26 Ağustos Malazgirt savaşının yıldönümü münasebetiyle dünümüz, bugünümüz ve yarınımız üzerine biraz tefekkür edelim.

Dünya tarihi, biz Türkleri en kolay devlet kuran ve hiçbir devletin boyunduruğu altında yaşamayacağımızı bugüne kadar kurmuş olduğumuz 16 devletten çok iyi bilir. Çünkü Türk milleti özgürlüğüne düşkün bir millettir.

Malazgirt savaşı 26 Ağustos 1071 de Muş un Malazgirt ovasında, Selçuklu Sultanı Alparslan ve Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşmiştir. Kırk bin kişilik Selçuklu oldusu 70 bin kişilik Doğu Roma ordusunu yenmiştir. Yenilgi sonrası esir düşen Romen Diyojen e dokunulmamış kendisine bir antlaşma imzalatılmış ve serbest bırakılmıştır. Böylece Anadolu nun kapıları Türklere açılmış ve yurt olma süreci başlatılmıştır.

Asker sayısı bakımından az ve teçhizat bakımından daha zayıf olan bir ordunun bu zaferi elde etmesindeki ruh Bedir deki, Uhut taki, Hendek teki ruhun imanın aynısıydı.

Anadolu Türkler sayesinde vatan olmuş bir coğrafyadır. Önceden bir geçiş yeri olarak var olan bu coğrafya 1071 de Türklerin buraya akın etmesiyle kalıcı bir vatan olmuştur. Anadolu ya yerleşen Türkler burayı sadece bir vatan yapmakla kalmamış ayrıca buradan bir imparatorluk çıkarmayı ve farklı kıtalara hükmetmeyi de başarmıştır.

Anadolu jeopolitik konumu, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, boğazları, iklimi ve bitki örtüsü nedeniyle tarih boyunca cazibe merkezi olmuş ve hep saldırılara maruz kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun zayıflaması nedeniyle bu saldırılar artmış ve bizleri buradan çıkaracaklarını sanmışlardır. Ancak küllerinden doğan bu aziz millet Kurtuluş Savaşıyla bütün dünyaya Anadolu nun bizim vatanımız olduğunu ve bizleri buradan çıkarmanın imkansız olduğunu bütün dünyaya göstermiştir.

Bu güzel coğrafyada, şehitlerimizin kanlarıyla sulanan bu topraklarda yaşadığımız müddetçe bunun bedelini dün ödediğimiz gibi bundan sonrada ödemeye de her zaman hazır olmalıyız. İsimleri farklı olsa da bir sürü terör örgütlerinin kurulmuş olması ve üzerimize salınmış olması bu güzel vatanımızdan bizleri çıkarmak istemelerindendir.

Savaşlarla, darbelerle yenemedikleri bu aziz milletimizi ırk bakımından, mezhep bakımından ayrıştırarak, birbirimize düşürmeye çalışarak, birlik ve beraberliğimizi bozmaya çalışarak yapacaklarını sanıyorlar.

Ancak onların anlayamadıkları ve bizlerin çok iyi bildiği ve iman ettiği bir şey vardır:Bu memleketin yer üstünde yaşayan sahipleri kadar yer altında yatan sahipleri de vardır. Yani bu toprakların manevi bekçileri onların bin yıldır uğraştığı bütün bu hain planlarını bozmaktadır. Bu toprakların mayası Bedir de, Uhut ta ve Hendek teki ruh ve imandır. Mayası sağlam olan bu milleti yenecek güçhenüz bu dünyada yoktur. Yeter ki biz bir olalım, beraber olalım, milli ve manevi değerlerimizden kopmayalım.

Bu düşüncelerle ülkesi ve milleti için canlarını feda etmiş tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize de sağlık ve afiyet diliyorum.