Merhaba değerli okuyucularımız. İttifak gazetemizde Sözlü Tarih çalışmalarına başlıyoruz. Amacımız hemen her meslek ve meşrepten bu toprakları şenlendirerek âvâzelerini gök kubbeye Dâvut gibi salarak iz bırakan insanlarımızı günümüz neslinin irfanına arz etmek, sadırda kalmaz satırda kalır` mülahazasıyla kendilerinden tefeyyüz edeceğimiz şahsiyetlerin çalışmalarını, hizmetlerini, irfânî değerlerini, meslek sırlarını, sanat izzetlerini, zanaat kaabiliyetlerini, insanlık erdemlerini kayıt altına almak... Ve dahi insani, vicdani, ahlâkî güzelliklere ayna olmak. 

Böylesi mülahazalarla ilk Sözlü Tarih çalışmamızı Türk atçılığının ve yetiştiriciliğin yüzakı simalarından Vâlâ Sidar`a hasrettik. Vâlâ Sidar`ı mahdumu Kaan Sidar ile konuştuk. İttifak gazetemizin &ndash biiznillah- alametifarikası olacak sözlü tarih çalışmamızın hayır ve bereketlere vesile olması niyazıyla; Gayret bizden tevfî k Allah`tan;

Merhaba Kaan Bey. Öncelikle nazik ilginiz için teşekkür ediyoruz. İttifak gazetemizde ilk Sözlü Tarih çalışmamızı cennetmekân babanız Vâlâ Sidar`a hasrettik. Vâlâ Beye geçmezden önce okuyucularımıza kendinizi nasıl tanıtırsınız?

`height=

Öncelikle bu değerli çalışmada merhum babam Ahmet Vâlâ Sidar`a yer verdiğiniz için size teşekkürlerimi sunuyorum. 14 Eylül 1963 İstanbul doğumluyum.  Boğaziçi Ü niversitesi İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi Bölümü 1986 mezunuyum.  Uzun yıllar özel sektörde yurt içi ve yurtdışında yöneticilik yaptım, ayrıca İstanbul Ticaret Ü niversitesi`nde Misafir Öğretim üyesi olarak İşletme ve Uluslararası pazarlama dersleri verdim. Halen bir sivil toplum örgütünün genel sekreterliğini yürütüyorum. Evliyim,   Mehmed Alp adında 11 yaşında bir oğlum var.

Babanız nerede, kaçyılında kimlerin evladı olarak dünyaya gelmiş?

Babam Ahmet Vâlâ Sidar 12 Aralık 1933 tarihinde İstanbul Kadıköy Kızıltoprak`ta bulunan, dedemin dedesinden yâdigâr evde dört kardeşin en küçüğü olarak doğmuş.  

`height=

Dedem Ahmet Sedat Sidar, babaannem ise Ayişe Mihrinisa Sidar`dır. 

`height=

Validenizi de tanımak isteriz;

Annem Muazzez Sidar da 1 Temmuz 1942 İstanbul doğumlu. Annemin babası Vehbi Zaimoğlu ise Kosova Mitrovice doğumlu olup 15. Yüzyılda Kosova`nın fethinde görev alarak oraya yerleşen, aslen İzmir Torbalı kökenli Delizaimoğulları ailesine mensup. Balkan harbinde İstanbul` a yerleşmişler. Dedem Vehbi Bey hem Çanakkale hem de İstiklal Harbi gazisi. 

`height=

Annem henüz 3 yaşındayken babası vefat etmiş. Anneannem Hatice Hanım ise Selanik Vilayeti Serez Sancağına bağlı bir nahiye olan Demirhisar doğumlu; Onlar da yine Balkan Harbi`nde İstanbul`a göçetmek zorunda kalmışlar. Anneannemin babası Hacı Mustafa Efendi, Demirhisar`ın önemli tütün tüccarlarından. Hac sırasında Hicaz`da vefat etmiş. Anneannemin annesi Faika Hanım,  anneannem, ablası ve ağabeyleriyle birlikte Bulgar zulmünden kaçarak İstanbul` a gelmiş. Anneannemin ağabeylerinden biri de Çanakkale şehidi. 

Rahmetullahi aleyhim ecmain. Doğduğunuzda babanız kaçyaşını sürmekteydi?

Ben doğduğumda babam 30 yaşındaymış. İş nedeniyle yurtdışında olduğundan doğumuma yetişememiş. Hatta anneme Paris`ten gönderdiği doğum günüm tarihli bir kartpostal var, 'inşallah doğum öncesi döneceğim' diye yazmış. Ama yetişememiş. Dedem, babamdan önce davranıp adımı Rasih koymaya niyetlenmiş ama babam döndüğünde Kaan olmasına karar vermiş. Göbek adım İsmail de babaannemin babası Miralay İsmail Zühdü Bey`den geliyor. Dedemin altı torunu vardı ve içlerinde tek erkek ben olduğum için üzerime titrerdi.

