Bu yıl Malazgirt Zaferinin 948. anma toplantısı önceki yıllara göre daha bir görkemli törenlerle gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli el ele kol kola Malazgirt için bir araya geldi ve birlikte kutladılar. Malazgirt Zaferi`nin önemi, Anadolu`daki varlığımızı üzerine bina edebileceğimiz güçlü bir referans noktası olmasından kaynaklanıyor. Atalarımızın bu coğrafyayı benimsemesi, burada kalıcı izler bırakması ve bir anlamda burayı kendilerinin kılması ile sonuçlanan sürecin başlangıçnoktası Malazgirt Zaferi. Bu bakımdan önemli. Kuvvetli bir sosyokültürel sentezin bulunduğu Anadolu`nun bir parçası haline gelişimizle, Anadolu`ya kendi rengimizi vermemizle ya da kendi özgün renklerimizle burada var olabilmemizle ilgili bir şey bu.

Bugün temsil etmekte olduğumuz sosyolojinin kendisine tarih içinde bir akış güzergâhı edindiği bir zaman diliminin kristalize olduğu bir hadise Malazgirt Zaferi. Bu zafer, aynı şekilde modernleşme süreçlerinin sonucu olarak yaşadığımız sosyokültürel ve siyasal yarılmalar ve savrulmalar ile mücadele edebileceğimiz bir tarihî siper de aynı zamanda. Oraya mevzilenerek bazı şeyleri düzeltebileceğimizin hesabını da yapabiliriz. Önemli bir buluşma ve referans noktasıdır. Malazgirt`te Türkü, Kürdü ve Arabı birlikte ele ele gönül gönüle Sultan Alparslan`ın komutasında savaş kazanılmış ve Türk ve İslam Orduları Anadolu`ya girme başarısın göstermiştir. Bu açıdan Malazgirt adeta bir milattır. Bu nedenle Malazgirt Zaferini doğru anlamak ve yeniden anlamlandırmak gerekir. Malazgirt bir kimliktir.

`height=
Malazgirt kitabının yazarı Doç.Dr.Mustafa Alican ile Yazarımız Süleyman Doğan. 

Kıyametin İlk Günü 1071

'Malazgirt`te Selçuklu Sultanı Alparslan`ın tüm ordusuna, Burada yasaları koyan bir sultan ya da emirlere icabet eden bir asker yoktur. Ben de sizlerden biriyim ve bugün sizinle birlikte savaşacağım dediği` büyük bir Tür kahramanın ordusuyla birlikte kazandığı Malazgirt Zaferidir. Selçuklu çağının ve Türk tarihinin dönüm noktası olan Malazgirt Zaferidir. Bizanslıların Malazgirt`te mağlubiyeti, Anadolu`daki Bizans iktidarının çöküşünün bağlanıcıdır.' Yukarıdaki sözleri dillendiren 'Malazgirt Kıyametin İlk Günü 1071' kitabının yazarı Muş Alparslan Ü niversitesi Öğretim Ü yesi Doç. Dr. Mustafa Alican: 'Her yıl 26 Ağustos günü Malazgirt Zaferi kutlanıyor ve hamasi nutuklar atılıyor. Ancak bugün savaşın yapıldığı yer olan ve adını zaferden alan Malazgirt ilçesi sadece yılın bir gününde hatırlanıyor. İstanbul`un fethi Malazgirt`te başladı. Malazgirt Savaşı öyküsünden muhteşem bir senaryo oluşturulabilir. Büyük bir gişe başarısı da elde etmesi çok muhtemel olan iyi bir prodüksiyona sahip kaliteli bir sinema filmi çekilebilir. Tiyatro, opera ve sanatsal etkinlik alanları da bu ve bunun gibi bir çok tarihî hadisenin ülke ve toplum gündemine taşınabilmesi için ciddi bir değer üretebilirler' diyor.

