1960 yılına kadar demokrasi hayatımızda sandığa gidip oy kullanma çoktan yerleşmişti Türkiye`de. Daha II. Abdülhamid`in ilk hükümdarlık yıllarında Osmanlıda seçimler yapılmaya başlanmıştı. Yaklaşık yüz elli senedir seçim sandığı odasına gidip oy kullanıyoruz. Şöyle bir bakıyoruz da oy kullanmanın kendine has bir yerleşikliği söz konusudur Türkiye`de. Hoş bütün dünyada böyledir bu. Seçim gününün heyecanı sabah kalkınca değil, daha geceden başlar. Aslında (iyi ki 'aslında' diye bir kelimemiz var) oy kullanmak için sandık başına gitmenin hem bir zevki hem de gerilimi vardır. Buna sandık-başı-gerginliği diyebiliriz.

Merak ettim, yalın Türkçe kelimeler hayatımzda yer tutmaya başlamadan önce, örneğin bugün kullandığımız 'seçim' yerine hangi kelimeyi kullanıyorduk diye? 'İntihâbat'... A mutlkaa şapkalı olacak ama. Bu arada insanın muzipliği tutuyor, eski cumhurbaşkanlarımızdan Hâkim Ahmet Necdet Sezer görev süresi boyunca pek şapka takmamıştır törenlerde. Düşünebiliyor musunuz, kendisinden en Atatürkçü cumhurbaşkanı sıfatı ile söz edilirdi. Neyse biz demokrasinin Arapça kelimelerine şöyle bir göz gezdirelim.

Gençler için mini bir demokrasi sözlüğü: Seçim denilmezdi, âdeta hafiflik gelirmiş büyüklerimize. İntihâbat denecek. Oy da sonradan çıkmıştır, eskiden 'rey' deniliyordu. Bakalım (âb-çora) bu Arapça isim ne demek oluyormuş: re`y. Çoğulu ârâ oluyor, 1. Görme, görüş anlamını taşıyor. Re`y-el-ayn: kendi gözüyle görerek. 2. Fikir, düşünce. 3. Oy. Devellioğlu`nda bunlar var.

Ha, bir de re`y-i âmm, diye bir tamlamaya yer vermiş: umû mun reyi. Bunu kelime be kelime Türkçeleştirirsek kamu oyu dememiz mümkündür. Genel oy da demiş Devellioğlu. Devam eder: re`y-i hô d: kendi reyi. Re`y-i sâlim: doğru fikir, doğru düşünce.

Neşeli gidiyorduk birden aklıma 1946 meb`us seçimi geldi. Birden fazla partili ilk seçim. Hoş, Cumhuriyet`ten önce çok partili seçimler olmuştur. İttihat ve Terakki Fırkası, Hürriyet ve İtilaf Fırkası. 1946`da CHP`den kopanlar, aslında ayrılanlar demek daha doğru olur, Demokrat Parti`yi kurmuşlardı. Tek-parti iktidarı ve onun genel başkanı İsmet İnönü açık oy-gizli tasnif gibi dünya demokrasi tarihine geçecek bir hayat garibesini bu millete reva görmüşler. Seçimden seçime hatırlanır!..

Bir de meb`us üzerine düşünelim. 1960`tan bu yana milletvekili deniyor. Meb`us, Arapça ba^s mastarından geliyor. Ba`s olunmuş, gönderilmiş kimse. Bir şehrin eşrafı, güvenilir adamları bir isim üzerinde kafa ve duyguca anlaşırlar. Onu temsilcileri seçerler. Meclise gönderirler. Başlangıçta böyleydi. Bir de bana öyle gelir, o kimsenin masraflarını da kendileri üstlenirler. Bilmem, belki de öyle değildi!..

31 Mart Pazar günü Belediye seçimleri yapılacak. Belki de bugüne kadar bu denli Genel Seçimler psikolojisi yaşanmamıştır Türkiye`de. Bir belediye seçiminden öte, enikonu temel kavramlar ekseninde cereyan ediyor.

