İstanbul Sözleşmesi analiz yazımızı sonlandırıyoruz.

İstanbul Sözleşmesi`nde önemli bir madde daha var ( Md. 48/1) İmzalayan ülkelerin, 'sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere yasal ya da diğer önlemlerin alınması' yükümlülüğüdür.

Bu da uygulanmamıştır.

Sn. Süleyman Soylu 'Haksız bir ithamla karşı karşıya kaldık. Biz egemen bir devletiz. İstediğimiz uluslararası sözleşmenin altına imza atarız, istediğimizden çıkarız. Kadın haklarının teminatı sözleşmelerle değil, kanunlarla korunmaktadır kadına yönelik şiddette sıfır tolerans prensibiyle mücadele ediliyor. Kadına yönelik şiddet, insanlığa ihanettir. Kadına yönelik şiddette sıfır tolerans anlayışıyla ihtiyacı olan her an yanınızdayız' diye açıklama yaptı.

Bir yönü ile haklıydı sözleşme olmasa, kadınlar-çocuklar korunmayacak mıydı?

Ama, sözleşme daha 'katı kurallar' koymuştu.

Ve, uymayan madde varsa, zamanında çekimser kalınır ya da iptal ettirilebilirdi;

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Sn. Fatma Betül Sayan Kaya ise '6284 sayılı yasamız gereğince kadını koruma kararları yürürlükte. Yasalarımızda değişen bir şey yok. Yasalarımızda kadına karşı şiddet konusunda her şey mevcut. İstanbul Sözleşmesi nin feshedilmesi bu yasaları yürürlükten kaldırmıyor. İstanbul Sözleşmesi, bazı odaklar tarafından cinsiyetsizliğin ve kadın ile erkek düşmanlığının arka planı haline getirildi. Bu bakımdan sözleşmenin feshedilerek kadın hakları ve kadına şiddetle mücadele konusunda kararlılıkla çok daha iyi ve net adımlar atmaya devam edeceğiz.Ankara Sözleşmesi`nin hazırlıklarına başladık' dedi.(20.03.2021)

Fesh ile birdenbire ortaya çıkıp, 'hazırlamaya başladık' ifadesi inandırıcı olmadı. Çünkü, geçen 9 sene de Ak Parti, MHP ile, yeni bir sözleşme hazırlamalıydı. Onu tartışmaya açmalı, Meclise sunmalı ve sonra gerekirse İstanbul Sözleşmesini fesh etmeliydi. Şimdi, dış dünyaya ve AB ülkelerine karşı da etik olmadı. Oysa, İstanbul Sözleşmesi ismi bile, ülkemizin ve İstanbul`un tanıtımına vesile oluyordu.

Sn. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, konu ile ilgili olarak 'Bu kararımıza verilen tepkilere baktığımızda, asırlarca kadını insandan bile saymayan, bugün de dünyada kadına yönelik şiddetin, cinayetin, adaletsizliklerin en çok yaşandığı ülkeleri en başta görüyoruz. Kadını metalaştırma ve sömürme konusunda zirve yapanların, kadın haklarını savunma kisvesi altında bize yönelttikleri eleştirileri, acı bir tebessümle takip ediyoruz. Türkiye, tıpkı erkek gibi eşrefi mahlû kat olan kadının onurunu koruma, haklarını geliştirme, güvenliğini sağlama konusunda kimseden nasihat almaya ihtiyacı olmayan bir ülkedir.' dedi. (Ak Parti Kongresi/24.03.2021)

Sonuç:

  1. Ak Parti ve MHP ve destekleyen cemaatler, yoğun bir şekilde sözleşmeyi kötüleyerek, LBGT üzerinden vurarak, toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı çıkarak' kaldırılması için -karınca gibi- yoğun çalıştı ve kazandılar; Ama, 9 yılda bir örnek hazırlamadılar. Günün gerçeklerine/ihtiyaçlarına uyarak Sözleşmeyi imzaladığı, gönülden istemediği, şimdi de 'baskı sonucu kaldırdığı' kamuoyunca kabul gördü.
  2. Muhalefet, bir Ağustos böceği gibi yattılar. Sn. Erdoğan`ı tanıyamadıkları ya da tanımak istemedikleri için, 'İptal edemezler' diye umursamadılar. Sözleşmenin içinde 'LBGT ile ilgili maddelerin' olup olmadığını, neleri vurguladığını anlatamadılar. Hatta, bazı Belediye Başkanları LBGT`ye aşırı derecede destek verip, tepki aldılar.

Şimdi mahkemelere başvurup, sonuçalmaya çalışılacak. Boş yere enerjiler boşa akacak!..

Çünkü burası Türkiye, zamanın boşa aktığı, toplumsal konularda bile siyasilerin birleşemediği ve insan gücümüzün değerlendirilmediği güzel ülkem!...