Malazgirt Zaferi`ni ve Malazgirt`i bu kadar önemsiyorsak ya da önemsediğimizi söylüyorsak bunu göstermemiz lazım. Bunun için de gerekirse radikal adımlar atılabilmeli. Malazgirt ilçesi Türkiye`de terör örgütüne en fazla katılımın yaşandığı yer. Terörün ve güvenlik sorunlarının acısını en fazla çekmiş yerlerin başında geliyor. Bugün oraya gidip ilçenin yaşlıları ile konuştuğunuzda 1970`li yıllardaki Malazgirt ile bugünkü Malazgirt arasında nasıl bir fark olduğunu çok net bir biçimde görebilirsiniz. Adeta kozmopolit diyebileceğimiz niteliklere sahip tarihî bir şehir 80`lerden sonraki süreçte yaşananlar, göç, nüfus kayıpları vb. nedenlerle bugün küçücük bir köye dönüşmüş durumda.

Malazgirt Ü niversitesi kurulmalı!

Malazgirt kurgusal bir siyasî -ideolojik tarih inşasından değil, yeni tarih okuma biçimlerinin geçmişteki bir hadiseyi daha olduğu gibi, daha doğru okuyabilme noktasında bize perspektif sağlamasından kaynaklanıyor. Doç.Dr.Mustafa Alican meseleye daha ileri bir boyuta götürüyor. Ve tarihi Malazgirt ilçesine bir üniversite kurulması gerektiğini savunuyor. Doçent Alican: 'Malazgirt`te bir üniversite kurulması konusunda dostlardan bazıları yadırgıyor. Fakat Malazgirt`e bir üniversite kurulabilir. Yılda bir kez gidilip yapılan anma merasimleri çoğu zaman arzu edilenin tam tersi sonuçların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bunu Malazgirt`e giderek kendiniz de gözlemleyebilirsiniz. Fiziksel uzaklık açısından baktığınızda örneğin Muş ile Bingöl ya da Muş ile Bitlis arasındaki mesafeden daha uzak Malazgirt buraya. Adı geçen her iki şehirde de üniversite var ve oralarda Malazgirt`e atfettiğimiz türden bir anlam da yok.'

Malazgirt Zaferi adına bir üniversite kurulmalıdır. Burada kurulacak bir üniversitenin Malazgirt`i ihya edeceği ve uzun vadede buranın coğrafyamız açısından sahip olduğu önemin daha iyi anlaşılmasında çok güçlü bir rol üstlenebileceği kanaatindeyim. Bunun kolay olmadığını elbette biliyorum, fakat talip olunan ideal kolay erişilebilir bir ideal değil ki zaten. Önümüzde dağ var diye gideceğimiz yere gitmekten vaz mı geçeceğiz? Ferhat olmaya talip olan dağı delmeye de razı olmalı.

Muş`ta görüştüğüm Muş Alparslan Ü niversitesi Öğretim Ü yesi Doç.Dr.Mustafa Alican`ın fikirleri gayet mantıklı ve yapılmasını gerekeni söylüyor. Malazgirt bir üniversite kurmaya uygun değilse, uygun hale getirilmeli. Malazgirt Zaferi`nin bu coğrafya için ihtiva ettiği anlam bunu zorunlu kılıyor çünkü. Sultan Alparslan`ın ruhunu şad etmemiz lazım. Bu bizim millet olarak borcumuzdur. Borcumuzu ödediğimiz takdirde tarihin alacaklısı olabiliriz. Yıldan yıla yapacağımız nostaljik kutlamaların hazzı ile yetinemeyiz. Yetinmemeliyiz.

