ilgiyle izleniyor. Onaran, soyadının gereğini yapıyor sanki Hilmi Yavuz`un şairlere yüklenmelerini göğüslercesine. Bir ara Mehmed  kif`in şiirini savunmak zorunda kalmıştı. Hilmi Yavuz bir şairin şiirini mutlak şiirsellikle tartmaktan yana. Güzel de, ölçüsü ne? Yakınlarda Ahmet Kutsi Tecer payına düşeni aldı, Onaran düzeltti. Doğrusu Hilmi Yavuz`un bir iki dizeyi çekip, 'Bu mu şiir?' dercesine sıygaya çekmesi, böyle bir programla örtüşmeyecektir. Bu dolaylı da olsa bal gibi 'Putları Deviriyoruz'culuk. Sayın şair, Necip Fazıl`ın şiirde 1934`ten sonra ölmeye başladığını iddia etmişti. Bunlar indî yaklaşımlardır. İsmet Özel`in, Cumhuriyet Dönemi`nin en orijinal şiiri Necip Fazıl`ın şiiri değil, Ziya Osman Saba`nın şiiridir demesindeki 'şaşırtıcılığı' anıştırmıyor mu? İki şair de 'burjuvaları şaşırtmak' ya da 'burjuvaları şaşırtınız' psikolojisi içersinde görünüyorlar. Bir yerde Nâzım Hikmet`in falsosunu sürdürür gibiler. Necip Fazıl küçümseme yıllar öncesinde, Meksika Sınırı programında Selahattin Yusuf`un Necip Fazıl`ı ikinci sınıf şair ilan etmesine kadar vardı.

Şair Celâl Fedai`nin şiir, şiir sanatı ve şair üzerine yaklaşımlarının bir araya toplandığı kitap Mühür Kitaplığı dizisinde, eleştiri-deneme alanının ilk yayını olarak Mayıs ayında yayınlandı. Celâl Fedai (d. 1972) bundan önce, 'şiirin rejenerasyonu' üzerine yazdığı poetik yazılarını Suyu Seveni Derin Batırın Irmağa adıyla2007`de bir araya getirmişti. Sözcükler İçin Savaş adını verdiği denemelerini yayına hazırladığı yeni yayınlana şiiri Savunmak`da haber veriliyor. Şiir kitaplarına gelince Şeytanın Günlüksüz Irgadı (2001), İmtiyaz Sahibi (2002), Parmak Boyanmış (2005). Bu kitabı Türkiye Yazarlar Birliği 2005 yılında yılın şiir kitabı olarak seçmişti. 15 sayı çıkan Merdiven Şiir dergisinin editörlüğünü Ali Ural ile birlikte yürüttü. İskeletimde Asılı Meyveler adını verdiği yeni şiir kitabını hazırlamakta olduğunu da kitapta haber vermiş.

Celâl Fedai`nin şiiri ne derece kaygı edindiğine şiir ve şiir sanatını izleyenler poetik yazılarını inceden inceye okuyarak karar vermelidirler. Şiir kitabı çıkarmak adeta içgüdü ile açıklanabilecek bir Türkiye`de, şiir sanatı üstüne düşünmek önemli oluyor. Günümüz Türk şiirinde poetika sağduyusunda bu önemlidir.

Spekülatörlere Karşı Şiiri Savunmak kitabının içindeki yazılardan önce bir önyazı var: 'Spekülatörlere Karşı Şiiri Savunmak İçin Savunu'. İroni taşıyan bir yazı başlığı. Ve apolojik kaygı ile yazılmış.

