Sözlü Tarih Vâlâ Sidar yazı dizimizin ikinci bölümünün öznesinde siz değerli okuyucularımızı Vâlâ Sidar`ın çocukluk yıllarına, Kızıltoprağa götürüyoruz;

İbrahim Ethem Gören: Kaan Bey, Vâlâ Beyin ilk çocukluk yıllarına dair neler biliyorsunuz?

Kaan Sidar: Babam ele avuca sığmayan çok sevimli, canayakın ancak bir o kadar da yaramaz ve afacan bir çocukmuş. Elinden sapan eksik olmaz kuş avlar, mahallede kırmadık cam çerçeve bırakmazmış. Dedem camcıya para ödemekten bıkmış eve tabakayla cam almış. Akşam işten yorgun argın döndüğünde o gün kimin camı kırıldıysa gider değiştirirmiş. Bu cam kırma işi büyük bir skandala sebep olmuş.

Nasıl bir skandaldan bahsediyorsunuz?

Şöyle; Evimizin yakınlarından geçen demiryolu boyunca sapanla kuş avlamaya çıkan babam o sırada geçen trenin camlarından birine nişan alıp camı tuzla buz etmiş. Tren derhal durmuş. Meğerse bu tren İstanbul`a gelen Milli Şef İsmet İnönü`nün özel treniymiş ve suikast girişimi var zannıyla büyük bir telaş yaşanmış. Tabii durum anlaşılmış ve babamı karakolda büyükbabam işten dönene kadar misafir etmişler. Tabii babam karakolda da boş oturmamış akşama kadar polislerle ahbap çavuş olmuşlar. Merhum şeytan tüyü` var dedikleri cinsten bir kişiydi. Dünyada İkna edemeyeceği, gönlünü çelemeyeceği kişi yoktu. 

Bu durumda babanız kimden çekiniyor?

Babam en çok harp gazisi, miralay tekaüdü ve merhametli ancak görünüşte çok sert bir kişiliği olan dedesi İsmail Zühdü Bey`den çekinirmiş. 'Deden geliyor' dediklerinde derhal ortadan kaybolurmuş. Babamın at sevgisi fıtrî , yani yaradılıştan gelmekteydi. Babaannem ona masal niyetine kendi dedesinin yetiştirdiği atları anlatır, babam da insan bu kadar attan hiçolmazsa birini bana saklamaz mı?` diye hüngür hüngür ağlarmış. Babam biraz büyüyüp de sütçünün atını kaçırmaya başlayınca kendi de ata meraklı olan büyükbabam birkaçtane binek ve koşum atı satın almak zorunda kalmış. 

`height=

Babam tahsil hayatında da oldukça haylaz bir öğrenciymiş. Yaramazlıklarından bıkan öğretmeni çareyi babamı sınıf başkanı yapmakta bulmuş. Sık sık okuldan kaçıp avarelik ettiği için babaannem babamı okul yolunda gizlice takip eder okula gittiğinden emin olurmuş. Babamın bu haşarılığı bir defasında da az kalsın bir faciaya neden oluyormuş. 

Hayy Allah;

Amcaoğlu, sonradan kaymakamlık ve mülkiye başmüfettişliği yapan Semih Amca`yı kandırıp paraşüt niyetine şemsiye bağlayıp evin çatısına çıkarmış. Semih Amca şemsiyeden bozma paraşütüyle çatıdan atlamak üzereyken babaannem yetişip son anda faciayı önlemiş. 

`height=

Hayy Allah;

Rahmetli babaannem tahsilli, Almanca ve Fransızcayı iyi derecede bilen, piyano çalan, çok iyi yetişmiş bir hanımefendiydi.  Fakat babamla baş etmekte çok zorlandığı da bir gerçek;

Çocukluk ve sonrasındaki tahsil hayatında arkadaşları kimlerdi?

Babamın çocukluk arkadaşları öncelikle kuzenleri Kaymakam ve Mülkiye Başmüfettişi Nezih Sansoy, ortopedi müteahhısı Dr. Nezih Sansoy,  Fatoş Sansoy, Emel ve Bülent Yalmanoğlu kardeşler, Mısır prensesi Vicdan Moralı`nın Oğlu Salahaddin Moralı idi. Fakat o kadar çok arkadaşı vardı ki hangi birini sayacağımı bilemiyorum. Tabii çoğunluğu semtin çocuklarıydılar. Aynı zamanda okul arkadaşlarıyla da dostluğunu sürdürürdü. Her kesimden arkadaşı olduğunu söyleyebilirim. Okul arkadaşları arasında sıra arkadaşı Şehit Pilot Cengiz Topel`i ve ünlü Mit`çi Hiram Abas`ı da sayabilirim. 

