Topkapı sarayı her haliyle ecdattan bize hazine. Gerek büyüleyici eşsiz konumu ve manzarası, gerekse mimari tarzı, gerekse içinde sergilenen birbirinden kıymetli eserleri; Topkapı Sarayını gezdirdiğim misafirleri en çok ilgisini çeken Kaşıkçı Elması`ndan bahsedeceğim bu yazımda. Kaşıkçı  Elmasının ismi, ilk sahibi, Osmanlı hazinesine ne  zaman ve nasıl geldiği bugün itibariyle açığa  kavuşturulmamış olup, bunlar üzerine çeşitli rivayetler anlatılmaktadır. Bu  rivayetlerin hangisi doğru bilemeyiz ama Kaşıkçı elması hakkında hikayeleri misafirlere anlatırken çok keyifli dinlediklerini söyleyeyim.  Dünyanın sayılı mücevherleri arasında gösterilen armut biçimindeki 'Kaşıkçı Elması'nın, birçok elmas uzmanı tarafından 19. yüzyıl başında kaybolan tarihi 'Pigot Elması' olabileceği kanıtlanmaya çalışılsa da, bu elmasın 1680 lerin başında Saray Hazinesi ne satın alma yoluyla girdiği biliniyor.  Kaşıkçı Elması nın Saray a gelişi hakkında çok değişik görüşler ileri sürülse de Sultan IV. Mehmed döneminde Defterdar Sarı Mehmed Paşa nın kaleme aldığı 'Zübde-i Vekaiyat (Olayların Özü)' adlı eserde ileri sürülen görüş, bunların içerisinde öne çıkıyor. Defterdar Sarı Mehmed Paşa bu eserinde 1090 (Mayıs 1679) olayları sırasında 'Kaşıkçı Elması'nın bulunuş öyküsünü şöyle anlatıyor:  'Eğrikapı semtindeki çöplükte yuvarlak bir taş bulunmuş ve yaymacı üçkaşığa değişerek hırdavat arasına bırakmıştı. Sonra gösterdiği kuyumculardan birisi bu taşı 10 akçeye satın almış ve kendi meslektaşlarından birisine göstermişti. Taşın elmas olduğu anlaşılınca o da hisse talep etmiş, bu yüzden aralarında münakaşa çıkmış, sonunda olay kuyumcubaşıya aksetmişti. O da her iki kuyumcuya birer kese akçe verip taşı ellerinden almıştı. Daha sonra Vezir-i Azam Mustafa Paşa Hazretleri bu taştan haberdar olmuş ve kuyumcubaşıdan almaya karar vermişti ancak vaziyet padişaha aksetmiş, o da bu taşın Saray a gönderilmesini emretmişti. Hasılı, taş meydana çıkarılıp, işlettirilince 84 karat büyüklüğünde eşsiz bir elmas olduğu anlaşıldı ve padişah tarafından zaptedildi. Bu vesileyle kuyumcubaşıya kapıcıbaşılık ve birkaçkese akçe ihsan edilmiştir.'  Gelelim bir diğer hikâyeye...  1774`te Pigot adlı bir Fransız subayı, bu elması Hindistan`ın Madaras Mihracesi`nden alıp ülkesine götürür.  Bir zaman sonra tekrar satışa çıkarılan elması Napolyon`un annesi mücevherlerinin arasına katar ve uzun süre göğsünde taşır.  Ne var ki, Napolyon sürgüne gönderildiğinde oğlunu kurtarabilmek için elması elinden çıkarmaya çalışır.  İşte o esnada, Fransa`da bulunan Tepedelenli Ali Paşa`nın bir adamı, 150 bin altın ödeyerek elması alıp paşaya getirir.  Sultan II. Mahmud zamanında Tepedelenli Ali Paşa, devlete karşı ayaklandığı için öldürülür.  Varlıklarına el konulup, nesi var nesi yoksa hazineye devredilir.  Böylelikle, Napolyon`un annesinden satın alınan Kaşıkçı Elması` Osmanlı Hazinesi`ne girmiş olur.  Başka bir rivayet Elmas, pigot adlı bir Fransız sefiri tarafından  1774 yılında Hindistandan    (Mardasın Maharjahından) satın alarak    Fransa ya getirmiştir.Ancak burada elmasın kesilmişmi yoksa hamm mı    olduğu belirsizdir. Daha sonra her nasılsa    bu elmas çalınmıştır. Bir zaman sonra çalınan bu taşın büyüklüğüne yakın  bir taş bir mezatta satışa çıkartılmıştır.    Casanova adıyla taşa    bir fiyat verilmiştir. Bu nedenle elmas    bir dönem Casanova Lottery Diamond ismiyle anılmıştır.    Daha sonra bu taş birçok el değiştirmiş ve  sonunda Napolyon un annesi Letizia Ramolino tarafından  satın alınmıştır. Bu kişi, 1815 yılında  Napolyon un Elba dan kurtarılması karşılığında bir  kuyumcuya satılmıştır. Daha sonra bu elmas  Tepedelenli Mehmet Ali Paşa nın (1744-1822) bir adamı  tarafından 150.000 altın akçeye satın alınarak kendisine getirilmiştir.  Tepedenli Ali Paşa nın devlete isyanı  (1820) ve bunun sonucunda 1822 de  öldürülmesiyle  Padişah 2. Mahmud tarafından Osmanlı  Hazinesine dâhil edilmiştir.  Bu güzel hikayelerin hangisinin doğru olduğunu ne önemi var, belki de bu hikayelerin hiçbiri doğru değil, belki de Kaşıkçı Elması gerçek hikayesi hiçanlatılmadı;