`height=

1990`ların başları; Matbaacıların Cağaloğlu`nda bulunduğu yıllar... Gazeteler, dergiler, klişeciler, kâğıtçılar, yazarlar, çizerler henüz Bâbıâli`yi terk etmemiş. Muharrirler şimdiki zamanda kâhir ekseriyeti otel odasına dönüşmüş, güneş görmeyen 15 metrekarelik odalarında yazılarını okuyucularına ulaştırmak için harıl harıl daktilolarının tuşlarına basmakla meşgul. Büyük icat` Macintosh ise yeni çıkmış! Böylesi bir matbuat âlemi vetiresinde burs bedelleriyle Macintosh Plus edinmiş bir avuçidealist gençolarak Tepe Edebiyat Sanat dergisini yayınlıyoruz. Cağaloğlu karışık bir yer, ama biz galiba Cağaloğlu`nu iyi biliyoruz!

Aylık Tepe Edebiyat Sanat, Fikir ve Kültür dergimizin Mayıs 1992 tarihli 15`inci sayısının gündeminde eşref Türk basını` var! Her ay mecmua idaresinden bir arkadaşımız dosya konusunu hazırlıyor. Yeni yayınlanacak mevkû temizin 'Şinasi`nin fideleri ve meyveleri' serlevhalı dosyasını bu satırların yazarı hazırlayacak. Bir de mülâkat söz konusu. Röportaj için Bedir Yayınevi`nden ulaştığımız Mehmed Şevket Eygi Bey`in Sultanahmet Kutlugün sokağındaki evine gideceğim.

Sohbet için kararlaştırdığımız gün, Sultanahmet Camii`nin minarelerinin gölgesinin düşmekte olduğu bir ikindi vakti sonrası Mehmed Şevket Eygi Bey`in evindeyim. Ü stad, Cağaloğlu yazarlarından epey farklı. Ne demek istediğimi zatıâlilerini tanıyanlar fehmetti.

'Elâ bizikrillahi tatmeinnülkulû b.'

Ü stad`ın evi geleneksel sanatlar galerisi gibi. Evvelemirde duvarları tezyin eden hat levhaları dikkatimi çekiyor. Müsaadelerini alarak yazılara dikkatlice bakıyorum. Bir odasının kütüphaneye çevrildiği Osmanlı evinin hemen her odasında kitaplar levhalarla ünsiyet halinde. Aklıma 'Fî hâ kütübün kayyimeh' kelâmı düşüyor. Nesihten sülüse celi divaniden celi talike kadar ayet-i kerime, hadis-i şerif ve güzel sözlerden müteşekkil, yazıları, tezyinatı, ebruları uyum halinde onlarca hat el-ele tutuşarak hafî bir zikri terennüm ediyor: 'Elâ bizikrillahi tatmeinnülkulû b.'

Battal bir ebru levhasının yanındaki kadife kaplı kanepede tekir bir kedi huzuru solukluyor. Mehmed Şevket Eygi`nin daktilosunu Osmanlı fotoğrafları, gülapdanlar, kesme şekerlikler, sedef kakma sehpalar, oymalı tavan göbekleri, usta işi tesbihler, İznik çinisi demlikler, narin kolonya şişeleri, yazı takımları, el yazma kitaplar, kadim ciltli nadir baskı eserler, Fransızca lügat ve tarih kitapları çepeçevre ihâta etmiş durumda.

(; )

Geçtiğimiz hafta garî k-i rahmet olan Mehmed Şevket Eygi Bey ile teşrik-i mesaimiz 27 yıl önce böyle bir vasatta başladı.  Yarın &ndash biiznillah- portalımızda ve gazetemizin hoş kokulu sayfalarında yayınlayacağımız Mehmed Şevket Eygi`yle 'basın' üzerine bir sohbet' çay ve kurabiye tadında böylece ikmâl edildi.