Her apolojide olduğu gibi ironisiz değil. Yazılar: 'Patetik Hâllerimden Bir Nebze','Nobran Şiir Geleneği Burada Yatıyor','Şiirde Şizofren Hayatta Mühendis','Şiirin Antolojisini Hatırlamak','Deformasyon, Yenilik ve Kuram Söylemlerinden Gına Gelmesine Karşın Şiir Sanatının Yeniden Tebarüzü ve Tebellürünün Güçlüğü Ü zerine'(bu denli uzun başlığın altında ne var?),'Yoruma Sığınmak Daha Ne Kadar?','Spekülatörlere Karşı Şiiri Savunmak'. Arada Fedai`ye sorular ve yanıtları bulunuyor. Kitabın İsmet Özel`e seslenen son bölümünde Deli Dumrul Şairi Faciayı İşaret Ediyor!(şiir) ve 24 Nisan 2001 ve 1 Temmuz 2001 tarihlerinde İsmet Özel`e hitaben yayınlanmış iki mektup. Son yazı 'Sözcükler İçin Savaş' çıkacak kitabının bağlamı içinde değerlendirilebilir.

Celâl Fedai`nin yüce olan adına içinde devinen kaygı onu sancılı bir ozan kılıyor. Şiirden şiir sanatına taşınan sorumluluk duygusu, göze aldığı çevre ilişkilerini gözden geçirmeyi açıklayacaktır. Çocukluğuna bir göndermeyle 'hakikat' [daima hakikatten yana olmaya çalışan sevgili babam Osman Fedai`nin ve tüm çelebiliğine rağmen skatolojiye (pislik edebiyatına) karşı durarak Şiir İdesini savunan Asaf Hâlet Çelebi`nin peşi sıra] diyerek kalem çalışmalarının ruhunu özlemiştir.

Şiiri 'rejenere' etmek (yenilemek, gençleştirmek) duyarlığı ile buna engel gördüğü tutumlara bir 'reaksiyon' gösterirken, şair 'reaktif'tir. Bütün karşı çıkışlarının kaynağı şu cümlesinde toplanmış durumda: '; Zaten ben de ondan ziyade meseleye vakıf olma cehdindekileri, değişebilir olanları düşünüp duruyorum. Onlardan umut etmek istiyorum. Sevinenlere gelince; İsmet Özel`i onlarla hiçbir zaman değişmem. Fakat kimseyi de İslâm şiir sanatını tininden üstün göremem'(a.b.ç.) İşte bu son cümle, Celal Fedai`yi keşfettirecek önemli bir sözdür. Ölçü bu olunca savunduğu ilkeler havada uçuşmayacak şeylerdir.

Mesele`yi bir de şiiri gözüyle görmekte yarar var: Şiir, dili olsa konuşsa belki şöyle derdi: 'Şiir (Sanatı) baskıya gelemez!.. Bir yanda Orhan Veli baskısı, ona karşı fakat karmaşık içgüdüsellikler yüzünden İkinci Yeni (kaynağı ve isimlendirmedeki müphem olan şey yüzünden), 1960`tan itibaren Nâzım Hikmet baskısı; Celal Fedai ise bir anlamda İsmet Özel baskısını imlemektedir. Görmek gerekir ki tuhaf bir İsmet Özelcilik psikolojisi bazı gençler için çekip götürücü olmuştur. İrdelenmemiş bir retoriğe dönüşmüştür. Bir irdelenmenin gerekliliğini savunanlar var ve özeleştiri serbestisini tanımayanları sorgulamaya başladılar. Poetik bağlamda şu soru sorulmalıdır meselâ: Bir 1960 kuşağı şairi olarak kabul edilen İsmet Özel`de 'benini İkinci Yeni`ye yayma tutumu' anakronik olmuyor mu? Metin Eloğlu şiirini kendi beğenisinde başa alışı İkinci Yeni kurucu şairlerine yöneltilmiş bir yansıtma sayılmaz mı? Çünkü Cemal Süreya`nın Papirüs dergisinde İkinci Yeni`ye ayırdığı sayısında, Mehmed H. Doğan elbette Eloğlu`na yer verecekti. Ne ki gelen yeni şiiri [Sezai Karakoç, Cemal Süreya, Ece Ayhan, Gülten Akın] selâmlamış bir şiir değildir Eloğlu şiiri. Şiir sanatı medyatik bir sözelliği istemeyecektir. Yazarak düşünelim.