Kimi kültürlerde ölümden sonraki hayat için mezarlara ölülerin öte dünyada kullanması için hazineler gömülür. Defineciler hep mezar taşlarını kazarlar orada define ararlar. İslam&rsquo da ölülerle beraber mahiyeti ne olursa olsun, eşya gömülmesi yoktur. Kul, Allah&rsquo ın huzuruna doğduğu gibi gidecektir. Onun için Müslüman mezarında define aramak boşunadır. Bu Kanuni gibi bir cihana nam salmış bir hükümdar da olsa değişmez.

Beni her zaman düşüncelere sevk eden şu tarihi hadiseden bahsedeceğim bugün.

Kanuni Sultan Süleyman 1566 yılında son seferine çıkmadan önce, veziri Sokullu Mehmet Paşa&rsquo ya, ceylan derisi kaplı bir bohça içinde bazı kağıtlar emanet etmiş, eğer emri hak vaki olursa, naaşı ile birlikte o bohçanın da gömülmesini istemişti.

Son seferi olan Zigetvar kuşatmasında Kanuni ölür ve gömülmek için Ulu Hâkan Kanuni Sultan Süleyman&rsquo ın cenâzesi, dört yüz muhâfızın nezâretinde İstanbul&rsquo a getirildi. Süleymâniye Câmii&rsquo nin musallâtaşına kondu. Cenâze namazı beş yüz müezzinin, tekbirleri birbirlerine aktarmaları ile kılındı. Cemaatin arka ucu Fâtih Câmii&rsquo ne dayanıyordu. Ve cenaze kabre koyulurken Kanuni&rsquo nin hayret ettiren vasiyeti ortaya çıktı!.. Sokullu Mehmet Paşa, İstanbul&rsquo a geldiklerinde, devrin meşhur Şeyh-ül İslâm&rsquo ı Mehmet Ebussû d Efendi&rsquo ye padişahın vasiyetini söyler ve ceylan derili bohçayı verir. Cenaze namazını kıldıran Mehmet Ebussû d Efendi, Nakî b-ül-eşrâf Taşkendli Muhterem Efendi&rsquo ye şu soruyu sorar:

İslam&rsquo da eşyanın naaş ile gömülmesi yoktur. Padişah vasiyeti dahi olsa hakikat budur. Kaldı ki bizlerin asıl vazifesi, emreden ve hükmedenlerin şeriata aykırı arzularına mani olmaktır. Ne buyurursunuz?

Ü lema Müfti-ül Enâm&rsquo ın teklifini kabul eder ve Kanuni Sultan Süleyman&rsquo ın naaşı ile gömülmesini istediği ceylan derili bohça açılır.

Ceylan derili bohçadan çıkanlar, Kanuni&rsquo nin tahta çıktığı günden son seferine kadar yaptıklarının şeriat ve kanunlara uygun olduğuna dair verilmiş fetvâlardır.

Selanikli Mustafa Efendi tarih kayıtlarında bu fetvaları teker teker gören Ebussû t Efendi&rsquo nin, cenazeye kapanıp hıçkıra hıçkıra ağladığını 'Süleyman&hellip Süleyman&hellip sen kendini kurtardın&hellip bizleri kimler kurtaracak?' diye feryat ettiğini anlatır.