Nerede oturdunuz?

Hayatımın büyük kısmını Kadıköy`ün semtlerinde geçirdim. Çocukluğum Kızıltoprak İstasyon Caddesi Hüseyin Paşa Çıkmazı`nda bulunan, dedemin dedesi Evkaf Nezareti Müsteşarı ve Sürre Emini Hacı Kamil Efendi`den (annesinin babası) yâdigâr köşkte geçti.  

Kaçodalı bir köşktü? Siz de bu sohbetlere iştirak eder miydiniz?

Köşkün oda sayısını hatırlamıyorum Sokağın asıl adı da Hacı Kamil Efendi`ymiş ama yine akrabamız olan Bahriye feriği Hüseyin Paşa`nın torunları bir punduna getirip sokağın adını değiştirtivermişler. Eski belgelerde Hacı Kamil Efendi olarak geçiyor. 

Hacı Kamil Efendi ile devam edelim;

Hay hay; Hacı Kamil Efendi Sultan 2. Abdülhamit`in emriyle Kızıltoprağı iskâna açarak 93 Harbi muhacirlerini buraya yerleştiren ve semte Kızıltoprak adını veren kişidir.  Semtin kırmızı renkli killi toprağı Bizans devrinden beri çanak çömlek yapımında kullanılırmış. Hacı Kamil Efendi`nin eşi, yani büyükannemiz de devrin önemli devlet adamlarından, maliye ve maarif nâzırı Zühtü Paşa`nın ablası Fatma Seher hanımdır. 

`height=

Az önceki sorunuza devamla köşkün oda sayısını hatırlamıyorum ama Büyükbabama verilen kısmı selâmlık bölümü. Çok geniş bir arazi üzerine yayılmış çok büyük bir köşk olduğu anlatılırdı. Büyükbabam buraya babaannemle evlendikten sonra yerleşmiş. Evliliklerinin ilk yıllarında dedemin babası Müderris Mehmet Ziyaeddin Bey`in köşkünde oturmuşlar, sonra buraya taşınmışlar.  Paralelde bulunan sokağın adı da Müderris Ziya Bey Sokağı`dır. Bu iki sokak arasında kalan arazi dedemin ailesine ait olup bugün de annem ve kızkardeşim dâhil birçok akrabamız burada ikamet etmekteler. Büyükdedemiz Marufizade Mehmet Ziyaeddin Bey`in babası Çankırı Maruf Köyü doğumlu Marufi Ahmet Efendi annesi ise Boşnak asıllı Fatma Hanım`dır. Ahmet Efendi delikanlıyken 1820`lerde köyünden kalkıp istanbul`a gelmiş. Çalışkanlığı ve talihin yardımıyla Mısır Çarşısı`nın varlıklı ve muteber zahire tüccarlarının arasına girmiş. Tek çocuğu olan büyükdedemin tahsiline önem vermiş.  Büyükdedem Mektebi Mülkiye`nin ilk mezunları arasındaydı. 

Evinizi nasıl tasvir edersiniz? Kaçodası vardı?

Çocukluğumu geçirdiği köşkün oda sayısını hatırlamıyorum ama çocuk gözüyle bir hayli büyük ve yüksek tavanlı olduğunu söyleyebilirim, güzel bir bahçesi vardı, bahçede taze yumurta almak için bir kümes ve bir de salıncak vardı. Kuyu ve tulumba da vardı hatta o tulumbadan su çekerken fotoğrafım da olacak.

`height=

Babanız Vâlâ Bey`e miras kalan bu evde kaçyıl yaşadınız?

Bu ev dedemin dedesinden kalma tarihi bir köşktü ve miras yoluyla dedeme kalmıştı. Ben bu evde beş yaşına kadar yaşadım. Ev zamana yenik düştüğünden ve tamir için çok ciddi bir masraf gerektiğinden dedem bir müteahhit ile anlaştı ve köşk yıkıldı. Biz de dedemin ablası Merzuka halamıza ait olan ve boş bulunan Erenköy Kazasker`de bulunan köşke geçici olarak taşındık. Burası halamın kayınpederi ve babaannemin de amcası olan Defterdar Emin  li Bey`den kalma, kocaman bir bahçe içinde yer alan muazzam bir köşktü. İçinde müştemilatı ve ahırları,   küçük bir köşk,  süs havuzları ve tenis kortu da vardı. Burada ikamet ettik, dedemi de 1968 yılının şubatında kaybettik. İnşaatın tamamlandığını göremedi maatteessüf.

Çocukluk yıllarınızda Kızıltoprak`ta mahalle kültürü yaşanmaya devam ediyor muydu?

