Bu yazımda, Resmi Gazete nin bugünkü sayısında yer alan Cumhurbaşkanı kararına göre, Kariye Cami nin müze ve müze deposu olarak kullanılmasına yönelik 1945 yılına ait Bakanlar Kurulu kararının, Danıştay 19. Dairesi kararı ile iptal edilmesi üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığı na devredilerek ibadete açılmasına karar verilen Kariye Cami nden bahsedeceğim. Edirnekapı`nın Haliç`e bakan yamacında bulunan mâbed, Bizans döneminin önemli manastırlarından Khora`nın Î sâ`ya adanmış kiliseydi.

Khora kelime olarak bir yerleşim yerinin dışını, taşrayı ifade etmektedir. Türkçe`de 'köy' anlamındaki karyeden gelen kariye de bir bakıma bunun tercümesidir. Kilisenin içinde Hz. Î sâ ve Hz. Meryem`i tasvir eden mozaiklerde her ikisinin de adları ile birlikte Khora kelimesinin yazılmış olması bunun mistik bir anlamı olduğu yönündedir.

Manastır ilk defa, 742 yıllarında isyan edip kendisini imparator ilân eden bir valinin çocukları ile birlikte buraya kapatılması dolayısıyla zikredilir. Bundan sonra XI. yüzyıl sonlarında imparator olan I. Aleksios Komnenos`un kayınvâlidesi Maria Dukaina tarafından, o tarihlerde harabeye dönmüş olan yapıların restorasyonu ile kilisenin eskisine nazaran daha değişik bir mimaride yeniden inşası dolayısıyla ikinci defa anılır. Bugünkü binanın esasını teşkil ettiği sanılan bu kilise 'Soteros' yani kurtarıcı Î sâ`ya adanmıştı. Fakat ardından yine tamir gerektiren binayı Aleksios`un küçük oğlu Isaakios Komnenos ihya ederek içholünde kendisi için bir mezar yeri hazırlatmış ve buranın duvarında mozaik Î sâ tasvirinin bir köşesinde kendi portresini yaptırmıştır. Buna göre kilisenin bu orta kısmının XII. yüzyıla ait olduğu söylenebilir. IV. Haçlı Seferi sırasında (1204-1261) tekrar harap olan mâbedin Bizans İmparatorluğu ihya edildiğinde saray ileri gelenlerinden Theodoros Metokhites tarafından çok büyük ölçüde tamir ettirilip genişletilerek 1321`de tamamlandığı bilinmektedir. Bu sırada binanın güney tarafına bir ek şapelle batı cephesi önüne bir dış hol eklendiği gibi içi mozaikler ve fresko resimlerle bezenmiş, ayrıca Metokhites`in mozaik portresi içkapının üstündeki Î sâ tasvirinin ayakları dibine yerleştirilmiştir. Theodoros`un manastıra komşu bir sarayı olduğu gibi bu dinî tesisin içinde de dostlarıyla ilmî konuşmalar yaptığı bir dairesi vardı. Palailogos sülâlesinden ve ileri gelenlerden birçok kişinin gömüldüğü manastır İstanbul`un fethine kadar kullanılmıştır. Kuşatma sırasında şehrin koruyucusu olduğu kabul edilen ve öteden beri Sarayburnu`nda bir manastırda muhafaza edilen Meryem ikonası surlara yakın olduğu için buraya getirilmiştir.

Fetihte ilk ele geçirilen yapılardan olan Khora Manastırı bir süre boş kalmış, şehrin içindeki bazı kilise ve harabeler bilhassa II. Bayezid döneminde camiye dönüştürüldüğünde Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Nitekim 953 (1546) tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri`nde 'Kenî se (kilise) Camii' adıyla zikredilen mâbedin paşanın Çemberlitaş`taki evkafına bağlı olduğu kayıtlıdır. Türk döneminde Kahriye Camii olarak da adlandırılmıştır. İstanbul`daki sahâbe mezarlarından Ebû Saî d el-Hudrî `nin makam-kabrinin de burada olduğu kabul edilmektedir. Mimar Sinan`ın eserlerinin adlarını bildiren listelerden Tezkiretü`l-bünyân ve Tezkiretü`l-ebniye`den Mimar Sinan`ın Kariye Camii`ne yakın bir medrese inşa etmiştir.

Evliya Çelebi, XVII. yüzyılda Kariye Camii`nden onun 'evvelce bir sanatlı kilise' olduğu şeklindeki tek cümle ile bahsederek herhalde içindeki zengin mozaik süslemelere işaret etmiştir. İstanbul`u dolaşan bazı yabancıların, seyahatnâmelerinde caminin içinde mozaikle işlenmiş resimler gördüklerini yazmalarından buradaki duvar resimlerinin bir kısmının üstlerinin açık olduğu anlaşılır. Nitekim tarihçi Joseph von Hammer-Purgstall, 1822`de basılan İstanbul`a dair kitabında bunların varlığından bahseder. İstanbul patriklerinden Konstantinos da Rumca`sı 1824`te, Fransızca`sı 1846`da basılan İstanbul hakkındaki kitabında yapıdaki mozaik süslemelerin varlığına işaret etmiştir.

Kilise camiye dönüştürüldükten sonra içinde merdiven olan bu çıkıntı minarenin kürsüsü olmuştur. Burada dikkati çeken bir özellik, minare gövdesine yakın kısımdaki kemerlerin Türk mimarisindeki kaş kemerler biçiminde oluşudur. Fakat bunların Bizans yapımı olduğu içlerinde tuğladan yapılmış, Metokhites`in adını veren monogramlardan anlaşılmaktadır. Gerek güneydeki ek şapelde gerekse batıdaki dış holde mevcut çok sayıdaki nişin son Bizans döneminin bazı ünlülerinin mezar yerleri olduğu tesbit edilmiştir. Bu ek şapelin altında üzeri beşik tonozlarla örtülü yüksek bir bodrum vardır. Bizans devrinde binanın doğu tarafında arazi meyilli olduğundan apsis çıkıntısı büyük bir kemerle desteklenmiştir. Yapının içinde ayrıca Bizans mermer işçiliğinin güzel bazı örnekleriyle de karşılaşılmaktadır. Kariye Camii`ne Türk devrinde önemli bir mimari ekleme yapılmamıştır ve bir harim avlusu olmadığı gibi bir şadırvanı da yoktur. Bugün görülen minare de 1894 zelzelesinden sonra inşa edilmiştir. Aynı şekilde caminin mihrabı da geçbir döneme ait olduğu bilinmektedir.