Fasılalar halinde üstadla hukukumuz devam etti. 25 yıl kadar önce ofis telefonumdan arayıp vaktimin müsait olup olmadığını sordu. Bedir Yayınevi için birkaçkitabın editörlüğünü yapmamı rica etti. Emri, başımın üzerindeydi.  İki Komite İki Kıtal, II. Meşrutiyet ve II. Abdülhamid Hakkında ve Gobi Çölleri`nde isimli kitaplarla bir yaz mevsimi boyunca alakadar olup 'diskete' yüklediğim kitap içeriklerini evinde kendilerine takdim ettim. Gobi Çölleri`nde başlıklı kitap hariçdiğer ikisi okuyucularla buluştu.

Ehl-i Sünnet`i müdafaa etti

Ehl-i Sünnet`i müdafaa ederek Ehl-i Sünnet Ve`l-Cemaat çizgisinde birleşilmesini tavsiye etti. Müslümanlara vazifelerini hatırlattı. Tüm eserlerini İslâm şuurundan ve Türk irfanından neş`et eden bir muhabbet ile kaleme aldı. Ü lkemizin ve bölgemizin meseleleriyle yakından ilgilendi. Doğruyu tebrik etti, yanlışı gösterdi. Tenkit ettiği meselelerin halli meyanında ön gördüğü çareleri ve çıkış yollarını gösterdi. Kitap ve risalelerini Müslümanların topyekû n felaha kavuşarak, yükselip yücelmesi için yayınladı. Şeriat-ı Garra-i Ahmediyye üzerine bir hayat sürdü. Şeriatsız tasavvufun,  hakikatsiz tarikatın olamayacağını haykırdı. Ü mmet şuuruna işaret ederek, Ü mmet-i Muhammed`in birlik ve dirlik içerisinde olmasının önemini belirtti. İyi insan, iyi Müslüman, iyi meslek adamı olunmasını önemsedi. Önce kendi nefsine, sonra da muhataplarına vaaz etti.

Mukaddesata yönelik saldırılara dikkat çekti.

Millete, ümmete, mukaddesata yönelik saldırılara dikkat çekti. Kudüs bilincinin yaşatılmasını önemsedi. İki kimlikli Türk Yahudilere Sabetaycılara karşı uyanık olunması gerektiğini sıklıkla gündeme getirdi.

Vakit namazlarına önem verirdi

İmkânları nisbetinde küçük ebatlı risaleler kaleme alırdı. Bunlardan biri de 'Namazı Dosdoğru Kılmak'tı. Vakit namazlarına önem verirdi. Bu meyanda camilerinin Müslümanlarla dolup taşmıyor olmasına üzülür, çocukların namaza alıştırılmasını, camiye götürülmesini salık verirdi. Namaz kılmayanların ve dahi namazı ikinci plana iten toplumların felaha kavuşamayacağını bıkmadan, usanmadan söyler ve yazardı. Bu satırlar merhuma ait: 'Müslümanlar beş vakit namazı kılmadıkça sürünmeye mahkû m olacaktır; Namaz, imandan sonra İslâm`ın ikinci temel şartıdır. Namazı kılmayan, namaza önem vermeyen bir İslam toplumu, camilerin kubbelerini altınla kaplatsa bile batmaya mahkû mdur.'

Mahzâ İstanbul Beyefendisi;

Mehmed Şevket Eygi, mahzâ bir İstanbul beyefendisiydi. Hâliyle, tavrıyla, konuşmasıyla, oturmasıyla, kalkmasıyla, tüm faaliyet ve tesir alanlarıyla kâmil müminin nasıl olması gerektiğinin mükemmel ve mükemmil bir örneğiydi. Ömrünü medeniyetimizin güzelliklerine vakfeden numune bir insandı. 'İnsan' yetiştiren insan; İnsan-ı kâmil. Mümin, mütevekkil, mütebessim çehresi, Ortaasya`dan Medine-i Münevvere`ye, Buhara ve Hî ve`den Saraybosna`ya kadar tüm İslâm coğrafyasının rengini ve ihata ettiği muştulu manaları gönlünde taşıyan müstesna bir zattı o; Hayatı boyunca tebliğ ve irşad hizmetinden geri kalmayan münzevi bir dervişti.