2019 Yerel seçimleri Beka kavramı ekseninde âdeta elektriklendi. Devellioğlu kısa, öz vermiş: Arapça isim: devam, sebat, evvelki hal üzere kalma, bâkilik. Gerek görülmüş ki şu uyarı var: 'ka' uzun okunur. Ekranlarda kalın 'k' ile söylemeyenler az değil.

YSK açıkladı: İstanbulda sekiz parti, yirmidört bağımsız aday katılıyor. Diğer illerde de bağımsızlar dikkat çekiyor.

İstanbul bağımsız adaylarından biri de değerli arkadaşımız, Avukat Lütfü Yılmaz`dır. Kendisi Yüce Diriliş Partisi İstanbul il başkanıdır. Seçim kuralları gereği partiden ayrıldı, adaylık için başvurdu. Başvurusu resmen kabul edildi.

Genel başkan Sezai Karakoçda 31 Mart 2019 seçimleri için bir bildiri yayınladı. Bu bildiri metninde, artık gençlere usançvermiş ve ülkesi bakımından onlarda hayal kırıklığına yol açan kitle partilerinin bitmez tükenmez çekişmelerinin yanlış bir gidişata neden olduğuna işaret eden fikir ağırlıklı bir ciddiyet buluyoruz. Her zaman da böyle olmuştur. Sezai Karakoç, fikir adamlığının gereğini yapar. Ufuk açıcı, geleceğe bakış özelliği olan dürüst ve onurlu kişiliği toplumda saygıyla karşılanmakta, umudu kırık toplumumuzda, özgüvenimizi beslemekte, onarmaktadır.

Gazetemiz İttifak 'Yüce Diriliş Partisi iki bağımsız adayla seçime giriyor' başlığıyla haber yaptı. Çok Okunanlar`da birinci sıradadır: Yüce Diriliş Partisi, İstanbul Büyükşehir ve Eskişehir Büyükşehir için iki aday çıkardı. Parti seçime giremediği için adaylar bağımsız yarışacak. Eskişehir adayı, Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı başkanlığı görevinde bulunmuş Nuri Ercan Tortop oldu. İki adayın da özellikleri, ayrıntılar sosyal medyada mevcut.

Genel başkan Sezai Karakoç`un SEÇİM İÇİN açıklamasını Karar ilk duyuran oldu. Onu izleyenler Oda TV, Yeni Akit, Millî Gazete oldu.

Bu üçorgan-ne anlama geliyorsa- adayların isimlerini vermediler. Sezai Karakoç`un metninde iki ana vurgu var. Birincisi Beka sorunu. Yaklaşımı asıl 'beka sorunu budur' ile bitiyor. Diyor ki (yucedirilis.org.tr): 'İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı Lütfü Yılmaz`a ve Eskişehir Belediyesi Başkan adayı N. Ercan Tortop`a oy verirseniz, bir 'son'a değil, bir 'başlangıç'a oy vermiş olacaksınız.

Sezai Karakoçulvî bir konu olan Beka`yı güncel çekişmelerin dar çerçevesine hapsedilmesine dikkat çeken şu cümleyi kurmuştur. 'İslâm ülkeleri, altmış yıldır söylediğimiz üzere, birliklerini kurmadıkları için bugün, bu tehlikeyle karşı karşıyadırlar. Asıl 'beka sorunu' budur.' derken süper devletlerin İslâm ülkelerine olan iştahına dikkat çekiyor: 'Bugün, ABD, Rusya, Çin, Hindistan ve Avrupa Birliği... diye ülkeler saymakta. Bütün dünyada ulus devletlere el konulması riskine, dikkat çekiyor. Bu seçim bildirisi önemli. Fikirden hoşlananlara da bir kaynak olma değeri var.