Prof.Dr.Haluk Dursun

Malazgirt Zaferinin kutlandığı haftada Malazgirt için yollara düşen Kültür Bakan Yardımcısı Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun, Ahlat`tan Erciş`e geçerken trafik kazasında 19 Ağustos 2019`ta vefat etti. Merhum Dursun yaşadığı gibi öldü. Kendisini 1988 yılında tanıdım. Birlikte çalıştık. O yıllarda doktora yapıyordu. Çalışkan ve disiplinli biriydi. Öğrencilerini korur ve kollardı. Aynı zamanda iyi bir teşkilatçıydı. Onun emeği geçen öğrencilerinden biri de Marmara Ü niversitesi öğreti üyesi Doç.Dr.Ali Satan`dır. Yaptığı işi hep ekiple yapardı. Yanında mutlaka liseden veya üniversiteden öğrencisi olurdu. Yaptığı işi onlara da öğretirdi. Bu yönüyle de rol ve model biriydi. Milli ve manevi değerlerini bağlı ve aynı zamanda Türkiye`nin çağdaşlaşmasını isteyen biriydi Haluk hoca. Ahmet ismini pek kullanmaz Haluk ismini tercih ederdi. Bir nevi yenilikçi ve geleceğin temsilcisi gibi görürdü kendisini. Gazete yazılarında A.Alper Gazigiray ismini tercih ederdi. İdeolojik saplantısı yoktu ancak koyu bir devletçiydi. Devlet-i ebed-müddet anlayışına sahipti. Devlet olmadan hiçbir şeyin olmayacağına inanlardandı. Bu yönüyle Ziya Gökalp ve Adsız temsilcisi gibi, 'Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille inmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu`nun devamıdır' görüşündeydi.

Merhum Haluk Dursun, ilk etapta ilişkilerinde mesafeli dururdur. Bu nedenle soğuk gibi davrandığından söz edilirdi. Ancak yakından tanıdığınızda samimiyetini anlardınız. Kendisiyle en son merhum Emin Işık`ın cenazesinde görüştük. Merhum Haluk hoca iyi derecede Fransızca ve İngilizce bilirdi. Eğitimin temelinin lise eğitimi olduğuna inanlardandı. O nedenle uzun yıllar mezun olduğu Galatasaray Lisesinde derslere gitti. Bugün cari eğitim sistemi içinde lise eğitimi üniversiteye girmek için test çözülen bazı şeylerin öğretildiği bir istasyon gibidir. Eğitim kısmı ise tamamen yok edilmiştir.

Merhum Haluk Dursun 1994 yılında doktorayı bitirdiğinde ben yeni doktoraya başlamıştım. Birlikte çalışırken bana özellikle doktora yapmamı tavsiye etmişti. Bizim ilişkilimiz bir arkadaş ilişkisi gibiydi. Sorduğunuz sorulara açık, net ve anlaşılır bir şekilde cevap verirdi. Merhum Şevket Eygi ile ilişkisi baba oğul gibi idi. Şevket Eygi`nin işaret ettiği gençadeta Ahmet Haluk Dursun idi. O nedenle Merhum Eygi, Haluk Dursun`u çok severdi. Tevfik Fikret`in Haluk`u ne ise, Mehmet Şevket Eygi`nin Haluk`u da o idi. Haluk Dursun bana göre bürokratik memuriyete intisap edince ilmi yönden geride kaldı. Keşke akademik hayatta kalsaydı daha çok şeyler yapardı. Ancak Türkiye`de bürokratik bir yere gelmeden idealinizi yapmakta mümkün olmuyor. Bu da ayrı bir gerçek.

Merhum Haluk Dursun, Tarih Medeniyet Dergisindeki yazılarını hatırlıyorum. Fevkalade önemi yazılardı. Geçen hafta bir araya geldiğim Tarih ve Medeniyet, Tarih ve Düşünce Dergilerinin Yayın Yönetmeni Mehmet Fatih Can ile konuşurken, 'Haluk Hocanın iyi bir değer ve iyi bir hafıza olduğu' üzerinde durduk. Haluk Hocanın bir ideali de, Şevket Eygi için bir vakıf kurmaktı. Bu proje akamete uğradı. İnşallah vakıf projesini Recep İncecik dostumuz hayata geçirir. Merhum Ahmet Haluk Dursun`a Allah`tan rahmet ailesini ve milletimizi başsağlığı diliyorum. Haluk Dursun ideali uğruna kazada şehit (doğrusunu Allah bilir) oldu. Bunu doğru anlamak ve anlamlandırmak gerekiyor vesselam.

`height=