Dünyada ölüm oranlarına baktığımız zaman kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölüm, halen birinci sırada. İkincisi kanser hastalığı;

Ve bu iki ön plandaki hastalığı incelediğimizde bunların ortak bir noktası var.

Bu ortak noktaya gelmeden önce şöyle çevremize baktığımızda kişiden kişiye değişen vakalarla karşılaşıyoruz.

Bazen çok kilolu hasta oluyor. Bu hastada yağlanma oluyor, damarları tıkanıyor vb. kalp krizi geçiriyor. Buna aşırı kiloyu bir sebep olarak değerlendiriyorken bazen kilolu olmayan, son derece sağlıklı görünen bazılarında da bir bakıyorsunuz kalp krizi oluşuyor.

Hatta dün tahlilleri tetkikleri tertemiz gözükürken bir spor salonunda, orada burada bir kardiyak arrest -kalp durması &ndash geçiriyor. Yine hatırlarsak İTO Başkanı rahmetli İbrahim Çağlar da mide rahatsızlığı ile gitmişti hastaneye. EKG çekilmiş ve gaz sıkışması diyerek ilaçverilmiş eve gönderilmişti. Eşi ilaçları almaya gittiği sırada İTO Başkanı araçta yine kalp krizi geçirmişti. Eczaneden dönen eşi Çağlar ı apar topar tekrar hastaneye götürmüştü. Burada 'bir anjiyo yapalım' diyorlar. Anjiyoda bir damar tıkalı çıkıyor Yoğun bakımda tutalım derken yarım saat sonra, tak tekrar kriz geçiriyor. Tekrar anjiyo yapıyorlar bütün damarları tıkanıyor. Yarım saat önce açık olan damarlar tıkanmış oluyor. Bu ve benzer haller saymakla bitmez;

Yine yakın zamana kadar son derece sağlıklı bir insan, bir bakıyorsunuz bir anda kansere yakalanmış ve kısa bir süre sonra kaybedilmiş.

Ama öte yandan bakıyorsunuz kilolu tombik bir adam ama ömür boyu sağlıklı. Ne kanser oluyor ne kalp krizi geçiriyor. Baktığınız zaman tansiyonu normal. Kan şekeri normal, her bir şeyi normal.

O zaman sağlıkçılar olarak bildiklerimizle,tezlerimizle yaşananlar arasında ister istemez tezada düşüyoruz.

Tamam, çoğunlukla kilolu ve göbekli olanlarda kalp krizi riski fazla ama bir taraftan da bu veriler yüzde yüz yerine oturmuyor. İşte burada kişinin bünyesinin özelliği söz konusu oluyor;

Nedir bünyenin özelliği?

Bünyede meydana gelen serbest radikaller dikkat çekiyor;

Şimdi konuyu özetleyelim. Bir insan kiloludur ama vücutta antioksidan sistem çok iyi çalışır ve vücutta serbest radikal üretilmezse, bu insan kalp damarrahatsızlığı açısından tehlikede değildir. İşte buna Koenzim deniliyor, OMEGA 3 deniliyor, OMEGA 6 deniliyor vücuttaki homoestazi dediğimiz içdengenin oluşmasını, sistematiğini bir şekilde serbest radikallere getirip dayandırmak zorundayız;

Yani serbest radikal, vücutta dengede tutulduğundavücut sağlıklı olmaya sağlıklı kalmaya devam edecektir.

Ama serbest radikaller &ndash ki vücutta kontrolsüz serseri yapılardır- kontrol edilemez hale geldiğinde gidip nereye vuracağı belli olmaz. Bunlar gidip kalbe vurabilir, gidip beyne vurabilir, gidip karaciğere vurabilir, gidip beyne vurabilir; Serbest radikalleryönünden kontrolsüz bünyelerde kalp hastalıkları,kanser hastalıklarının riski çok çok artmaktadır.

 

Vücudun teröristleri serbest radikaller.

Serbest radikallere kalp damar organları başta olmak üzere vücudun anarşistleri diyebiliriz. Çünkü nereye vuracağı belli değildir. Bir anda beyne vurabilir. Sağlık açısından vücudun en zayıf noktası neredeyse gidip oradan vurabilir. Kimisinde böbrek zayıf, kimisinde kalp zayıf, kimisinde pankreas zayıf, kimisinde beyin zayıf, kimisinde bağışıklık sisteminde problem var, kimisinde B ve T Lenfositlerinde kanser yapabiliyor.

Dolayısıyla bizim burada dikkat ettiğimiz konu hep serbest radikallerdir.

 

Serbest radikallerin temeli alerjidir

Serbest radikallerin temeli nedir peki? Serbest radikal oluşmasının özü alerjidir. Alerjik bünyede serbest radikaller felaket derecede artmaktadır.

Alerji derken kaşıntı, kızarıklık, nefes darlığı gibi sonuçlardan söz etmiyoruz.

