Türkler arasındaki lisan birliği üzerinde oynanan oyunlar

Ruslar kendi hâkimiyetleri altındaki Türklerle, Anadolu, İran, Irak ve Balkan Türkleri arasındaki kültür birliğini koparmak istediler. Bunun için, önce bizim alfabemizi değiştirmeyi planladılar. Ruslar, Osmanlı Devleti`nin son dönemlerinde, İstanbul`a Mirze Feteli Ahundof isimli Türk asıllı bir kimse gönderdiler. Feteli Ahundof, İstanbul`daki ilim cemiyetinin önüne çıktı.

Dedi ki:

'Arap elifbası zordur! Latin alfabesi kolaydır. Milletimizi bir an önce okuryazar hale getirebilmek için, hükümet Arap elifbasını atmalı, yerine Latin alfabesini almalıdır!'

İlim cemiyetimiz Ahundof`un teklifini kabul etmedi. 'Latin alfabesi, Arap elifbasından kolay olabilir,' dedi. 'Biz bin yıldan beri Arap elifbası ile okuyup yazıyoruz. Bu elifba ile basılmış on binlerce eserimiz, milyonlarca arşivimiz var. Onlardan bir çırpıda kopamayız. Sonra, bütün dünya Türklüğü bu eski Türkçeyle okuyup yazıyor. Biz, alfabe değişikliğine gittik mi bütün dünya Türklüğü ile bağlarımızı koparmış oluruz. Bu bakımdan alfabemizi değiştiremeyiz,' diye itirazda bulundu.

Feteli Ahundof Moskova`ya eli boş döndü. Bizim kararlı tavrımız üzerine Ruslar, 1926 yılında Azerbaycan ve Türkistan Türklerinin alfabelerini değiştirdiler. Onlara Latin alfabesini dayattılar. Ama Ruslar, Sovyetler`deki Yahudilerin, Ermenilerin, Gürcülerin o zor alfabelerine dokunmadılar. Sadece Türklerin alfabelerini değiştirdiler. Acaba neden?

Rusya`daki alfabe değişikliğinden iki sene sonra biz de Latin alfabesine geçtik. Bu değişim sonrasında Türkistan ve Azerbaycan Türkleriyle, Türkiye Türklerinin alfabesi tekrar bir oldu.

Ama tam da bundan sonra Sovyetlerin niyetini aşikâr eden bir gelişme oldu. Moskova yeni bir kararla Türkistan ve Azerbaycan Türklerinin harflerini tekrar değiştirerek, onları Kiril alfabesine geçirdi. Aramızdaki alfabe birliği tekrar ortadan kaldırıldı. Ruslar bununla da kalmadılar. Her Türk boyuna ayrı bir alfabe ayrı bir dil, ayrı bir milliyet uydurdular. Böylece ortaya, yirmiden fazla alfabe ve milliyet çıktı.

Alfabeyle birlikte dil de, milliyet de, vatan da parçalandı. Türkçe yerine Azerbaycanca, Türkmence, Özbekçe, Kazakça, Kırgızca, Tatarca, Başkurtça, Gagavuzca; gibi diller icat edildi. Türk milleti ise: Azerbaycan halkı, Türkmen halkı, Özbek halkı, Kırgız, Kazak, Uygur, Tatar, Başkurt, Çuvaş, Karaçay, Gagavuz halkı diye bölünüp parçalandı. Sonra bu halklar, birbirlerine hasım haline getirildi. Rusya ve Çin, milletimizi bu bölünmeye götürürken, biz de, Azerbaycan, Türkiye Türklüğü ve Türkistan Türklüğü ile arasındaki ortak kelimeleri dilimizden çıkarıp atmak yanlışlığına, gafletine düştük.

Azerbaycan`ın SSCB`ne katılmasıyla Latin esasına dayanan alfabe 1922 yılından itibaren Arap alfabesi ile birlikte kullanılmaya başlanmıştır. Azerbaycan`ın Latin alfabesini kullanmaya başlaması Türkiye`nin alfabe değişikliğine örnek teşkil etmiştir. 1926 1. Bakü Türkoloji kongresinde alınan, 'tüm Türkler için Latin alfabesine geçme kararı' Türk devletleri arasında kültürel bağı güçlendirme düşüncesi Türkiye`de Latin Alfabesinin kabulünde etkili olur. Bu birliği parçalamak isteyen Rusya 1940`ta Kiril alfabesini dayatır. Azerbaycan`da uzun süren Arap mı, Latin mi, Kiril harfleri mi tartışmaları sonunda Azerbaycan öğretim dili olarak Rusçayı kullanmaya başlar.

Komünist Rusya, muhtelif Türk şiveleri arasındaki küçük farkları kabartarak Özbekçe, Kazakça, Kırgızca, Azerice diye dil ilmine aykırı beş on dil icat etti. Maksadı Türkler arasındaki birliği parçalamaktı. Şimdi bizler ise Türkiye`de milli dili öz Türkçe, Arapça, Farsça, Osmanlıca diye ayırmaya çalışıyoruz. Dil birliği ile milli birliği arasındaki münasebeti düşünürsek bu ayrılıkçı düşüncelerin bizi nereye götüreceği çok açıktır. Oysa çözüm çok basittir 'bin yıldır kullanılan Türkçeleşmiş bütün Arapça ve Farsça kelimelerin zenginliğinden istifade et. Türk dilini uydurma kelimelerin tehlikesinden koru. Her önüne gelen yabancı kelimeyi diline almak yerine sistemli şekilde bu kelimelerden mümkün olanlarına uygun Türkçe karşılıklar vererek diline dâhil et!

Müslüman Türkler, Arap harflerini bildikleri ve eserlerinde kullandıkları için İstanbul`da basılan bir kitap Kazan`da veya Tebriz`de okunabiliyordu. Bugün böyle bir imkân yoktur. Türkiye`deki bir Türk, Azerbaycan`da basılan bir Türkçe kitabı okumak için Rus harflerini, İran veya Irak`ta basılan Türkçe bir eseri okumak için Arap harflerini öğrenmek zorundadır. Bundan daha önemli ve tuhaf olanı ise Türkiye`de doğup büyümüş bir Türk`ün, 1928 yılından önce kendi ülkesinde ve kendi dilinde yazılmış bir kitabı okumak için eski harfleri öğrenme gerekliliğidir. Türkiye dışındaki yüz milyondan fazla Türk bağımsızlığına kavuştuğu an itibariyle ortaya çıkan en önemli ve elzem mesele bütün Türk devletlerini kapsayan, dil ve kültür birliği tesis etmektir. Bu hiçkuşkusuz bütün Türkler için oldukça meşakkatli fakat bir o kadar da hayati bir meseledir. Gelinen noktada iş sadece harf değişikliği ile de bitmeyecek, bunun dışındaki daha önemli bir mesele de dil değişmesidir.

İstifade Edilen Kaynaklar

  • Yavuz Bülent Bakiler- Sözün Doğrusu 1