Vâlâ Bey nasıl bir ortamda yetişmiş?

Babamın yetiştiği ortam çok kalabalık bir aile ortamı yanyana köşklerde yaşayan babaanne, anneanne, büyükbaba, amcalar, teyzeler, enişteler,  kuzenler ve diğer aile büyükleri;  

`height=

  Ayrıca kahyâ, dadılar, lalalar, erkek ahçı, bahçıvan, halayık, ahretlik gibi aileden sayılan çalışanların da bulunduğu bugünkü çekirdek aile ortamıyla kıyaslanamayacak kadar kalabalık bir ortamda yetişmişler. Bu arada ilginçbir detay paylaşayım. 

Lütfen, buyurunuz Kaan Bey;

Babaannem Mihrinisa Hanım`ın dedesi ve Nakibüleşraf Rıfat Efendi`nin oğlu Reşat Bey, eve halayık almak üzere esir pazarına gitmiş. Tabii, esir pazarları ve köle ticareti dönemlerin bir realitesi; Reşat Beş, Kafkasya`dan satılmak üzere bir aileden getirilen bir kişiyi satın almış. Aile, satınalınan halayık ile vedalaşırken manzara büyükdedemize çok dokunuyor ve birbirlerinden ayrılmalarına kıyamayıp bütün aileyi satın alıp eve getiriyor ve yıllarca evin ferdi gibi çalışıyorlar. Bu ailenin son ferdi Hüsnifer Kalfa babaannem evlendiğinde sağ imiş. 

Mezkû r aileye ilişkin fotoğraflar var mı?

Bir fotoğrafı olacak bulursam paylaşırım. Yine, evin ahretliklerinden Hatçe ve Saadet hanımlara da ben yetiştim ve tanıdım. Yine, babamın dadısı Ferhunde Hanım`ın çocuklarını da tanıdım.  Memleketleri olan Bolu`dan İstanbul` a her gelişlerinde mutlaka babamı ziyaret ederlerdi.

Hangi okullarda okumuş, hangi hocalardan feyz almış?

Babamın okulla arası hiçbir zaman iyi olmamış. Fırsat buldukça okuldan kaçarmış. İlkokuldan sonra Fransız Okulu Saint Joseph`e başlamış, haşarılığı yüzünden oradan alıp Kadıköy Orta Mektebi`ne yazdırmışlar, ardından Haydarpaşa Lisesi`ne devam etmiş ama bitirememiş. Orta mektepteyken Profesör Hasan Köni`nin annesi Fındık Hoca` lakaplı öğretmen, çok haşarı ve derslerinde başarısız olmasını rağmen babamı çok severmiş. 

Evinize babanızın arkadaşlarından kimler gelirdi? 

Az önce de belirttiğim gibi babamın çok geniş bir arkadaş çevresi vardı.  İsim isim sayamayacağım ama Av ve yelken camiasında, okul ve mahalleden, daha sonra atçılık camiasından birçok arkadaşı vardı ve arkadaşlıkları uzun soluklu olduğundan birçoğunu ben de tanıdım. 

`height=

'Evimizden misafir eksik olmazdı.'

Evimizden misafir eksik olmazdı. Soframız babamın yanında çalışanlar dâhil herkese açıktı. Babam deniz ürünlerine çok düşkündü, evimizde haftada 3-4 gün balık yenirdi ki hâlâ öyledir. Babam mutfağa girip balık pişirmeye ve bilhassa salata yapmaya ve hazırladıklarını dostlarına ikram etmeye bayılırdı. Aslında o da dedemden gelen bir alışkanlık.

Babanız arkadaşları ve misafirleriyle neler konuşurdu, sohbetlerin öznesinde genellikle ne/neler olurdu?

Sohbetlerde siyaset dışında her konu konuşulurdu. Babam milliyetçi, vatansever bir kişiydi. Siyasi görüşü önce DP sonra Adalet Partisi ve ANAP çizgisindeydi, birçok politikacı, bakan, milletvekili, asker arkadaşı vardı, ama politikaya özel bir ilgisi yoktu. İş hayatında da çok başarılıydı ama hırslı, harî s bir kişi değildi, eli çok açık olduğundan tasarrufa, birikime hiçönem vermezdi.

Siz de bu sohbetlere iştirak eder miydiniz?

Ben aklım ermeye başladıktan sonra sürekli babamın yanında oldum. Beni yanından ayırmaz, okul zamanı haricinde yâveri gibi her gittiği yere götürürdü. Dolayısıyla arkadaşlarını tanıma, sohbetlerini dinleme imkânım oldu.  Babam hareketli ve maceracı bir mizaca sahip olduğundan benim için de çok eğlenceli oluyordu.

