Uluslararası Af Örgütü nün 2012`de yayımladığı 'Tercih ve önyargı: Avrupa da Müslümanlara karşı ayrımcılık' başlıklı raporu Müslümanların din ya da inançları nedeniyle hayatın bir çok alanında ayrımcılığa uğradığını ortaya koymuştu.
Yüz sayfayı aşan raporu kamuoyuna duyuran teşkilatın yetkilisi Marco Perolini, 'Avrupa nın bir çok ülkesinde yaygın görüş İslam ve Müslümanların ortalıkta fazla görünmedikleri müddetçe zararsız olduğu yönünde. Bu yaklaşım insan hakları ihlallerine yol açıyor ve buna karşı durmak gerekiyor' diyerek konunun ciddiyetini vurgulamıştı.
Bu çalışma özellikle Belçika, Fransa, Hollanda, İspanya ve İsviçre ye odaklanıyor ve bu ülkelerde ayrımcılık yaşayan birçok kişiden ve olaylardan örnek veriyor, tanıklık aktarıyordu.
Raporda verilen örneklere göre, işverenlerin, dini ve kültürel sembollerin müşterilerini ya da diğer çalışanlarını rahatsız edeceği, ya da şirketin imajı veya 'tarafsızlığına' halel geleceği gerekçeleriyle Müslümanların iş başvurularını reddetmesi, bu ülkelerde kabul görüyor.
Rapor sonunda da Avrupa hükümetlerine çağrıda bulunmuş, özellikle eğitim ve istihdamda Müslümanlara karşı ayrımcılığı körükleyen olumsuz tipleme ve önyargıları yıkmak için daha fazla adım atmaya çağırmıştı.
Avrupa hükümetleri bu çağrıya uymak yerine geçen süre içinde nefreti körüklediler. Bunlara bir de Trump`ın hezeyanları eklendi.
Af Örgütü nün ayrımcılık uzmanı Marco Perolini bu konuyu çok iyi özetliyordu: 'Müslüman kadınlar işe alınmıyor, kızlar geleneksel giysilerle, örneğin başörtüsü takarak okula gittikleri zaman sınıflarına giremiyorlar. Erkeklerin iş başvuruları sakalları yüzünden reddedilebiliyor' diyor ve sürdürüyor: 'Siyasi partiler ve kamu görevlileri sık sık bu önyargılara karşı çıkmak yerine, oy toplamak amacıyla bunları daha da kışkırtıyor.'
Marco Perolini 'Dini ve kültürel semboller taşımak ve buna uygun giyinmek düşünce ve ifade hakkının bir parçasıdır, din ve inançhürriyetinin bir parçasıdır. Ve bu haklar ve hürriyetlerden bütün din ve inançlar eşit şekilde yararlanmalıdır' diyor.
Af Örgütü raporunda, Belçika, Fransa ve Hollanda nın, işe alma sürecinde kimseye ayrımcılık uygulanmamasını öngören yasaları gereği gibi hayata geçirmediğini söylüyor.
Af Örgütü, 'Bu, işe alırken başvuranlara farklı muameleye, sadece yapılacak işin doğasının özel olarak gerektirdiği durumlarda izin veren, Avrupa Birliği nin ayrımcılığa karşı yasal düzenlemelerinin açıkça ihlalidir' diyor.
Af Örgütü, raporunda, son 10 yıl içinde örnek alınan İspanya, Fransa, Belçika, İsviçre ve Hollanda da dahil bir çok Avrupa ülkesinde, okullarda başörtüsü ya da diğer dini ve geleneksel giysilerin kullanılmasının yasaklandığını hatırlatıyor.
Marco Perolini 'Dini ve kültürel herhangi bir sembol ya da giysiye yasak konup konmaması her bir kişi için koşullara bakılarak değerlendirilmesi gereken bir şeydir. Genel yasaklar Müslüman kızların eğitim kurumlarına gidişinin önünü kesebilir ve onların inançlarını ifade etme hak ve hürriyetlerinin ihlali anlamına gelir' diyor.
Af Örgütü, ibadet edecek mekânlara sahip olmanın da din ve inançhak ve hürriyetinin ayrılmaz bir parçası olmasına ve devletlerin bunu güvence altına almakla yükümlü olmalarına rağmen bazı Avrupa ülkelerinde bunun da sınırlandığını söylüyor.
Medeniyetin beşiği olarak görülen İsviçre yi 2010 yılından bu yana anayasada camilere minare yasağı koymak suretiyle Müslümanları özel olarak hedef almak ve uymayı taahhüt etmiş olduğu uluslararası yükümlülükleri çiğnemekle suçluyordu rapor.
Yine raporda, İspanya nın Katalonya bölgesinde, camilerin yetersizliği ve yeni cami başvurularının Katalan kültürü ve geleneklerine ters düştüğü gerekçesiyle reddedilmesi yüzünden açık havada namaz kılmak zorunda kaldıklarını da yazıyordu.
Af Örgütü, toplu ibadet için yeterli mekâna sahip olmanın din ve inançözgürlüğünün ayrılmaz bir diğer unsuru olduğunu belirmişti.
Yeni Zelenda`daki katliam bir zihniyetin ürünüdür. Bugüne kadar yaşanan ayrımcılık, nefret söylemleri bu katliamı getirdi.