Akupunkturun en temel etkilerinden birisi bağışıklık sistemini düzenler. Alerjik reaksiyonları düzenler, dengeler. Bunları dengeleyip düzenlediğiniz zaman vücutta serbest radikallerin, serseri radikallerin,anarşist radikallerin önünü kapatmış olursunuz.

Bakın tercih veya tavsiye edilmesi anlamında konuşmuyoruz. Kişinin kan kolesterol seviyesi de yüksek olabilir, kan basıncı da yüksek olabilir, kilolu da olabilir karaciğerinde hafif yağlanma da olabilir. &ndash Elbette bunları iyi olarak örneklemiyoruz&ndash ama genelde serbest radikal vücutta az ise üretilmiyorsa veya vücudun koruyuculuğu varsa bu vücudun kalp ve benzeri hastalıklar yönünden korunması en üst seviyededir.

Bazen görürsünüz böyle tıknaz tombili tombili ama neşeli keyifli insanlar vardır. O neşeli insanlar şen şakraktır. Elbette bu mutluluğu sadece serbest radikallere getirip dayamayacağız. Aynı zamanda insandaki duygu durumun da sağlıkla yakından ilgisi vardır.

Birisi A tipi kişilik yaşar, sürekli gergindir. Sinirlidir, sürekli agresiftir. Sürekli melankoliktir. Sürekli kanında kortizon yükselmesi sağlanır. Bu durum neye sebep olur? Yükselmiş olan sürekli kortizon vücutta yıpranmayı, yaşlanmayı damarlarda oksitlenmeyi sağlar. Damarlardaki ve organlardaki oksitlenme sonucu ortaya çıkan maddelere serbest radikaller diyoruz.

 

Antioksidanlar üstün olmalıdır

Vücudun sağlıklı ve dengeli olmasında antioksidanlaryeterli ve üstün olmalıdır. Antioksidanlar eğer oksidanları nötralize etmede yetersiz kalırsa, oksidan/antioksidan arasındaki denge oksidanlarınlehine bozulur. Bu dengenin oksidanlar lehine bozulması literatürde oksidatif stres olarak ifade edilen doku hasarına yol açar.

O yüzden biz antioksidan gıdalar, maddeler, besinler almaya çalışıyoruz. Ama unutmayalım ki spor da bir antioksidandır. Sağlıklı beslenme de bir antioksidandır. İbadet de, mutluluk, huzur, sevgi,şefkat de; Bunların hepsi antioksidandır.

Çünkü toplumda rahat ve huzur kalmadığında anarşizm başladığı gibi vücutta da antioksidan seviyesi azaldıkça bu anlamda anarşizm başlar.

Biz hem homoestazi dediğimiz içdengenin sağlanması, besin mineral yönünden vücudun faydalı ve zararlı gıdalar yönünden dengelenmesi hem de içsel huzurun oluşmasını sağlık için her şeyden önemli olarak değerlendirmek durumundayız.

Bunların yanında karaciğerin yağlanmaması, metabolik sendromların oluşmaması önemli bir aşamadır. Daha önceki yazılarımızda da söyledik&ndash çok sıra dışı olanlar hariç- karaciğer yağlanması yaşanmadan hiçbir kalp damarı tıkanmaz. Eğer karaciğer yağlanır metabolik sendrom başlar ise ardından damar tıkanıklıkları gelir. Çünkü karaciğerin yağlanmaması sağlıklı olması damar içerisindeki oksidasyonu önler. Temizleyici bir organdır çünkü. Ama karaciğer yağlanınca artık kendisiyle mücadele eder, sorumlu olduğu organlara fayda sağlayamaz olur ve vücuttaki serbest radikaller çoğalır; O sebeple kalp krizi geçiren hastaların karaciğer enzimlerine direkt bakılır, karaciğer ne durumda diye;

 

Akupunktur yine ilk akla gelen yöntem

Dolayısıyla bunların hepsini toparladığımız zaman; Bize hastalarımız ister A şikâyetiyle, ister B şikâyetiyle, ister C şikâyetiyle hangi şikâyetle gelirse gelsin bu hastalıkları tedavi ederken bu hastaların vücudunda serbest radikallerle mücadele etme ivmesi de kazanılmış olmaktadır.

'O yüzden kalp damar hastalıklarına ve kanser hastalıklarına karşı bilinen tedavi yöntemleri içerisinde en yüksek koruyucu yöntem olarak akupunktur en önce akla gelen tedavilerdendir' demektedir Uz. Dr. Nüzhet Ziyal Hoca.

O yüzden Sağlık Bakanlığımıza arz ederiz ki imkân dâhilinde aslında her vatandaşımıza senede hiçolmazsa 15 seans akupunktur tedavisi imkânı sağlansa. İnsanlar tedavi olsa. Çünkü akupunktur birçok riskin önüne geçilebilecek bir yöntem. Vücutta içteki var olan doktoru uyaran bir yöntem. Bu açıdan da iş adamları, yoğun tempoda çalışanlar vb. herkes için geçerli olduğu gibi siyasetçilerimiz ve devlet adamlarımız için de akupunktur ihmal edilmemesi gereken en doğal tedavi yöntemlerinden biridir.