-15 AĞUSTOS 2008-

Rusya, Avrupa`ya doğru uzanmakta olan yayılmacılığına veda etmeyi kabul edemeyen bir psikolojiyi yaşamaktadır. Sovyetler Birliği devrinde 'sıcak denizlere inme' Rus idealinin evrensel boyuttaki iftihar sözlerinin en meşhuru idi. Karadeniz bir içdeniz gibidir, en azından uzak Avrupa devletleri için sahiplenilmesi abes bir denizdir. Ruslar Bulgaristan, Romanya, Ukrayna-Kırım-, Gürcistan kendi sultaları altında iken Karadeniz onlar için bir göl mesabesinde idi. 17. yüzyılın başlarına kadar Osmanlıların kontrolünde olmuş bir deniz.

Osmanlı-Rus rekabeti 15. yüzyılın ikinci yarısına kadar çıkar. Karadenizde kıyı kapmaları ise epey zaman almıştır temkinli ve adım adım ilerlemek isteyen bir devlet olmuştur tarihte.

1980`lere kadar Akdeniz hayalleri gören Sovyetler Birliği`nin yerinde şimdi Karadeniz`e bile veda etmek korkusu çeken bir Rusya Federasyonu vardır.

Uzun tarihî süreçlerin yaşattığı miras kalmış duygular ihmal edilmemesi gereken şeylerdir. İnsanlar için olduğu kadar, milletler için de bu böyledir.

Ruslar, iklim ve coğrafyalarının bir özelliğine dayanarak ayıyı millî bir timsal gibi kabul etmektedirler. Büyük imparatorluk hayallerinin, BüyükPetro`dan (Osmanlı, imkânsızı gerçekleştirmek isteyen bu çarı küçümseyerek değil, büyümseyerek Deli Petro diye anagelmiştir) gelerek 1990`ların başında sona erdiği günde, belki kendini yaralı bir ayı gibi görmek istiyor, hatta bundan gizli bir gurur duymaktadır, diyebiliriz.

Rusların, emperyalist alışkanlıkları devam ederken, Amerika`nın imparatorluk hevesleri giderek artmaktadır. Amerika`nın sınır tanımaz iştahları, aslında İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği`nin yerini de almak istiyor.

Elbette Karadeniz Avrupa ile Asya`nın büyük bir gerilim havzasıdır. Bu o kadar da yeni bir durum değildir. Apansız yakalanılmış bir sürpriz sayılamaz. Yirmi yıldır Karadeniz havzasında adı konulmaktan kaçınılan fakat sessiz bir de facto (fiili durum) vardır.

Rusya`nın haklı olabileceği husus Amerika`nın Bulgaristan ve Romanya`da, Doğu Karadeniz`de de Gürcistan`da askerî üsler kurması yolunda söz konusu devletleri bir şekilde ikna etmiş olmasından duyacağı tedirginlik.

Gürcistan ise Amerika adına hareket ediyor olmanın görünümünün kolay kolay altından kalkabilemez. Bir de üstelik Güney Osetya topraklarında olanlar.

Gürcistan Rusya ile Amerika (ve Avrupa) arasında ezilmeye baştan mı razı? Mahallenin iki kabadayısının arasına çelimsizler girmez kural böyledir.

Karadeniz havzası birikmiş jeo-politik stress`lerin korkulu yeri olması gerekir. Bütün psikolojiler Kıbrıs, Kerkük ve İran`a yönlenmiş iken, gerçekten 'bir cephe mi patlamak üzere' korkusunu yaşatıyor insana.

Kaygının dahası da var. Atlantik ötesinin bir gross-plan çılgınlığı var ise gerilimin önlenemez tırmanışı tehlikesi gerçekten büyüktür. Kaygıların bir boyutu ve yönü de muhtemel bir Kerkük krizidir. Kuzey ve Güney`de savaş kokmayan enlem kalmamış demektir bu. Amerika ve İsrail İran`a girişirse o zaman daha da vahim.

Dengeleri muhafaza sorumluluğu sadece Türkiye`ye düşmüyor. Herkese düşer.