İstanbullu olmak adam olmaktır!

Mehmed Şevket Eygi hakiki İstanbulluydu. İstanbullu olmak üzerine hazırladığı küçük bir kitapçıkta hemşehrilerine şu cümlelerle hitap etmişti: 'İstanbullunun en çok kullandığı kelimelerden biri efendim`dir. Nasılsınız efendim? Teşekkür ederim efendim. Saat kaçefendim? Saat beşe çeyrek var efendim; '

İstanbullu oturduğu evin caddeye veya sokağa bakan balkonuna çamaşır asmaz. Kadın çamaşırlarını başkalarının göreceği yerde kesinlikle kurutmaz.

İstanbullu sokakta, meydanda, çarşıda pazarda açıkta yemez ve içmez.

İstanbul terbiyesine sahip kadın ve kızlar sokakta, toplu taşıma vasıtalarında, yabancıların arasında çıngıraklı kahkahalarla gülmez, hattâ dışarıda hiçgülmez.

Hakiki İstanbul görgü ve terbiyesinde sokak veya caddedeki kadın ve kızlara adres veya başka bir şey sormak çok ayıptır ve laf atmaktır.

İstanbullu nasıl telefon eder? İlk defa bir yeri arıyorsa, numarayı çevirir, açılınca hemen, karşı taraf Müslüman`sa 'Selamünaleyküm, çağdaş ise iyi günler der ve kendini tanıtır 'Ben  bid Yurdunusever, Kazım Beyefendi ile görüşmek istemiştim; ' der. Numarayı çevirdikten sonra 'Ora nere?', 'Numarayı tekrar edin!' gibi aptalca sorular yöneltmek kabalık ve bedeviliktir.

İstanbullu bir kapının zilini bir kere çalar. Aynı anda birkaçkere zile basmaz. Kapı açılmazsa bir iki dakika bekler, tekrar çalar, yine açılmazsa geri döner. Durmadan zile basmak, kapıyı yumruklamak çok ayıptır. İstanbullu (bu telefon devrinde) randevu almadan ziyarete gitmez.'

Sultanahmet`i ve çevresini çok severdi

Sultanahmet`i ve çevresini çok severdi. Buradan uzakta geçirdiği gün ve saatlere hayıflanırdı. İyi saatte olsunlar`, Ü stad`ın eviyle de 'özel' anlamda meşgul oldu. İstanbul Milli Emlak Müdürlüğü, Şevket Eygi Bey`in Sultanahmet`teki evinin Bizans`ın Magnaura sarayının kalıntılarının üzerinde inşa edildiğini iddia ederek tapunun iptalini ve binanın kamusallaştırılmasını istemişti. Merhum, evini güçbela bu talepten kurtarmıştı.

Kanaat ehliydi

Hemen her vesileyle Efendimizin (sav) sünnet-i seniyyesine tabiydi. Yeme içme gibi günlük yaşantıyla ilgili konulardan giyim kuşama kadar kanaat ekonomisini hayata geçirirdi. İsrafa, lükse ve dahi sefahate yönelenleri ikaz etmekten geri durmazdı.

Hat sanatının inceliklerine vâkıftı

Ü stad, hat sanatının inceliklerine vâkıftı. Her Müslümanın evinde en az bir hat levhasının bulunmasının vâkıa mutabık olduğunu söylerdi. Hali vakti yerinde olanların ise bir kaçhat yazısıyla birlikte Hilye-i Şerifelere sahip olmasını, düğün, dernek vb. gibi vesilelerle eşe, dosta, ahbaba hat levhası hediye edilmesini salık verirdi. Bir ara hilye-i şerifeler üzerine mesai sarf etti. Hattatlara hilye yazdırıp müzehhiplere bezemelerini yaptırdı ve oldukça uygun bedellerle ilgililerine ulaştırırdı.

