Meşakkat varsa kolaylık da vardır, dedi Halil Çavuş. Hasat için harman yerinde samanla buğday çuvallarıyla uğraşanları görünce bu cümleyi kurar. Askerde çavuş olduğu için bu unvanı alır. Herkes ona Çavuş diye hitap eder. Çavuş tarlayı sürmüş, Çavuş oğlunu evermiş, Çavuş şehre gitmiş, Çavuş kaza yapmış. Çavuş`un her hali köylünün gündemindedir. Köylü, uzun kış günü bu tür mevzuları sever.

Köy odasında, caminin bahçesinde, köy meydanında, köy kahvesinde hep köylüyü meşgul eden bir gündem vardır. Halil Çavuş da bu ortamların gündem maddesi olmaktan kurtulamaz.

Köyün imamı Murat Hoca, kahve sahibi Durmuş Dayı fırsat buldukça takılır Halil Çavuş`a.

-Yahu Çavuş`um, hele bir anlat şu askerlik hikâyesini! 'Nasıl Çavuş oldun?' der. 

-Durmuş Dayı, komutan beni çok severdi. Bir gün namaz kıldığımı görünce beni yanına çağırdı. 'Oğlum sen nerelisin?' dedi. 

Ben de yüksek ve gür bir sesle: 

-'Komutanım! Mersin &ndash Mut- Çavuşlu köyünden.' dedim.

-'Oğlum, bana senin gibi güçlü kuvvetli, güvenilir bir asker lazım. Namaz da kılıyormuşsun, ne güzel! Köyünüzün adı da Çavuşlu`ymuş. Madem öyle bundan sonra seni çavuş yaptım.' dedi.

-O zamanlar çavuş olmak, fiyakalı işti. Benim keyfime diyecek yok. Haberi babama mektupla bildirdim. Köy yeri burası, haber çabuk yayılır. Benim mektubu duymayan kalmamış. Herkesin dilinde.

- Arada bir rahmetli babama: 

- 'Demek senin oğlan askerde çavuş olmuş ha!' derler. 

Babam da öyle mutlu olurmuş ki, gözleri parlarmış. Çavuş babası geldi, Çavuş babası gitti. Yol açın Çavuş babası geliyor. Kısacası babama her yerde öncelik tanıyıp kolaylık göstermişler. Sebebi de benim askerde çavuş olmam.

  • 'Ben askerdeyken bu unvanı almışım, zaten. O gün bugündür adımız Çavuş kaldı. 'der. 
  • Hey gidi günler! Babamı mutlu etmişim, daha ne olsun Durmuş Dayı! Bundan güzel dua mı olur? Babam, hep tebessüm etmiş, o günden sonra. Yokluğa, açlığa, parasızlığa hiçüzülmemiş. Hep alnı açık, keyfi yerinde, acı yavan kuru soğan idare etmiş. Allah ondan razı olsun, der.

Bu konuşmayı kim bilir kaçkez yaptırmışlardı Halil Çavuş`a. Her defasında ilk defa dinliyormuş gibi heyecanlanırlar. Gözleri dolanlar, Halil Çavuş`un babasına bir Fatiha üçİhlas okuyup gönderenler olur.

Halil Çavuş konuşmasını bitirir ve öğle namazı için hep beraber camiye giderler. Köyde namaz vakitlerinde köy kahvesi kapalıdır. Bu adet yıllardır böyle devam eder. Caminin bahçesinde üçbeş kişi hararetli bir tartışma içindedir.

Kahveden gelen kalabalık tam bahçeye girerken Numan Dede`nin şu cümlesini herkes duyar.

- 'İnsan mecbur kalırsa, ölmemek için yiyebilir.'

  Hem de birkaçkez tekrar eder bu cümleyi.

-Durmuş dayı da: 

'Neyi yiyebilir?' sorusunu sorar, caminin bahçesine girerken.

-Ne olacak? Pis böcüyü, der.

-'O da yenir mi, Numan Dede?' etme eyleme, derler.

-Biz de öyle keyfe keder yenir, demedik zaten.

'Mecbur kalırsa, ölmeyecek kadar yiyebilir.' dedik.

Halil Çavuş da konuşmaya dâhil oldu.

  -Şimdi her türlü mevzuyu bitirdiniz. Bir bu mu kaldı yani?

Neyse madem konu bu biz de söyleyelim fikrimizi, der. Ben de bildiklerimi aktarayım o zaman, der.

'Diyelim ki, çok açkaldınız, yiyecek hiçbir şey yok ve bir domuz-Numan Dede`nin tabiriyle pis böcü- avladınız. Bunu yemek caiz midir? Elbette böyle bir zorluk kolay kolay yaşanmaz ancak olursa da yenilmesine izin vardır. 'Açlıktan ölüm tehlikesi yaşayan birinin, yasak olan ölü veya domuz etini yemesi mümkündür.' Ayrıca bu durumu izah eden, 'Meşakkat tesiri celb eder.' maddesi vardır İslam hukuku hakkındaki Mecelle kitabının.' der Halil Çavuş.

Numan Dede,

- 'Evladım! Sen bu kadar bilgiyi nerden öğrendin? 

- Aferin sana!' der.

Halil Çavuş da,

- Nereden olacak Numan Dede, askerde komando birliğinin dilindeydi bu konu. Oradan bilirim, der.

-Onlar sık sık dağa çıkar. Bazen bir hafta on gün dönmezler. Bu mevzu da hep konuşulur. Oradan duyduklarımdır. En az on sekiz kez dinlediğim bir mevzudur yani.

-İmam: 

- 'Hadi arkadaşlar! Abdestlerinizi alın da namaza başlayalım.' diyerek içeri girer.

Namaz sonrası imam: 

'Nitekim 'Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez' ve 'Allah size kaldıramayacağınızı yüklemez.' ayetleri ile 'Dinde hayırlı olan kolaylık göstermektir.' ve 'Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, yaklaştırınız, nefret ettirmeyiniz' hadisleri de bu konuştuğunuz mevzuyla ilgilidir. Ben de bir iki kelam aktarayım yeri gelmişken, der. 

Madde: 12'Meşakkat tesiri celp eder.' ( Her zorluk beraberinde kolaylığı getirir.)