Kızıltoprak`ta babamın amcaları, teyzeleri ve kuzenleriyle komşu olduğumuz için gayet yakın bir ilişkimiz vardı. Onun dışında diğer mahallelilerle de sıcak bir ilişki olduğunu hatırlıyorum. Komşularımız görmüş geçirmiş kişilerdi. Birbirlerini ziyaret ederler, gerektiğinde herkes birbirinin yardımına koşardı. Ben yetişemedim ama komşularımız arasında Hekim İsmail Paşa`nın kızı, ünlü bestekâr ve şaire Leyla Saz,  Mısır prensesleri Tevhide ve Vicdan,  Saraylı İncifer Hanım da varmış. Daha önceleri Büyükdedemiz Ziya Bey`in köşkünün müdavimleri arasında Ahmet Rasim, Neyzen Tevfik ve Udi şekerci Cemil Bey de varmış. Ayrıca Zühtüpaşa`nın oğlu ve büyükannemizin kuzeni Zahid Oraloğlu dayımız -eski Başbakanlardan Şükrü Saraçoğlu`nun kayınpederidir- yakın ilişkilerimiz bulunan kişiler arasındaymış.

`height=

Dedenizin mesleği neydi? Siz kendisine yetiştiniz mi?

Dedem Mekteb-i Mülkiye müderrislerinden, Maarif Meclisi Azası ve Saray-ı Hümayun Süfera Dairesi reisi, Afitabı Maarif Mektebi Kurucusu ve Mürüvvet Gazetesi Sahibi, Mevlevî tarikatı mensubu Mehmed Ziyaeddin Bey ile Hacı Kamil Efendi`nin kızı Sabiha Hanım`ın en büyük oğulları Ahmet Sedat Bey, Darülmuallimin Mekteb-i  lisi matematik bölümü mezunuydu. Ayrıca yetenekli bir amatör ressammış, devrin ünlü ressamlarından Şevket Dağ`ın öğrencisiymiş. 

Sizde eserleri var mı?

Birkaçtablosu bende mevcut. Yetenekliymiş ama üzerinde fazla durmamış.  Dedemin Merzuka adlı bir ablası ile Vedat ve Cevat adında iki erkek kardeşi vardı. Merzuka Hanım`ın eşi Denizyolları umum müdürü ve milletvekili Sadettin Serim, büyükbabamın hem eniştesi hem de babaannemin  amcasıydı. İki aile birbirinden kız alıp vermiş.  Sadettin Serim değerli bir bürokrat ve politikacıymış, milletvekili iken gençyaşta vefat etmiş. 

Dedem aslen matematik hocasıydı, uzun yıllar Ortaköy`de bulunan Deniz Ticaret Mekteb-i  lisi`nde hocalık ve yöneticilik yapmış ve buradan emekli olmuş. Bu okul şimdilerde İTÜ Denizcilik Fakültesi olarak faaliyetine devam etmektedir. 

Dedem bu arada 2. Dünya Savaşı yıllarında üçdefa askere çağrılıp toplam altı yıl kıta hizmeti yapmış ve topçu kıdemli üsteğmen rütbesiyle terhis olmuş. 

Dedenizi hatırlıyor musunuz?

Ben kendisini çok iyi hatırlıyorum. Bana çok düşkündü ve vefâtına kadar benimle yakından ilgilenir, yanından ayırmazdı. Elinden çok iş gelir, bana oyuncaklar yapar, birlikte uçurtma uçurur, masallar anlatırdı. Erenköy`deki köşkün bahçesine benim için küçük bir kulübe bile yapmıştı. Çevresinde sevilen ve sayılan bir kişiydi gençliğinde Fenerbahçe`de sol açık olarak oynamış Zeki Rıza Sporel ile takım arkadaşıydı. Ayrıca yine Fenerbahçe`nin başkanlarından Sait Selahattin Cihanoğlu da yakın arkadaşıymış. 

Balık ve kara avına meraklı olan dedem ayrıca at meraklısı ve iyi bir biniciymiş. İnançlı bir kişi olan büyükbabam beni sık sık yanına çağırıp okur üfler, cebinde taşıdığı gülyağı şişesini çıkarıp ellerime sürerdi. O gülyağı şişesi şimdi bende ve 50 yıl sonra bile hâlâ mis gibi kokuyor. Dedemin bir özelliği de mükemmel Karagöz oynatmasıymış. Bahçeye perdeyi kurar, kardeşlerine ve mahallenin çocuklarına Karagöz oynatırmış.  Ben ona da yetişemedim doğal olarak. Büyükbabam fotoğrafa çok meraklıydı. Çektiği filmleri evde bulunan karanlık odasında kendi tab ederdi.

Babam 4 kardeşin en küçüğü; Ablaları Selma ve Nejla halalarım ve ağabeyi, amcam Mehmed Ziyaeddin Beyi`n bu vesileyle adlarını analım. Hepsi de ahirete intikal ettiler. 

Mekânları cennet olsun. 

YARIN: Kahyâlar, dadılar, halâyıklar arasında afacan;