Evinde Türk hat sanatının mühim simalarının eserleri vardı. Kazasker`den Mustafa İzzet Efendi`ye, Mustafa Râkım`dan Necmeddin Efendi`den ve oradan Kemal Batanay`a, Macid Ayral`a, Hamid Bey`e, Halim Bey`e ve günümüz hattatlarına kadar onlarca hat sanatı ustasının yazılarının emanetçiliğini yaptı. Mehmed Şevket Eygi Bey, levhaları, hususi kütüphanesindeki yazmaları Sahaflar`dan, antikacı esnafından, Bomonti, Topkapı ve Kasımpaşa`da kurulan pazarlardan temin etmişti.

Kitaplarını ve el yazma nadir eserlerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi`ne bağışlamıştı. Levhaları ve Osmanlı sanat eserleri evinde kendi adıyla kurulacak bir vakfın envanterine dâhil edilse aliyyü`l-âlâ olur.

Ebru sanatına sevdalıydı

Ebru sanatına karşı da hususi bir alakası vardı. Her zaman yanında bulunan vefakâr talebesi ve sadık yol arkadaşı Aydın Gülan Bey`i ebru öğrenmesi için Mustafa Düzgünman`a göndermişti. Kendisi de bizzat ebru ile meşgul olur, arzu ettiği vakitlerde açtığı teknesinin içinden birbirinden güzel keyfiyeti haiz battal ebrular çıkarırdı. Ebruları hatların etrafına yapıştırır, bazılarını çerçeveletip asar, bazılarını da hediye ederdi. Yazı ve ebrularını oldukça kaliteli ahşap, yaldızlı çerçeveler içerisine aldırırdı.

Kâbiliyetli gençlerin elinden tuttu

Kâbiliyetli gençlerin önünün açılması için elinden geleni yapar, yanında kitâbiyât hizmetlerini deruhte etmek üzere üniversite tahsili görmekte olan akl-ı selî m, tab-ı müstakim talebeleri istihdam eder, bir müddet sonra Mehmed Şevket Eygi Bey`in hâliyle hâllenmeye başlayan gençler zevk-i selî m sahibi olurdu. Zaman zaman bu konuda fakirden de âkil gençlerin bulunması konusunda talepte bulunan üstada elimizden geldiğince destek olmanın gayreti içerisinde bulunurduk.

Güzel Türkçemizi oldukça güzel telaffuz ederdi

Güzel Türkçemizi oldukça güzel telaffuz ederdi.  Türkçe`nin güzel konuşulmasını ve yazılmasını arzu eder, Yahya Kemâl`in Türkçesini ve Osmanlı`nın son dönem münevverlerinin Osmanlıcalarını örnek gösterirdi. Osmanlıca kadar yabancı dili de önemser, ülkemiz mekteplerinde yabancı dilin bir türlü iyi öğretilemediğinden yakınırdı.

En az bir yabancı lisanın öğrenilmesini salık vererek, iyi bir yabancı dile sahip olmanın kriterlerini ilgili lisanla yayınlanan gazeteleri okuyabilmek, ilim, kültür ve sanat alanındaki kitaplarla hemhâl olabilmek, hatasız tercüme yapabilmek ve dahi konuşabilmek olarak tâdâd ederdi.

İhlâs, samimiyet ve mücadele;

Ü stad kelimesinin kendisi için vazedildiğini söylesek hata etmiş olmayacağımız Mehmed Şevket Eygi`nin örnek hayatına yönelik konuşulacak, yazılacak pek çok konu var. Gençlerin, gelecek nesillerin Ü stad`ın ihlâs, samimiyet ve mücadele dolu hayatını örnek alması irfanımızın selameti açısından elzemdir.

Engin bir estetik anlayışına sahipti

Engin bir estetik şuur ve anlayışına sahipti. Yapılan işlerin, üretilen hizmetlerin güzel bir keyfiyette muhataplarına takdim edilmesini isterdi. Estetikten yoksun bir İslâm toplumunun hedeflerine ulaşamayacağını dile getirirdi.