Babanız tarafından hangi akrabalarınız var/vardı? Ne sıklıkla görüşürdünüz? Şimdiki zamanda akrabalarınızdan kimler hayatta?

Baba tarafından iki halam bir de amcam var, yakın oturuyorduk ve sık sık bir araya geliniyordu. Hepsi rahmetli oldular, hayatta olan yok. 

Rahmetullahi aleyhim ecmaî n;

Annem sağ, benden üçyaş küçük kızkardeşim var, annemle birlikteler. Kardeşim dışında dört kuzenimin  tamamı  hanım, tek erkek  benim. Kuzenlerle irtibatımız var ama herkes kendi gailesiyle meşgul, zaman zaman düğün, cenaze, bayram vesilesiyle buluşabiliyoruz.

Vâlâ Bey tahsil hayatından sonra askere gidinceye kadar neler yapmış?

Babamın dayısı Makine Mühendisi Reşat Sarıoğulları`nın babam üzerinde büyük etkisi olmuştur. Reşat dayımız aslında babaannemin teyzesi Azize Hanım`ın oğludur. Reşat dayının babası Binbaşı Ahmet Bey de Harbiye Nezareti`nde Enver Paşa`nın maiyetinde görev yapan ve harp sırasında Almanya`dan Türkiye`ye silah ve cephane naklinin başında bulunan subaymış. Reşat dayı okuldan çıkar çıkmaz Harbiye Nezareti`ne gider Enver Paşa`nın özel izniyle paşanın şoförü nezaretinde makam otomobiline biner, sağını solunu kurcalar oynarmış. Azize Hanım ve en küçük oğlu Nejat 1918`de İspanyol gribi salgınında arka arkaya vefat edince Reşat dayı ve kardeşi Vedat dayıyı babaannemin annesi Emine Hanım büyütmüş bu yüzden dayı olarak hitab edilirdi. 

İstanbul Erkek Lisesini bitirdikten sonra Almanya`ya makine mühendisliği okumaya gitmiş ve otomobil sevdası da böylece başlamış. Reşat dayı tahsilini tamamladıktan sonra Türkiye`ye dönüp müteahhitliğe başlamış, bu arada Türk otomobil sporunun öncülerinden biri olmuş. 

`height=

Babama da otomobil tutkusunu aşılayan Reşat dayı olmuştur. Zaten babam Reşat dayıyla şaşılacak kadar karakter benzerliklerine sahip bir kişiydi. Babam henüz çocukken Reşat dayı arabasının anahtarlarını özellikle ortada bırakır babam da arabayı kaçırıp mahallede tur atarmış. Tabii danışıklı dövüş olduğunu söylemeye gerek yok. Bu renkli hayat babamı okuldan iyice soğutup dayısının peşine takılmasına neden olmuş. Birlikte krom madeni işletmişler, Türkiye`nin her yerinde ihaleler alıp fabrikalar,  karayolları ve kamu binaları inşa etmişler.  

Babanız o tarihlerde kaçyaşlarını sürüyor?

Babam o zamanlar 16-17 yaşında bir delikanlı... Reşat dayının çocuğu olmadığı için babamı oğlu gibi benimsemiş.  Birlikte ilk defa düzenlenen Türkiye otomobil yarışına katılıp birinci bitirmişler. Babam bu arada bir de Ölüm Yarışı adında bir filmde bir jokeyi canlandırıp başrol oynamış. Bu arada Dayımız 2008`de 103 yaşında iken vefât etti. 100 yaşına kadar çalıştı, projeler çizdi. En son Rüzgâr santralları projeleriyle ilgileniyordu.

Allah rahmet eylesin; Babanızın askerliğini de konuşalım;

Babam askerliğini Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı`nda yapmış.  Bu da çok hoş bir hikâye. 

`height=

Dinlemek isteriz;

Babam askerlik şubesinde işlemlerini yaptırmak üzere sıra beklerken dedem de dışarıda bir duvarın dibinde onu bekliyormuş. O sırada yanında bir cip durmuş, cipten bir kurmay Albay inmiş. Meğerse bu albay o zamanın Muhafız Alay Komutanıymış ve şubenin karşısında oturan ablasını ziyarete gelmiş.  Duvarın dibinde bekleyen dedem albayın dikkatini çekmiş ve ayaküstü sohbet etmişler. Kısa sohbetten sonra albay babamı görmek istemiş. Adını not edip siz merak etmeyin, ben onu Çankaya`ya yanıma aldım` demiş. Kısmete bakın.

YARIN: Vâlâ Sidar: 'Allah ölene kadar kapımdan atı eksik etmesin.'