Abdülkadir Kibar Ağabeyimizi, namıdiğer Kibar Reis`i özlüyoruz. Vefâtının ardından tam sekiz yıl geçmiş. Reis`in yeğeni, İstanbul Ü niversitesi öğretim görevlisi Mehmet Erken, geçtiğimiz günlerde arayarak Cennetmekân ile ilgili yazıları topluyoruz, sen de yazdıklarını gönderir misin? Yazdığın portallarda ne hikmetse yazılarını bulamadım' dedi. El hak vakıadır. Haber portalları da âdemoğlu gibi bakım istiyor, ilgilenilmediğinde kimi zaman hasta oluyor, kimi zaman linkleri, fotoğrafları kayboluyor, kimi zamanda sırra kadem basarak tarihin nisyan karanlığına çekiliyor! Bizim Reis özelindeki yazılarımız da li-hikmetin böyle bir kaderi, daha doğrusu kederi paylaşmış. 

Abdülkadir Kibar 54 yıllık hayatında insan olarak yaşamayı ve insan olarak kalmayı başarmış bir entellüktüel şahsiyetti. Aslen mühendislik formasyonu aldıysa da yayıncılık-matbaacılık işleriyle meşgul olmuştu. 

`height=

Şimdiki zaman, gençlik yıllarında arkadaşlarıyla birlikte Yazı Dergisi`ni yayınlayan, Ü sküdar Ü lkücü Gençlik Derneği`nin başkanlığını yapan, hayatını i`lâ-yi kelimetullaha adayan gerçek bir dava adamına Fatiha okuma zamanıdır. 

-Bu yazı, Reis`e rahmeti vesile kılarak, vefâtından bir yıl sonra, 2013 yılında kaleme aldığım hissiyatın redaksiyonundan ibarettir.- 

'Selamün Aleyküm Abdülkadir Ağabey!'

Ve aleykümselâm ve rahmetullahi ve berekatühû ; -

Niye selâmımı almıyorsun ağabey? Şu kadar yıllık hukukumuz var seninle. Ü stelik, sülüs kalemden neş`et eden 'Selâmün aleyküm aleyküm selâm' hattına birlikte vurulmamış mıydık? Cağaloğlu`ndaki işyerine astığın, Mahfî (Gürkan Pehlivan) ketebeli 'Yâ Mahbû b`el-âşıkî n' celî sülüs istifine gönlümüzü ve dahi ruhumuzu kaptırdığımız gibi; Şimdi ne oldu acep bu yazıya? Hangi duvarda senin yasını tutuyor kim bilir?

Unutmadan söyleyeyim ağabey. Bir talebini daha yerine getirdim. Celî ta`lik kalemiyle yazdırıp Nadir Baba`ya hediye etmemi istediğin bir ayet-i kerime ibaresi vardı ya! 'İyyâ-ke na budu ve iyyâ-ke nestaî n.' Hamd olsun lzadırdım. Çok da güzel durmuş satırda. İki haftalık hilâl gibi parlıyor Demirali Kurtulmuş`un mürekkebi aharlı kâğıdın üzerinde. Nadir Baba`yı da aradım geçen. 'Yazı hazır ağabey' diyerek keyfiyetten haberdar ettim. Hattı, Şabaniye Geleneksel Sanatlar ve Kültür Derneği Başkanı Mahmut Şahin kaleme aldı. Nadir Baba, levhanın karşısına geçtikçe Yazı Dergisi`nde 1986 yılında mezkû r ayet-i kerî me özelinde yazdığın 'Bir vicdan diğerini en azından kendisine eşit değerde görmedikçe, zararından kendi zararı gibi üzüntü duymadıkça cemaat şuuru oluşmaz' cümlelerini hatırlayacak.

Bu yıl Esenköy`e gidemedim Ağabey. Esenköy`e de Poyraz`a da... Ama Esenköy`den hayırlı haberler aldım. Dostlar yine oradaymış. Kanarya Camii vakit namazlarında dahi son cemaat yerine kadar doluyormuş. Hani geçen sene Esenköy`de bir çeşmenin başında suyun hikâyesini anlatmıştın. Armutlu Yolu`nda deniz kenarında bir kayanın bağrından çağlayan Hor Hor Çeşme, bağrı yanık yolcuları buz gibi suyuyla kandırmaya devam ediyormuş.