Bir ziyaretimizde Fransa`da yayınlanan bir kitabın kapak grafiğini ve sayfa düzenini gösterip 'Ne kadar güzel değil mi? Keşke ülkemizde birbiri ardına kitap yayınlayanlar böylesi güzel eserler ortaya koysa' dediğini hatırlıyorum.

Kedileri çok severdi

Kedileri severdi. Sürekli evinde kedi bulunur, onlara âdeta gözü gibi bakardı. Kedilerle özel alakadar olur,  tabir yerindeyse dilsiz refikleriyle huzuru ve bereketi paylaşırdı. Ü zerine titrediği kör bir kedisini hatırlıyorum. 

'Vefatımda kedim sağ olursa, dostlarımdan biri ona sahip çıksın, evine götürsün, ölünceye kadar baksın. Öldüğünde cesedini beyaz bir beze sarıp temiz bir yere gömsün. Mütevazı bir hayvandır. Az yer, çok sevgi ister. Gördüğü sevginin on katını verir. Bakan sevap kazanır. Bu iyiliği yapacak olana şimdiden dua ediyorum, teşekkür ediyorum.' şeklindeki vasiyetini Aydın Gülan Hoca yerine getirdi. Ü stad`ın 'Kedi' ismini verdiği 12 yaşındaki tekiri el`an Aydın Hoca`nın evinde, şefkatli ellerinde yaşamaya başladı.

Eygi: Tebessüm başımızın tâcıdır

Mehmed Şevket Eygi ile 7 Temmuz 2015 Salı günü Sultanahmet`te üstadın sevdiği mekânlardan Sultan Köşesi`nde bir araya gelmiş, Recep İncecik, Cafer Vayni, Ali Toy ve Ahmet Melih Oflaz ile birlikte iftar sofrasının bereketini paylaşmıştık. Son rû berû görüşmemiz olan hasbıhalden geriye sayfada gördüğünüz fotoğrafla birlikte şu kelâm kaldı: 'Osmanlı fotoğraflarında bir tek gülen fert göremezsiniz. Bizim medeniyetimizde gülmeye yer yoktur, tebessüm başımızın tacıdır.'

Mehmed Şevket Eygi Cağaloğlu Geleneksel Türk Sanatları Meslek Lisesi!

Millî Eğitim Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı`nın 'Geleneksel Türk Sanatlarını Gelecek Nesillere Aktarma ve Yaşatma İş Birliği Protokolü' kapsamında önümüzdeki eğitim öğretim yılında Cağaloğlu Geleneksel Türk Sanatları Meslek Lisesi eğitim hayatına başlayacak. Hayatını sanata, estetiğe, geleneksel sanatlarımızın ihyasına adayan, Mehmed Şevket Eygi`nin isminin Cağaloğlu Geleneksel Türk Sanatları Meslek Lisesi`ne verilmesinin yerli yerince olacağı kanaatindeyim.

12 Temmuz 2019 Cuma;

Bir hafta öncesine 12 Temmuz Cuma gününe Eyüp Sultan`a Ali Bey Hastanesi`ne gidiyoruz. Saat 22:00 suları; Rahmet, Eyüp Sultan`a nur olup yağıyor... İsteği üzerine o sırada müsait olan yardımcısı Mücahit Bey in telefonundan hemen bulunan Şair Nigâr Hanım`ın güftesi Şehnâz şarkı Ü stad`ı ötelere ötelerin ötesine götürüyor;

Feryâd ki feryâdıma imdâd edecek yok
Efsû s ki gamdan beni âzâd edecek yok

Hâmiş: Mehmed Şevket Eygi Bey`e hizmetleri sebkat eden Aydın Gülan Hoca`ya teşekkür ederken cümleye Recep İncecik, Ozan Yıldırım ve Mücahit Bayram Işık`ı da dâhil ediyorum; Ü stad`ın ruhu için Fatihalar okuyalım. Makamı âlî mekânı Firdevs olsun. Â min.