Otogara gitmek için aceleyle evden çıktı. Aile dostu olan Yavuz Bey`in oğlunun düğünü vardı. Yavuz Bey`i ilkokuldan beri tanıyordu. Aynı sırada oturmuşlar, aynı ağaçtan erik koparıp gönüllerince yemişlerdi. Eşekten düştükleri gün Yavuz Bey`in kafası çizilmiş ve sağ kulağının dört parmak üzerinde bir iz kalmıştı. Bir araya geldikçe eşekten düştükleri o günü yâd ederler, tebessüm ederek anlatırlardı. Ev halkı da öğrenmişti bu hatıranın ayrıntılarını. Ahmet Bey otogara vardığında bu hatıra zihninde tekrar tekrar dönüp duruyordu. 

Selamün Aleyküm, memur Bey, Mut`a bir bilet alabilir miyim, yeriniz var mı?

Bey Efendi saat kaçiçin sordunuz?

`height=

İlk kalkacak olan otobüs olsun. Biletini aldı, gömleğinin cebine yerleştirdi. Bileti şöyle bir gözden geçirdi, koltuk numarasına baktı ve tekrar cebine koydu. Otobüsün kalkmasına bir saatten fazla bir süre vardı. 

Yolculuk için biraz yiyecek ve hediye almak üzere otogarın yanında bulunan alışveriş merkezlerini gezmeye çıktı. Yolda yürürken yerde bir şey gördü ancak ne olduğunu tam kestiremedi. Yaklaşınca bir de ne görsün! Bir cüzdan; Alıp şöyle bir baktı, cüzdanda yüklü miktarda para vardı. Bu cüzdanı mutlaka sahibine ulaştırmalıyım, dedi ve cebine koydu. 

Yürürken bir taraftan da düşünüyordu: 'Bu cüzdanı sahibine nasıl ulaştırabilirim?' diye. Ben bu cüzdanı en kısa zamanda sahibine buldurmalıyım, dedi. Alışveriş merkezini dolaştı, beğendiği bir hediyeyi alıp paket yaptırdı ve otogara döndü. Otogarda polislerin olabileceğini düşündü ve sormaya başladı. Buralarda polis karakolu var mı? dedi, karşısına ilk çıkan kişiye.

Acelesi olan yolcu, inanın ben de bilmiyorum, deyip uzaklaştı. En iyisi ben bilet aldığım yere sorayım bunu dedi. Otobüsün kalkmasına da beş on dakika kalmıştı. Girdi içeriye, bilgisayarın başında bir şeylerle meşgul olan görevliye:

-Bey Efendi, buralarda bir polis karakolu, birimi, merkezi var mı acaba?

-Evet, şu karşıda var. Ancak sizin otobüsünüz kalkıyor, hayırdır hemşerim, biz yardımcı olalım, dedi görevli. Biraz düşündü. Biraz hızlı olursam herhalde yetişirim, dedi içinden. Görevliye teşekkür edip karşıya doğru koşmaya başladı. Bu arada cüzdanı cebinden çıkarmak için elini cebine attı. Birden durdu. Cüzdan yoktu yerinde. Diğer ceplerini karıştırdı, tekrar tekrar baktı ama yoktu cüzdan.

Mağazadan hediye alırken düşürmüş olmalıyım ya da yolda yürürken bir yerlerde düşürdüm herhalde dedi. Ama kendi cüzdanını kaybetmiş gibi üzülüyordu. Kim bilir sahibi ne kadar aradı. Bir iyilik yapacaktık ancak nasip olmadı.

Tekrar geriye döndü. Otobüsüne yetişmeliydi. Otobüse bindi ve her zaman seçtiği koltuğuna oturdu. Genelde otobüsün sağ orta kısımlarını tercih ederdi. Kaza ihtimaline karşı en güvenli yer olduğunu, dinlediği bir muhabbet ortamında öğrenmişti. O günden sonra sağ orta kısımlardan koltuk almaya özellikle dikkat ederdi. Uzun uzun düşündü cüzdan meselesiyle ilgili kendisini sorguladı. Acaba bir hatam var mı? Cüzdanı sahibine vermek niyetiyle almıştım. Bu mevzuyu mutlaka bir hocaya sormalıydı. Yitik bir malın hangi amaçla alındığı, kaybedildiği takdirde hükmünün ne olduğu açıklığa kavuşturulmalıydı.

Dostu Yavuz Bey`in düğünü mevlitli bir düğündü. Sohbet için gelecek olan hoca bu mevzuları bilen biriydi. En iyisi ben düğün merasiminden önce bu sorunun cevabını öğreneyim, dedi.

Yolculuk çoktan bitmiş, Yavuz Bey`le buluşmuşlar ve her zaman konuştukları mevzuları şöyle hızlıca bir daha tekrarlamışlardı. Cüzdan meselesini Yavuz Bey`e de açmıştı. Sohbet için gelen Ali Hoca`ya mevzuyu beraber açtılar. Ali Hoca da yahu rahat olun sizin yaptığınız herhangi bir ödeme gerektirmez. Ali Hoca derslerde öğrendiği Mecelle kitabının ikinci maddesini hemen paylaştı. Bir işten maksat ne ise hьkьm ona gцredir. Yani, yitik bir malı koruyup sahibine verme niyetiyle alan kişinin, malın helak olması halinde onu tazmin etmesi gerekmez. Ancak sen söz konusu malı sahiplenme niyetiyle almış olsaydın bu durumda tazmini gerekirdi.

-Hocam, Allah senden razı olsun, çok rahatladım. Yolculuk boyunca kafama takıldı, bu mesele. Bunun üzerine Ali Hoca bir misal daha verelim, dedi.

-İyi olur hocam, buyurun.

Bir devlet büyüğüne ibadet niyetiyle secde edilmesi küfür, bunun saygı amacıyla yapılmış olması günah olarak görülmüştür. Yani herhangi bir işten, fiilden önce maksat ne ise hüküm ona göredir. İşler maksatlarına göredir.

`height=

Hocam, benim niyetim sahibine ulaştırmaktı. Hatta bunun için polis karakolunun yerini sordum. Bir de baktım ki cüzdanı kaybetmişim. Yavuz Bey ve diğer dostları da dert etme, Ali Hocam durumu açıkladı. Kafaya takma artık, dediler.

Yusuf Bey de:

  -Hepinizden Allah razı olsun, dedi. 

-Ali Hocam buyurun çorbaları soğutmayalım, dedi Yavuz Bey.

 

Madde 2:

İşler maksatlarına göredir. 'Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir.'