Yıllarca o şehirden o şehre, o ilçeden bu ilçeye taşınan biridir. Tabir caizse evi sırtında kaplumbağa misali oradan oraya seyahat etmektedir. Birçok iş denemiştir. 

Patronu Halil Bey, kırk sekiz dairesinden birini Temizlikçi Özkan`a kiraya vermiştir. Halil Bey, kiracısını gördüğü hemen her ortamda, onu işaret ederek: 'Onun bir evi var, der ve oturduğu koltuğun yan tarafındaki perdeyi açarak camdan gösterir. Şu ev var ya, görüyor musun? O ev Temizlikçi Özkan`ın evidir.' der.

Ne zaman onun evinin önünden geçse, evi göstererek şu ev, bizim temizlikçinindir, ifadesini hep tekrar eder. Mahallenin mürekkep yalamış, ileri gelenlerden Hüsnü Bey, Halil Bey`in bu ifadelerinden rahatsız olur. Bir gün çay ocağında karşılaşırlar. 

-Selamün Aleyküm Hüsnü Bey.

-Aleyküm Selam Halil Bey.

Halil Bey, nasılsınız, nasıl keyifler, emeklilik nasıl gidiyor? Boş durmak yaramaz insana, insan bir şeyle meşgul olmalı. İstersen sana bir iş bulalım, der.

`height=

-Halil Bey, dünyaya kazık çakmaya gelmedik. Yeter kazandığımız! Çoluk çocuğu takip ediyoruz, gündüzleri yatılı talebelerin kaldığı yurda gidiyorum. Yurdun her türlü işine koşmaya çalışıyoruz. Yapabildiklerimizi yapar, yapamadıklarımız için de usta bulur işi takip ederiz. Bu meşgale benim için çok keyifli. Bu saatten sonra yeni bir iş falan işime gelmez. Gerek de yok zaten.

-Hüsnü Bey, çalışmak iyidir, adamı canlı tutar. Sen yine de bir düşün!

-Yahu biz boş durmuyoruz ki, sadece birisinin yanında maaşla iş yapmayız, diyoruz. Yani meşgalemiz var. Sağ olasın.

Halil Bey, tam bu esnada karşıdan gelen Temizlikçi Özkan`ı göstererek: Hüsnü Bey, bak şu adamın bile şurada bir evi var. Sen emekli olmuşsun, evin kirada. 

Hüsnü Bey dayanamaz bu duruma ve birkaçgün önce okuduğu bir yazıyı sırası gelmişken bir daha okuyayım, der. Evden kitabı getirir ve okumaya başlar. Bak Halil Bey, siz her yerde şu evi göstererek evin Temizlikçi Özkan`a ait olduğunu söyleyip duruyorsunuz. Bundan sonra o ev gerçekten de onundur. Haberin olsun!

-Nerden o ev gerçekten onun oluyormuş?

-Bak tam da şuradan onun oluyor, der ve okur: 

'Şu ev Ahmet`e aittir.' Diyen bir kişi, bu ikrarıyla, söz konusu evin mülkiyetinin Ahmet`e ait olduğunu belirtmiştir. Bu kişi sonradan, 'bu sözümle o evin, Ahmet`in kira ile oturduğu meskeni olduğunu kastettim aslında ev benimdir' dese kabul edilmez ve önceki ikrarıyla sorumlu tutulur çünkü öncelikle sözün hakiki anlamı geçerlidir.

Sen her ortamda her yerde bu ev Özkan`a aittir, dersin sürekli. Bak bu kitapta da öyle yazıyor. Bu kitap özellikle bu tür konuları çok güzel tahlil eden bir kitaptır. Biz de şahidiz. Kaçdefa uyardık ancak sen ısrarla Özkan`a aittir, demekten geri durmadın. Yarın tapuya gidiyoruz. Biz de mahalleli olarak şahidiz. Haberin olsun!

Halil Bey, şaşırır kalır! Kendi kazdığı kuyuya düşer. Bir gün sonra mahalleli toplanır. Halil Bey`in kapısına gelirler. Temizlikçi Özkan`a da haber verirler. Ancak çocuğu rahatsız olduğu için hastaneye giden Temizlikçi Özkan gelemez. Halil Bey, bu haberi duyunca rahatlar ancak mahallelinin pek de rahat bırakmaya niyeti yoktur. Hemen bir taksi ayarlayın, Özkan tapu dairesine gelsin, der Hüsnü Bey.

Halil Bey, daireyi vermem dese olmaz, tüm mahalleli durumu bilmektedir. Özkan için taksi ayarlanır. Birkaçmahalleli ve Halil Bey de tapuya gitmek üzere arabaya binerler. Tapu binasının önünde beklemeye başlarlar. On beş yirmi dakika sonra Özkan da gelir. 

-Hayırdır Hüsnü Abi! Apar topar beni çağırtmışsınız, nedir mevzu? der.

-Yahu! Bu Halil Bey, her yerde senin evi gösterip, bu ev Temizlikçi Özkan`ın evi, demez mi? 

-Evet, herkese öyle söyler. Hal bu ki ben onun kiracısıyım. Neden böyle söyler, ben de anlamam!

-İşte biz de bugün evi senin üstüne yazdıracağız. Onun için tapu dairesine geldik.

-İyi de benim ev almaya imkânım yok, der.

-Para isteyen kim? Ev senin zaten, öyle söylemiyor mu Halil Bey, her yerde?

-Hüsnü Abi, ben bu evi alamam. Aslında her gördüğüne o sözü söylemesi yanlış. Ama bu bana yakışmaz. Sonra arkamdan kim bilir neler konuşulur? Ben sevmem öyle şeyi, der. Ama bu bilgiyi öğrendiğim, iyi oldu. Hak iddia etsem başım ağrımaz, onu öğrendim en azından. Hüsnü Abi sen şu satırları hele bir kez daha oku, der.

Tane tane yüksek sesle okumaya başlar, Hüsnü Bey:

'Şu ev Ahmet`e aittir.' diyen bir kişi, bu ikrarıyla, söz konusu evin mülkiyetinin Ahmet`e ait olduğunu belirtmiştir. Bu kişi sonradan, 'Bu sözümle o evin, Ahmet`in kira ile oturduğu meskeni olduğunu kastettim aslında ev benimdir.' dese kabul edilmez ve önceki ikrarıyla sorumlu tutulur çünkü öncelikle sözün hakiki anlamı geçerlidir.

Bütün bunlardan sonra Halil Bey, Özkan`dan aldığı cevabı duyunca derin bir nefes alır. Keyfi yerine gelmiştir. Hatasını da anlamıştır. Demek ki kelamda aslolan manayı hakikidir. Bundan sonra bir daha kendi evim için o cümleyi kurmam, der içinden.

Halil Bey, o günden sonra kimseye: 'Şu ev Özkan`a aittir.' demez. Ancak Hüsnü Bey arada bir takılır kendisine. Şu evi görüyor musun? Evet, deyince de o ev bir zamanlar Temizlikçi Özkan`ındı. Dayanamadı ve evi bağışladı, deyip tebessüm eder.

-Yapma! Gerçekten mi? der, o da güler.

Madde 10: Kelamda asıl olan manayı hakikidir.'