Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupery'nin 1943'te ABD'de yazdığı masal türündeki kitap, Mehmet Sobacı'nın hayata bakışını değiştiren en önemli eser oldu. Uzun yıllardır kitapların farklı dillerdeki versiyonlarını biriktiren Sobacı, büyük emekler vererek oluşturduğu koleksiyonuyla ilgili deneyimlerini, yaşadığı ilginç anlarını ve kitabın hayatında neden olduğu değişikleri  paylaştı. Sobacı, Küçük Prens ateşinin çocukluğunda yandığını belirterek, okul yıllarında öğretmeninin derste okuduğu bu kitaba ilgisinin başladığını kaydetti. Sobacı, daha sonra kitabı arama çalışmaları sırasında arkadaşının evinde İngilizce baskısını bulduğunu söyleyerek, o günden bu yana kitabın farklı dil ve lehçelerdeki baskılarını biriktirmeye çalıştığını dile getirdi. 

Koleksiyonunu oluşturmada en büyük kaynağının arkadaş ve öğrencileri olduğuna dikkati çeken Sobacı, "Benim şansım öğrenciler. Onların arasında yabancı uyruklu öğrenciler de var. Konuştukları dillerde yayınlanan Küçük Prens'i getiriyorlar. Oluşturduğum internet sitemde kimin hangi baskıları verdiğini giriyorum" dedi. Türkiye'de ve yurt dışındaki "Küçük Prens" koleksiyoncularıyla irtibatta olduğunu ifade eden Sobacı, "Birçok koleksiyoner, bulduğu bir parçanın ancak kendisinde olmasını ister. Bizim öyle bir derdimiz yok. Kitabı yeni toplamaya başlayan koleksiyonculara yardımcı oluyoruz, birbirimize kitap gönderiyoruz. Böylelikle koleksiyonumuz büyüyor" diye konuştu. Türkiye'de kitabın Kürtçe, Arapça, Osmanlıca, Lazca gibi dil ve lehçeleri ile Göktürk alfabesiyle basılan versiyonlarının olduğunu kaydeden Sobacı, kitabın ayrıca Pomakça'ya çevrilmesinde koleksiyonculara maddi destek verdiğini söyledi. Sobacı, kitabın cep kitabı halindeki baskılarını sevdiğini dile getirerek, "Mali'de konuşulan Bambara dilinde yayımlanan kitabı uzun süre aramıştım. Bu kitabı diğerlerinden ayıran, kapağındaki Küçük Prens'in siyah derili renkte olmasıdır. Küçük Prens, bütün ırkları temsil ediyor demek." ifadelerini kullandı. Koleksiyonunda, kitabın 310 dil ve lehçesinden yaklaşık bin 700 baskısının olduğunu belirten Sobacı, Türkiye'de ise kitabın ilk kez 1953'te basıldığını hatırlattı. Aynı zamanda reklam tasarımcısı da olan Sobacı, dünyada tek kopyası olan kitapların arasında kızının ve öğrencilerinin elle yazıp çizdiği kitapların da bulunduğunu söyledi.