İnsanın fikir üretmesindeki en büyük engel konuştuğu dilin sınırlarıdır. Zira düşünce kavramlarla oluşur. Kavram, bir nesnenin zihindeki soyut tasarımıdır. Gözlemlerimiz, duygu ve düşüncelerimiz kavramlar yoluyla netliğe kavuşur. Kavramsallaştırma ise bir mefhumu diğerlerinden ayrıştırarak anlam çerçevesine oturtmaktır. Bu süreçalgılarımız arasındaki ilişkileri belirleyerek yeni düşünceler üretmemizi sağlar.  Dolayısıyla bir kavramın 'adını koymak' onun hakkında düşünebilmenin ilk aşamasıdır. 

Kavramsallaştırma olmadan dünyayı ve olayları algılayamayız. Dilin, sadece düşünceyi ifade eden değil, onu oluşturan bir unsur olduğu teorisi ilk kez Edward Sapir ve Benjamin Lee Whorf tarafından ortaya atılmıştı. Sapir&ndash Whorf hipotezine göre farklı kültürden insanlar dil yapılarındaki değişiklikler sebebiyle farklı düşünce yapısına sahiptirler. Dolayısıyla anadili, insanın dünya algısını şekillendirmektedir. Yapılan bir araştırma cümle yapısı gizli özneye müsait dilleri konuşan toplumların daha sosyal olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu duruma örnek gösterilen Türkçe veya Japoncada öznenin kim olduğu fiil eklerinden anlaşılabildiği için her zaman belirtilmez. Oysa İngilizcede bu durum söz konusu olmadığından etken cümle yapısında özneyi belirtmek zorunludur. Böylece faile yapılan vurgu daha ferdiyetçi bir düşünce yapısını doğurmuştur. 

Sapir&ndash Whorf hipotezini destekleyen Chomsky`e göre ise dil temelde daha karmaşık düşünceler üretme ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Bu sebeple bir dilde ne kadar çok kelime mevcutsa o kadar karmaşık düşünceler üretilebilir ve bir dilin değeri kelime sayısıyla ölçülür. Duygu ve düşünceleri tam betimleyebilecek farklı sözcükler olduğu halde nüansları görmezden gelerek ortalama ifadelere sarılmak o dilin değerini düşürür.  Günlük yaşantımızda ihtiyaçduyulan kavramlar için kelime türetilir ve  kelimeler o kavramların düşünce sahamızda kalmasını sağlar. Mesela, akıllı telefonlar hayatımıza girdiğinden beri onlarca yeni kelime kullanmaya başladık. Sadece ekran kaydırma eylemi İngilizcede 5 yeni kelimeyle ifade ediliyor.  Türkçede henüz karşılığını bulmayan yüzlerce teknoloji terimi de Oxford sözlüğüne girmiş durumda. 

Dil kültür aktarımında da önemlidir. Dil yoluyla bir toplumun kültürü ve inançları sonraki nesillere -içeriğinden bağımsız olarak- otomatik aktarılır. Dini telkinde bulunulmasa da  dilimize yerleşen 'inşallah, maşallah, Allah korusun' gibi ifadeler bu dili konuşanlarda bir inançoluşmasına sebep olur. Ancak Arapça, kelimeleri dilden uzaklaştırmak sadece dini çağrışımları değil onlarla birlikte zihinde oluşan fikirleri de yok eder. Belirli kelimelerin dilden atılması o kelimelerin çağrışımlarının ve düşündürdüklerinin de toplum zihninden uzaklaştırılması demektir. Dil ve düşünce arasındaki bu sıkı münasebete değinen George Orwell  1984 kitabında devlet otoritelerinin oluşturduğu ve konuşulmasını zorunlu kıldığı yeni dilde kelime sayısını azaltarak vatandaşların muhalif düşünmelerinin, hatta yoksul ve baskı altında olduklarını anlamalarının imkansız kılındığından bahseder. Bu yüzden bir yandan mevcut kelimeleri muhafaza ederken bir yandan gereksinimlere uygun yeni kelimeleri dile kazandırarak düşünce sahasının genişletilmesi gerekir. Zira Goethe`nin dediği gibi bir dilin gücü yabancı kelimeleri reddetmesinde değil onları özümseyebilmesindedir. 

Sonuçolarak dil ve düşünce birbirini besleyen iki kavramdır. Dil düşünceyi geliştirir ve dönüştürür, düşünce de dili zenginleştirir. Dil ve düşünce arasındaki bu sıkı bağ sebebiyle kelime hazinesi insanın anlayış kabiliyetini de gösterir. Kelimeler ne kadar fazlaysa o kadar çok düşünce üretilebilir ve fikir geliştirilebilir. Tam tersi de geçerlidir dünyayı ve olayları az kelime ile ifade ediyor olmak daha az düşünüldüğü anlamına gelir. Son zamanlarda sıkça duyduğumuz ve 'söylediklerine katılıyorum, çok haklısın, benzer şeyler düşünüyorum' gibi ifadeler yerine kullanılan 'aynen' kelimesi buna örnektir. 'Aynen kanka' bir yandan 'hiçbirşey düşünmüyorum' demektir. Dolayısıyla günümüzde harfler ve emojilerle iletişim kuran gençler aslında kelimlerini değil düşüncelerini kısaltmaktadır.