Bizim cephede değişen bir şey yok!

Buralarda pek değişen bir şey yok Ağabey. Bizim cephede değişen bir şey yok! Her gün caddelerini arşınladığın Fatih`te, Saraçhane`de her zamanki gibi hareketlilik` var ağabey; Hareketlilik ve mahşeri bir kalabalık var senin eskimez mekânlarında. Bir tek yoksun ne hikmetse ortalıkta! 

İnanması gerçekten zor! Zincirleri bir bir kırılan Ayasofya açıldı.

Geçenlerde hamle çapında bir hareket oldu. Kanaatimce son iki asrın en mühim hadiselerinden biri cereyan etti. İnanması gerçekten zor. Zincirleri bir bir kırılan Ayasofya açıldı. 

Gönlünde fetih ruhu taşıyanlar Ayasofya Camii`ni doldurarak Ü mmet-i Muhammed`in selâmeti için Yaradan`a el açıyorlar ağabey. Mazlum ümmetin kurtuluşu için dualar ediliyor. Aynen senin bir zaman Paşakapısı Tevkifhanesi`nde mahpus damı ahalisinin derin uykulara daldığı vakitlerde seccadeni gözyaşlarında ıslatarak ettiğin yanık dualar gibi Müslümanların müstecap duaları Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi`nin altı asırlık aleminden Süreyya yıldızına dek ulaşıyor.

Bali Paşa Camii`nin imamı her zamanki gibi sabah namazında kıraati uzun tutuyor. Hocaefendinin Davudi sesi Hırka-i Şerif civarına kadar varıyor. İmamın mutadı olduğu üzere sabah namazından sonra okumakta olduğu Haşr Suresi`nin son beş ayetinin bitmesini istemeyip hurufatın arasına karışmak istiyordun ya abi; Süleyman Zeki Bağlan Hoca`nın talebelerinden biri de senin yolundan ilerliyor; Hocaefendi daha 'Lev enzelnâ' der demez, içâlemlerinde murakabeye dalıp dünyanın fenâsından kurtuluyor. Tıpkı senin yaptığın gibi, fani âlemin ağırlığından kurtulduğun gibi; Söz, en kısa zamanda tekrar ziyaretine gelip sû re-i celî lenin tamamını okuyacağım sana ağabey.

Geçen hafta Pazar günü kızın Ayşe`nin velime cemiyeti vardı Ü sküdar`da; Çok sevdiğin, her akşam camlarında yangın Ü sküdar o gün bir başka kalabalıktı; Cemiyete giderken, muhibbi olduğun, saflarının arasına karışıp gittiğin,  bolca fotoğraf çektirdiğin Valide Sultan Camii`nin yanından geçtim. Camiinin ismini yine eksik söyledim değil mi! Tamam, hemen düzeltiyorum ağabey. Emetullah Râbia Gülnuş Valide Sultan Camii olacaktı, değil mi?  Uzayıp giden avlu boyunca güvercinler her zamanki gibi mütevekkil bir eda ile rızıklarının peşindeydi. 

Bereketli bir velime merasimi oldu. Herkes dostların, gönüldaşların, kardeşlerin, ağabeylerin hemen herkes oradaydı. Kadim dostun Numan Kurtulmuş, evlilik cüzdanını Ayşe`ye verirken 'Ayşe, bizim kızımız olduğu için değil usul böyle olduğu için cüzdanı ona veriyorum. Darısı inşallah İbrahim`in başına' derken, 25 yıllık hayat arkadaşın Doktor Halime Hanım, buruk bir dokunuşla ciğerpareniz İbrahim`in sırtını sıvazlamaktaydı.

