ÖMER FARUK ÇAĞLAR

10 Mart itibariyle ülkemizde de görülmeye başlayan koronavirüs salgını ile mücadele kapsamında Türkiye, çok uzun zaman önce yaşadığı ve artık unutmaya başladığı sokağa çıkma yasaklarıyla tekrar tanıştı. Daha çok nüfus sayımları sırasında şahitlik ettiğimiz tek günlük sokağa çıkma yasaklarının en ciddi ve uzunu 12 Eylül 1980 darbesi sonrası yaşanmıştı. Yaşı 50 civarında olanlar bunu çok iyi hatırlayacaklardır. 12 Eylül 1980 sabah saat 05.00'ten 13 Eylül sabah saat 08.00'e kadar radyoda darbe marşları ve Kenan Evren’in darbe mesajlarını dinleyerek tam gün evde kalmıştık. İlk başta tam gün olan sokağa çıkma yasağı, 13 Eylül 1980 - 31 Mart 1981 tarihleri arasında her gün 24.00 - 05.00 saatleri arası, 1 Nisan 1981 - 1 Haziran 1981 tarihleri arasında her gün 01.00 - 05.00 saatleri arası, 2 Haziran 1981 - 31 Temmuz 1982 tarihleri arasında ise her gün 02.00 - 05.00 saatleri arasında uygulanmıştı.

Sokağa çıkmanın cezası çok ağırdı...

Tabi bugünkü sokağa çıkma yasağı ile 1980 yılında yaşanan ki arasında çok ciddi farklar var. 1980’de İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından uygulanan sokağa çıkma yasağına uymayanlar çok ciddi cezalara çarptırılırlardı. Başta dayak, daha sonra günlerce süren gözaltı öylesine büyük korku salmıştı ki, insanlar o günlerde bırakın dışarıya çıkmayı, pencereden dahi bakmaya korkarlardı. Salgın sebebiyle bugünlerde yaşadığımız sokağa çıkma yasakları belki de Türkiye tarihinin en uzun süre evde kaldığımız kısıtlaması olsa da cezai tedbirler 1980’le mukayese edilemeyecek kadar hafif.

4 gün evde kaldık

31 büyükşehir ve Zonguldak’ta daha çok hafta sonlarında uygulanan kısıtlamaların en sonuncusu 23 Nisan tatili sebebiyle 23 – 26 Nisan tarihleri arasında 4 gün olarak gerçekleşti. Türkiye tarihinin belki de en uzun süre evde kaldığımız bugünlerinde sokaklara çıkarak daha çok insanlarla birlikte görmeye alıştığımız İstanbul’un tarihi mekanlarını bu kez sizsiz yani insansız fotoğraflama imkanı bulduk.

Mısır Çarşısı öksüz, Eminönü meydanı sessiz

1600’lü yıllarda yapılan Mısır Çarşısı 4 gündür kapılarını kapamış durumda. Belki de yapıldığı tarihten bu yana geçirdiği onca badireye, yıkıma rağmen hiç 4 gün art arda kapılarını müşterilerine kapamamıştı.

Turistlerle dolup taşan Sultanahmet Meydanı’nda da durum farklı değildi. Normal zamanda bile insan selinden yürümekte bile zorlandığınız Sultanahmet Meydanı bugünlerde kuşlara ve köpeklere kalmış durumda.

Galata Kulesi yalnız

İstanbul’un önemli siluetlerinden, önünde her daim metrelerce sıra bulunan Galata Kulesi de bugünlerde çok sessiz. Yüzlerce yıllık tarihinde, işgalinden depremine kadar türlü sıkıntılara şahit olmuş olan Galata Kulesi de, aynı bizler gibi sanki koronavirüse hazırlıksız yakalanmış gibi.

Eyyüp Sultan Hazretleri güvercinlere emanet

İstanbul’umuzun manevi mihmandarlarından Eyyüp Sultan Hazretleri’nin kabri de bugünlerde mahzun. Normal zamanlar günün 24 saati yüzbinlerce kişinin dua ve niyaz için ziyaret ettiği Eyyüp Sultan Hazretleri’nin makamına bugünlerde sadece güvercinler göz kulak oluyor. Yine de Fatihalarımızı ve dualarımızı daha güzel günler için Eyyüp Sultan Hazretlerinin ruhuna hediye ediyoruz.

Üsküdar hala güzel..

İstanbul’un Avrupa Yakası böylesine sessizken, Anadolu Yakası da çok farklı değil. Her daim binlerce insanı ağırlayan Üsküdar Meydanı bugünlerde boş. Belki yılların yorgunluğuna iyi gelecek bu kısa ara ortalığı ıssızlaştırmış ama Üsküdar’ın o manevi havasına bir şey yapamamış. Hala güzel hala çok şahane Üsküdar. Boğazın incisi Beylerbeyi de çok farklı değil. Adeta Kuleli Askeri Lisesi’nin koruması altındaki bu şahane belde sessiz ama çok güzel. İstanbul sensiz de güzel dedik ya en başta. Evet belki insanlar olmayınca Boğaz’ın yunus balıkları sahile kadar indi, dokunulmayan çiçekler bir başka güzel açtı ama insansız yani sizsiz bir İstanbul çok da çekilesi değil. İnşallah memleketimiz kısa zaman içinde bu salgın hastalığı atlatır da İstanbul o eski coşkulu, cıvıl günlerine kavuşur.