Başka ne var ne yok diye soracak olursan kısaca arz edeyim: 'Oku, belki hakkında bir şey yazarsın' diyerek hediye ettiğin Rafet Elçi`nin 'Şair' serlevhalı romanını henüz okuma fırsatı bulamadığım için haliyle bu babda bir şeyler yazamadım. Bir türlü okuyamadım kitabı ağabey... Sıra mı gelmedi, geniş hacimli bir roman okumak için vaktim mi yok nedir bilinmez, bir türlü okuyamadım romanı. Bununla birlikte elimin altında duruyor. Aynen, Şair Sait Edip Akdağ üstadın Mevsimler Boyu Aşk kitabında olduğu gibi bir gaflet çöktü üzerime okuyamadım kitapları. Ama niyetim var. Sözüm söz, bir gün, her iki kitabı da satır satır okuyup bir şeyler karalayacağım.

`height=

Cağaloğlu hâlâ karışık bir yer!

Cağaloğlu`nu soracak olursan, orası hâlâ karışık bir yer! Dönüşüm devam ediyor. Hamallar iş yapamamaktan, ayakkabı boyacıları siftah edememekten muzdarip. Parça kâğıtçıların bulunduğu eski hanlar bile otele çevrilmiş. Ortağın Mehmet Usta 'Buralarda artık duramam deyip Seyrantepe`nin yolunu tutmuş. Çelimsiz son matbaa çırağı da Çatalçeşme Sokağı`nı terk etmiş geçtiğimiz günlerde. Sena Ajans`ın yanı başındaki Molla Fenari Camii maalesef Cuma günlerinde de dahi dolmuyor. Sezai KarakoçÜ stad da pek gelip gitmiyor bu camiye. Artık evinin yakınındaki camide kılıyormuş namazlarını. Köşedeki bakkal seni sorup duruyor! 'Nerede Kibar Ağabey`, yulaflı bisküvilerim satılmaz oldu' diyor! Ne cevap vereceğimi bilemedim ağabey?! Kapına gelen isteyici kadın da bir başka mahzun. Cebindeki paranın yarısını paylaşırmışsın garibimle.

Cağaloğlu`nda bir tek Minyatür Ajans aynı yerinde duruyor. Ajans, hâlâ ismiyle müsemma değil. Duvarda bir minyatür bile yok!

Niye hiçkonuşmuyorsun ağabey! Sena Ajans`ta Boğaziçi Bülteni`nin sayfa düzenini yaptığımız akşamlarda sen anlatırdın, ben dinlerdim ağabey. Gençlik çağlarından, talebelik dönemlerinden, Ü sküdar Ü lkücü Gençlik Derneği`ndeki mücadele zamanlarını, mahpus damı günlerinden, reislik demlerinden bahisler açardın. Şimdi niye susuyorsun Ağabey? Hani, nerede projelerimiz? Hani serigraf tezgâhımız. Ü zerlerine sülüs ve ta`lik hüsn-i hat basıp eşe dosta hediye edeceğimiz tiril tiril kâğıtların nerede!

Karacaahmet`teki yerinden, halinden, makamından memnunsundur inşallah. Komşularının hali nicedir?

Geçenlerde Candan Bey`in babası Şaban Amca`nın Hz. Halid Beldesi`ndeki kabrinin başucuna konulmak üzere Şuara Suresi`nin 90`ıncı ayet-i kerimesini yazdırdım.         'Ve uzlifet`il-cennetü li`l-muttakî n'/'(O gün) Cennet takvâ sâhiplerine yaklaştırılır!' Kabrini her ziyarete gelişimde ne hikmetse bu ayet-i kerî me hatırıma düşüyor. Doktor Hanım`la istişare ederek kabir taşına yazdırmak istiyorum yüksek müsaadelerinle;  

Fenâ âleminden bekâ âlemine göçtüğünden bu yana sekiz yıl geride kalmış.  Hatıranı hayalimizde, ismini dualarımızda yaşatıyoruz ağabey. Ü sküdar`a yolum düştüğünde hep böylece Karacaahmet`teki kabrinin başında buluyorum kendimi.

Herkes seni özlüyor ağabey. Adam gibi adamlığını cemiyet özlüyor. Mekânın cennet, makamın âlî olsun. Â min.

Abdülkadir Kibar ağabeyimizi her zaman özlem ve hayırla yâd edeceğiz. Abdestinden hiçbir zaman şüphesi olmayan 'gerçek reis'in ruhuna Fatiha istirham ediyorum.